Gece yarısı uykumun kaçmasıyla gözlerimi tavana diktim. Berbat bir hafta geçiriyordum.
Evet, yine koca bir hafta ve ben yine ondan uzak durmaya çalışarak arkadaşlarımla vakit geçirmeyi bile gözden çıkarmıştım. Bu seferki farklıydı çünkü bir kere bile yüzüne bakmamıştım.
Loki bir hafta önce beni şaşırtarak onu yanlış anladığımı söylemişti ama ona asla durumun iç yüzünü sormamıştım. Eğer ortada bir yanlış anlaşılma varsa gelip kendisi söylemeliydi.
Sanırım Natasha onu Bruce'a metal kolunu aldırmakla tehdit edince, Nat'e de söylemişti artık ne yanlış anlaşıldıysa. Ama onun da söylemesine izin vermedim.
Sonra yine her şey aynı olacaktı çünkü. Ben yine bana geldiğinde onu kabul edecek, beni her öptüğünde ona karşılık verecek ve sabah yalnız uyanacaktım.
Düşüncelerim iyice can sıkıcı olmaya başlayınca yerimden kalkıp odadan çıktım ve mutfağa gittim. Biraz su içsem iyi olacaktı.
Mutfağa girdiğim anda birden masada oturan Steve'i görünce irkilmiştim. Onun da beni görünce gerildiğini gördüm. Keşke bazı şeyleri eski haline geri döndürebilmek gibi gücüm olsaydı. Steve'in benden hoşlanmadığı zamanki hâline döndürmeyi isterdim.
Onunla ilgili bir sorunum yoktu ama zaten kolay seven birisi değildim ve Bucky'ye karşı bir şeyler hissetmeye başlamadan önce kimseyi hayatımda istemiyordum bile. Bucky olmasaydı da yine aynı şekilde düşüneceğime emindim.
Hayat bana sevmeyi öğretmemişti...
Belki Bucky öğretmiş olabilir.
Ona yine ve yine gergince gülümseyip bir bardak aldım.
"Bak biliyorum durum biraz tuhaf ama," diye söze girdiğinde bardağı bırakıp ona dönerek kalçamı tezgâha yasladım.
"Aramızdaki gerginliğin bitmesini istiyorum. Bucky'den hoşlanman benim için sorun değil."
"Bunu Bucky'ye söyle." dedim imayla ama sadece durumu açıklamak istemiştim umarım ciddiye alıp söylemezdi.
"Hislerim görmezden gelinemeyecek kadar büyük değildi zaten. Kim abarttı bilmiyorum." dediğinde kaşlarımı çattım. Bir şey anlamamıştım.
"Yani benden hoşlanmıyor musun?"
Gözlerini kısarak bana baktı ve, "Elbette hoşlanıyorum. Kim hoşlanmazdı ki? Ama basit bir hoşlantıyla en yakın arkadaşlarımın arasını bozacak da değilim," gözlerini kaçırarak, "Hem sen de öğrenmeden önce yakın arkadaşımdın." diye ekledi.
"Hâlâ öyleyim, kaptan." dedim. "Tamam belki uzak durmaya çalışmış olabilirim ama bu sadece ne yapacağımı bilmediğim ve yanlış bir şey yapıp hislerinin daha karmaşık hâle gelmesini sağlayarak seni daha çok üzmek istemememden kaynaklıydı."
"Biliyorum." dedi gülümseyerek. "Seni hiç suçlamadım."
Ben de gülümsedim ona. Fakat sadece birkaç saniye sonra yüzüm düştü olanlar tekrar aklıma gelince.
"Sorun ne?"
"Sen," dedim neredeyse fısıldayarak. "Hiç yetersiz hissettin mi?"
Gülerek, "Yetersiz hissetmemen gerekecek kadar her konuda iyisin." dedi.
"Hislerini kabul ettirecek kadar yeterince iyi değilim demek ki."
"Pekâlâ," dedi ve düşünür gibi gözlerini kısarak elini çenesine dayadı. "Yetersiz hissetmemen gerekecek kadar fazla seksisin."
