Bir hafta olmuştu. Tam bir hafta Bucky'den kaçmakla geçirdiğim koca, yedi gün.
O kadar özlemiştim ki bu bir haftada. Bana hisleri olmadığını söylese de her savunmasız hissettiğinde soluğu odamda almasını, istemediğini söylese de kurduğumuz fiziksel temasların her bir ânını özlemiştim. Ona şarkı söylemeyi, benimle ilk kez dans ettiği zamanki hissettiğim huzuru, geçirdiğimiz ilk gece hissettiğim yakıcı dudakları. Her bir anı kalbimde büyük bir özlem bırakırken Jarvis'e şarkıyı başa sarmasını söyledim.
Ekibin bazıları göreve gitmiş bazıları ise izne ayrılmıştı birkaç günlüğüne. Kulede ise Tony, Bruce, Natasha ve Bucky kalmıştı.
Şu an onlar mutfakta bir şeyler yiyor ben ise depresyonda olduğum için salondaki koltuğa baş aşağı bir şekilde yayılmış, gözlerimi yumarak Fade To Black dinliyordum.
"Sen depresyonda mısın?"
Tony'nin sesini duyduğumda üşengeçlikle gözlerimi açtım. Bruce ile birlikte karşımda dikilmiş bana tepeden bakıyorlardı."Hayır."
"Emin misin?"
"Evet."
"O yüzden mi depresyona girdiğin zaman dinlediğin şarkıyı yüz otuz ikinci kere dinliyorsun?"
"Atıyorsun," dedim tekrar gözlerimi kapatarak. "O kadar olmuş olamaz."
"Tamam ama yarım saattir başa sarıyorsun."
Cevap vermeye üşendiğim için sessiz kaldım.
Nat'in topuklu ayakkabılarının sesi ve aşinası olduğum adamın kokusu burnuma gelince hızla gözlerimi açtım ve düzelip, odama gitmek üzere ayağa kalktım.
Ancak kalktığım gibi Tony omzumdan tutarak geri yerime oturtmuştu. "Hiçbir yere gitmiyorsun ve Jarvis, depresyon şarkısını kapat."
"Kapatıyorum efendim."
Alacağın olsun Jarvis...
Tony yanıma oturup, "Artık kaçmak yok. " dediğinde gözlerim istemsizce Bucky'ye kaydı. Bana anlayamadığım bir yüz ifadesiyle bakıyordu. Sanki bu durumdan hoşnut değilmiş gibiydi ama emin olamıyordum çünkü bu duruma o sebep olmuştu. Hem de isteyerek.
"Kaçtığım falan yok, uykum var sadece."
"Aynen ben de bunu yedim."
Derin bir nefes çekerek başımı Tony'nin omzuna yasladım. Madem odama giderek onlardan kaçamıyordum, ben de uyurdum.
Hiç olmazsa numara yapardım.
On dakika boyunca gözümü açmadan durduğum için gerçekten uyku bastırmış ve ben bunu fırsatı değerlendirmiştim.
Son hissettiğim şey bedenimin havalanmasıydı ve böylelikle birisinin beni odama taşıdığını anlayabilmiştim.
____
Bir anda şiddetli bir ses duymamla korkuya kapılarak uyandım. Odamın kapısı yoktu ve sanırım balkon penceremle bütünleşmişti.
Bana doğru hızla gelen Tony'ye dehşetle baktım. "Kuleyi yıkmaya mı karar verdin?"
Nefes nefese kalmış bir şekilde, "Barnes kafayı yedi. Natasha onu sakinleştirebildiğini söyledi o yüzden sana ihtiyacımız var Carmen,özellikle de hulk ortaya çıkmadan önce. "
Bucky yine kriz geçiriyor olmalıydı. Endişeyle kalkıp geceliğimi umursamadan odamdan çıktım. Etraf fena dağılmıştı ve Natasha ile Bucky dövüşüyordu.
Merdivenlerden inip yavaşça onlara doğru ilerledim.
"Oh, tell me this isn't true, oh, is this really the end?"
Sesimi duyduğu anda duran Bucky yavaşça bana döndü. Gözleriyle beni kurtar der gibi bakıyordu ve bu canımı yakmıştı.
"And as all the leaves rustle above us, and as all the dirt covers our skin,"
Dizlerinin üzerine çöküp bakışlarını yere kilitlediğinde ona doğru yürüyüp karşısına oturdum. Elimle yanağına nazikçe dokunurken gözlerini gözlerime yöneltip yavaşça kafasını göğsüme yasladı eğilerek.
"Rest your head on to my chest i'll tell you stories of the life we could have had."
Bu sefer hareketi doğru zamanlama değildi, doğru zamanda ne yapacağını planlamış gibiydi hatta. Bu onu rahatlatıyordu.
Çenemi kafasına yaslayıp ellerimi saçlarında gezdirirken sözlere devam ettim.
Diğerleri şaşkınlıkla bize bakarken Tony'nin, "Senin koca adama ninni söylemen gibi bir şey." dediğini duydum.
"Evet ama, " dedi Natasha. "Aslında onun ninniye ihtiyacı yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hurts To Love You ~Bucky Barnes [Tamamlandı]
Fanfiction"Neden Steve'e bir şans vermiyorsun?" "Çünkü en yakın arkadaşına aşığım... "