Bedenimi sarmalayan yabancı fakat hissi o kadar da yabancı olmayan kollarla ne yapacağımı bilemedim. Bu yüzden sarılışına karşılık vermem gerektiği aklıma gelmemişti bile.
Hüzünlü bir şekilde benden ayrılıp gözlerimin içine baktı. Sonra ruhumu sızlatacak bir şey yaptı; işaret parmağını kalbimin üzerine koyarak, "Onun mu?" diye sordu.
Gözlerimi kaçırdım ve bir şey söyleyemedim. Ne diyebilirdim ki? Karısının beni yaşatmak için kendini öldürdüğünü nasıl açıklayabilirdim?
Natasha ona hayatımın kısa bir özetini anlattıktan sonra benden bir şey duymasına gerek de kalmamıştı.
Kolunu koltuğa uzatan Buck'ynin yanına oturdum, bu hareketimle üzüldüğünü belli etmemeye çalışarak Bruce'un yanına oturmuştu o da.
Ne bekliyordu? Geçen onca yıldan sonra hatırlamadığım birisini kucaklayarak hayatıma almamı mı? Ona, karşı bi tutum sergilemeyecektim ama her şey öylece hızlı olmuyordu.
"Ona şans veremez misin?"
Bucky'nin kulağıma fısıldayarak söylediği şeye karşılık, "Bana zaman verirse neden olmasın?" dedim.
Hem şans vermeyecek olsam kurtarmaya gitmezdim zaten.
Steve kucağında ağlayan bebekle yüzünde ağlamaklı bir ifadeyle yanımıza geldiğinde gözlerimi devirdim. Bir bebeğe bakamamıştı. Altı üstü bir bebekti, ne kadar zor olabilirdi?
"Carmen, susmuyor bu! Bak oturur ağlarım şimdi."
Gülerek ayağa kalktım ve yanına gittim. Dediği gibi oturup ağlasa bebeği unutup akşama kadar buna gülerdim.
"Bana niye verdiniz ki şunu?" diye sorduğunda tekrar güldüm ve, "Yalvardın resmen onu sana verelim diye," dedim. Gerçekten inanılmazdı.
İşaret parmağımla vebalıymış gibi yanağına dokunup hızla parmağomı geri çekerek, "Acıkmış mı acaba?" diye sordum.
"Aptal mısın Carmen? Mamasını içtikten sonra ağlamaya başladı zaten."
"Çözüm üretmeye çalışıyorum en azından Steve! Sen benden de aptalsın."
"Bak oturur ağlarım şimdi! "
"Otur ağla, tanrı aşkına!"
Birden kulağıma kahkahalar gelmeye başladığında sinirle onlara baktım.
"Bunlar niye karı koca gibi dalaşıyor?"
Siktir!
Bucky'ye döndüğümde sinirden kasılan çenesini ve bize attığı öldürücü bakışlarını farkettim.
Öfkeyle kalkıp bize doğru geldi ve ağlayan bebeği Steve'den sert bir şekilde alıp, "Bu kadar salak olduğunuza inanamıyorum." dedikten sonra arkasını dönerek odama doğru ilerledi. O da iyice alıştı odama...
Giderken duymadığımızı sansa da, "Karı kocaymış!" diye homurdanışını çok net bir şekilde duymuştuk.
"Çavuş kıskandı."
"Çavuşu da sinirlidir şimdi, Carmen yandın bu gece."
Thor'un söylediği şeyle ona döndüm ve kenarda duran vazoyu alıp tutacağını bilsem de tam suratına attım. Saçma sapan konuşup sinirlerimi bozuyorlardı.
"İğrençleşmeyin pislikler." dedikten sonra Bucky'nin peşinden gittim.
Kendi odamın kapısını çalmak gibi bir tuhaflık yaptıktan sonra kapıyı açıp tatlı ve aptalca bir görüntüyle karşılaştım.
Bucky yatağa oturmuş, bebeği göğsüne yaslamış, sırtını hayvan gibi sıvazlıyordu.
Önünde olacak şekilde yatağa oturup ona karşımda deli hastanesi kaçağı varmış gibi bakıyordum.
"Harbiden niye susmuyor bu? O kadar gazını çıkarmaya çalışıyorum."
"Hayvan gibi yaptığın için olabilir mi? "
Bana kısa bir bakış atıp, "Emzirsene." dediğinde ona delirmiş gibi baktım. Bebek geldi geleli herkes zekâsını kaybetmiş gibiydi.
"Deli misin, benim çocuğum mu?"
Bana bir süre alık alık baktıktan sonra ısrarla, "Ya çocuğun olmak zorunda değil, azıcık emzirsen ölür müsün, mezara mı götüreceksin?" diye zekâ geriliğini sürdürdüğünde sinirden kafayı yiyecek duruma gelmiştim.
"Ya sütüm mü var, gerizekalı!"
"Yok mu?"
"Yok tabi!"
Birkaç saniye daha bebeğin ağlamasını dinledikten sonra, "Tamam emzirmek yok," dedi gözlerimi devirmemi sağlayarak. "Ama kucağına alırsan susacağını hissediyorum. Tıpkı geçen seferki gibi."
"Bunun tekrar işe yarayacağından emin değilim." dedim hüzün barındıran bir ses tonuyla. Orada yaşananları, daha doğrusu yaşattıklarımı hatırlayınca yine kötü oluyordum.
"Dene en azından?" dedi bana yaklaşırken.
Minik bedeni kucağıma alıp tekrar geçen seferki gibi yüzünü boynuma yaslayarak küçük vücudunu sarmaladım.
Yine susmayınca bu sefer, "Şarkı söylemiyorsun, öyle susmaz ki?" dediğinde gözlerimi devirdim.
"Senin gibi mi yani?" dedim bıkkınlıkla nefes vererek. "Beleş konser veriyorum resmen."
Tıpkı ilk yaptığım gibi wicked game şarkısını fısıldamaya başladım kulağına ve bir süre sonra sakinleştiğinde şaşkınlıkla Bucky'ye döndüm.
Yine aynı büyülenmiş gibi olan bakışlar atıyordu bize. "Çok alışma," dedim soğuk bir ses tonuyla. "Benimle kalmayacak."
Kalmasını istiyor gibiydim, ama istemediğim taraf ağır basıyordu. Neden bilmiyordum ama istemiyordum.
Uyy bebeğe alışmaya başladım..
Bizim olsun muu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hurts To Love You ~Bucky Barnes [Tamamlandı]
Fanfiction"Neden Steve'e bir şans vermiyorsun?" "Çünkü en yakın arkadaşına aşığım... "