Ne cevap vereceğimi düşündüm ama bulamayınca kahkaha atarak ona baktım. "Tamam buna diyecek bir şeyim yok, öyleyim."
İkimiz de gülerken bir anda mutfağa Bucky'nin girmesiyle saniyesinde susmuştuk. Yaptığımız aptallıktı, ona özel olduğunu düşünecekti tavrımızın. Tamam öyleydi ama onun düşünebileceği anlamda değil.
Bizi umursamadan bir bardak su içti. Bardağı sarmalayan parmak buğumlarının hafif beyazladığını görünce aslında o kadar umursamaz olmadığını farketmiştim. Bardağı kıracaktı neredeyse.
Yine de hiçbir şey söylemeyip mutfaktan çıktığında Steve'e döndüm. İmayla gülümsüyordu.
"Birileri kıskanmış gibi biraz."
"İlk defa benden daha dengesiz birisiyle karşılaşıyorum yer yüzünde."
"Dengesini sen bozdun."
"Ne?" dedim şaşırarak.
"Bucky'yi hatırlıyorum. Çok çapkındı. O kadar çapkındı ki kadınlar ona bayılır ve Bucky hiçbirini kıramadığını söylerdi. Sonra siz ikiniz birden karşılaşıyorsunuz ve o kadınlara veda bile etmeden kapı dışarı ediyor."
Derin bir nefes alarak devam etti. "Bucky kendini bir ucube gibi hissetmeye başladığında onda farkettiğim ilk şey birisini sevmekten deli gibi korktuğuydu."
"Biliyorum ve sanırım bu konudan dolayı ona birkaç kere korkak demiş olabilirim."
Gülerek kafasını iki yana salladı. "Muhtemelen bu onu daha çok kızdırdı."
"Bana sevmeyi Bucky öğretti Steve. Başta bana böyle yabancı olan duyguları hayatımda istemedim ve görmezden gelmeye çalıştım ama Bucky öylesine nefes kesiciydi ki kapılmamak mümkün değildi."
"Ona zaman ver. İhtiyacı olan tek şey kendi savaşını yenmek."
Kendi savaşı...
Onun savaşı bir yıldır sürüyordu.Derin bir nefes alarak ona teşekkür ettikten sonra, "İyi geceler," deyip mutfaktan çıktım.
Odama girip kapıyı arkamdan kapattım ve yatağıma doğru ilerleyecekken gördüğüm bedenle durdum. Duvara yaslanmıştı ve çaresizce bakıyordu bana.
"Yapamıyorum ben," dedi fısıldayarak. Boğazımdaki yumru yutkunmamı engelledi.
"Bir başkasının sana aşık gözlerle bakmasına katlanamıyorum."
Ona doğru bir adım atarken o da aynı şekilde bana doğru bir adım atmıştı.
"Bir başkasına gülmene dayanamıyorum."
"O kişi en yakın arkadaşım olsa bile.
Eş zamanlı olarak birbirimize yaklaşmaya başladık. Ellerini yanaklarıma yerleştirip gözlerimin içine derince baktı.
"Canım acıyor, Carmen."
"Benim de canım acıdı. Defalarca."
Alnını alnıma yasladı."Üzgünüm."
Derin bir nefes alıp, "Seni özledim." dedikten sonra dudakları yavaşça dudaklarımın üzerini örttü.
Bir anda beni kucağına aldığında bacaklarımı beline doladım. Sırtımı yatakla birleştirip dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. Kısa süreli bir öpcük kondurduktan sonra kollarını etrafıma sarıp yüzünü boyun girintime yasladı.
Elimle saçlarını okşarken bir süre sonra ikimiz de uyuyakalmıştık.
Sanırım bu noktada kendi savaşını zaferle sonlandırmış oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hurts To Love You ~Bucky Barnes [Tamamlandı]
Fanfiction"Neden Steve'e bir şans vermiyorsun?" "Çünkü en yakın arkadaşına aşığım... "