Bir ay sonra;
Bütün ekip salonda otururken baygın gözlerle etrafı seyrediyordum. Son zamanlarda o kadar sağlıksız hissediyordum ki, birkaç kere bayılmıştım ve bilincim geri geldiğinde Tony'nin geliştirip yeni taktığı çipin yan etkisi olduğunu söylemişlerdi. Üstelik şu an olduğu gibi ara ara kalbime giren sızılarla uğraşıyordum.
Bir de Bucky konusu vardı tabii. Gerçekten umursamıyor muydu yoksa umursamıyor numarası mı yapıyordu emin değildim çünkü eğer numaraysa bile rolünü iyi yapıyordu. Benimle gerekli olmadıkça iletişim veya göz teması kurmuyor, toplandığımız zamanlar telefonuyla vakit geçiriyor, geri kalan boş zamanında odasından çıkmıyordu. Ve konuştuğu birisi olduğundan bile şüpheliydim.
"Carmen sana bir kötü bir de iyi haberim var."
Beklemediğim anda söylediği şeyle Tony'ye döndüm. "Gitarlarıma dokunmadın değil mi?"
Kafasını iki yana salladı. "Posterlerim hâlâ sapasağlam? "
Yine kafasını iki yana salladı. Sonra gözlerini gözlerime dikerek tereddüt bile etmeden, "Ölüyorsun." dedi. Bir an inme gelmişti ama insan öleceğini hissederdi zaten. Bu sürpriz bir haber değildi.
Hem herkes bir gün ölmeyecek miydi? Erken ya da geç ne farkederdi ki?
Kimi kandırıyordum, ölmek falan istemiyordum. Bu aile, özellikle de sevdiğim şahıs hayatıma girmeden önce umurumda olmazdı ama şu an ölmek istemiyordum. Daha hayallerim gerçek olmamıştı. Daha beni ghost-killer yapan kimliğimden kurtulup yeni bir kimliğe bürünememiştim.
Daha iyi birisi olmayı becerememiştim.
Umurumda değilmiş gibi davranmaya çalışarak etrafıma baktım. "Bunun için mi toplandık yani?"
"Hayır ve evet."
Ne diyordu bu yine?
"Kalbin iflasın eşiğinde, her an bir kriz geçirebilirsin."
"Öyleyse bu bir veda?" dedim. Sesim kısık çıkmıştı. Bekle, iyi habere ne oldu?
"Donör bulduk." dediğinde tekrar nefes aldığımı hissetmiştim. Madem ölmeyecektim neden kıvrandırarak söylüyordu ki?
"O zaman ölmüyorum?" diye gülerek söylediğimde ekip yüzünü çevirmiş, Steve yumruklarını sıkmıştı.
Tony'nin yüzüne ise gölge düşerken, "Ölmüyorsun." dedi. O zaman neden yüzlerinden düşen bin parçaydı?
Ekibe gergince gülümseyerek, "Millet, ölmeyeceğim için mi bu kadar mutsuzsunuz?" diye sordum. "Ben de hepinizin benden saklamasından mutsuzum."
Nat, "O konuyu seninle Fury konuşacaktı." dediğinde aydınlanmıştım. Önemli dediği şey başından beri buydu.
"Baban geldiği zaman bize senin öleceğini ve tedaviyi sadece sana söyleyeceğini bildirdi. Bu yüzden bu konuda kötü olacağını bile bile ısrarcıydık. Sen adamı öldürünce Fury birkaç gün sonra bilgisayarındaki kaydı buldu. Orada sana yapılanları anlatıyordu."
Konuşmaya Tony decam edimce duyduklarıma inanamadım;
"Aslında annenin karnındayken deney sonucu bu hâle gelmemişsin. Seni sokakta tek başına oyun oynarken kaçırmışlar, tıpkı diğer denekler gibi. Sana anlattığı her şey yalanmış yani.
Kalbine ve beynine bir aygıt yerleştirmişler; kalbindeki seni trafoya çevirirken beynindeki zihin gücünü zirveye taşımış. Ayrıca beynindeki sorunsuz ilerlerken diğeri günden güne kalbini bir adım daha ölüme yaklaştırmış.
Aygıtı çıkarsak da kalbin bir işe yaramaz bu yüzden biz de sana uygun bir kalp aradık. Bulana kadar da daha fazla stres olma diye sana söylemedik."
Her şey yalandı. Büyürken bana anlatılan her şey bir manipülasyonun parçasıydı. Kimsem olmadığı düşüncesiyle büyütülmüştüm ama aslında ben ailemden koparılmıştım. Belki de beni sevdiği adam için kurban etmeyecek olan bir annem ve delirmemi sağlamayacak bir babam vardı.
Ama kaybetmiştim hepsini. Beni ölüm makinesine dönüştüren tesis yüzünden kaybetmiştim yaşayabilecek olduğum her ihtimali.
"Peki ne zaman olacak nakil işlemi?"
"Hesaplamalarımıza göre en fazla bir saatin kaldı o yüzden beş dakika içinde işlem başlatılmalı. Ameliyat ortamı ve doktor hazır sadece gitmemiz gerek."
Tam heyecanla arkasından ilerleyecekken zihnimin zuvarlarına çarpan düşünceler ve teorilerle olduğum yerde dondum.
Fury ile konuştuktan sonra Bucky'nin çok saçma bir nedenle ilişkimizi bitirmesi. Sonra Louis'in Stark'a getirdiği zarf içindeki sonuçlar. Ben bakmadan alması ve özel diyip beni oyalamak için Louis'i geçirmemi istemesi.
Donör bulunması haberine herkesin mutsuz bir tepki vermesi...
"Donör kim?" diye sorarak herkesin bana dönmesini sağladım.
"Bir prosedür olarak ismini bile söyleyemeyiz."
Sikeyim öyle prosedürü. Hayatımda duyduğum en saçma şeydi.
Bucky'nin gözlerinin içine yalvarırcasına bakarak, "Sen olduğunu söyleme." dedim.
Gözlerini yumdu yenilgiyle. Anladığımı biliyordu ve inkâr etmeyecekti.
"Bunun için son bir ayımızı zehir ettin." dedim. "Bana sormadan kahramanlık yapmaya çalışıp sonrasında hayatımın daha boka sarması için miydi?"
"Carmen,"
"Sence yaşamaya devam edebilir miyim, göğsümde sevdiğim adamın kalbi atarken? Hayatımda gördüğüm en bencil insanlarsınız!" diye bağırdım. Bana bunu yapmaya hakları yoktu.
"Atlatırsın..."
"Şaka mı yapıyorsun?" diye bağırdım çıldırmış gibi. Ellerimi saçlarımın arasından geçirirken, "Hemen ameliyatı iptal ediyorsunuz. Sevdiğim adamın katili olmayı kabul etmiyorum."
Natasha, "Öyleyse bize başka bir şans bırakmıyorsun." dediğinde afallayarak ona baktım. Ne yapacaklardı?
"B planı devrede."
Ne olduğunu soramadan ensemde hissettiğim sızıyla gözlerimin kapandığını hissettim. Gerçekten yapacaklardı bunu. Yaşarken ölmem için bunu yapacaklardı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hurts To Love You ~Bucky Barnes [Tamamlandı]
Fanfiction"Neden Steve'e bir şans vermiyorsun?" "Çünkü en yakın arkadaşına aşığım... "