Sabah kalktığımda tabii ki yine yanımda yoktu Bucky. Aksini beklemek aptallık olurdu zaten. Bu yüzden düşünmemeye çalışarak hızlıca giyindim ve Tony ile konuşmak için kendimi ruhsal olarak buna hazırladım.
"Jarvis, Stark nerede?"
"Hepsi mutfakta."
Harika, ekip olarak mutfağı batıracaklardı. Umarım Hulk'ı uyandırmazlardı. Çünkü ortalığı fena halde dağıtıp bana toplattırıyorlardı.
Hızlıca mutfağa giriş yaptım. "Bay Stark!"
"Aman tanrım, beni kızdıracak ya da endişelendirecek bir şey isteyecek."
Dudaklarmı birbirine bastırdım. Ne diyebilirdim ki bu hallerimi iyi biliyordu. "Görevlere geri dönmek istiyorum, bence bu kadar istirahat yeter."
"Hayır." dedi. Cevabı kesin ve tereddütsüzdü. "Özellikle de kâbuslarının yeniden başladığını duymuşken."
Şaşkınlıkla Bucky'ye döndüm. "Bunu ona mı söyledin?"
Cevap vermeyip aynı ifadesizlikle bana bakmaya devam ettiğinde derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. "Öyleyse beni sakinleştirebildiğini de söyleseydin."
Vision, "Ama bunu Natasha bile yapamıyor." dediğinde Wanda'nın onu susturduğunu gördüm.
Bucky endişeyle Steve'e döndüğünde suratının asıldığını ben de görmüştüm. "Normal olarak mı sakinleştirebiliyor yoksa baş-"
"Ne açıdan olduğuna bağlı çünkü benim açımdan gayet normal, ama siz bir türlü kabul etmek istemediğiniz içi-"
Bucky, sözümü kesip, "Yeter!" diye bağırdığında şimdi onu gerçekten kızdırdığımı anlamıştım.
Sinirle merdivenlerden çıkıp odama yönelirken Bucky kolumdan tutup kendi odasına sürüklemeye başladığında hayretle ona baktım. Gerçek anlamda kızmıştı.
Odasına girmemi sağlayıp sertçe kapıyı kapattığında ona kaşlarımı çatarak baktım. "Şimdi ne yapmaya çalışıyorsun?"
"Asıl sen!" diye bağırdı. "Sen ne yapıyorsun? Sana olan hislerini bildiğin halde seni durdurmasam onun önünde bana aşkını ilan edecektin neredeyse!"
Neyseki duvarlar ses geçirmezdi de kimse tartışmamızı duyamayacaktı.
"Ne yapmamı bekliyorsun Bucky?"
"Ona bir şans vermeni isterdim ama bu olanlardan sonra sadece bana olan duygularını kendine saklamanı isteyeceğim."
Ona dehşetle baktım. "Biz birlikte olduk!"
Açıklaması hızlıydı. "Sarhoştum," dedi ezbere konuşur gibi. "Ve sen bu durumda sarhoş bir adamdan faydalanmış oluyorsun."
"Pekâlâ Bucky, iğrençleşiyorsun." diyerek onu susturdum. "Bu senaryoları sana inanacak birine sakla tamam mı? Sarhoş falan değildin."
"Bana inanmanı beklemiyorum Carmen, sadece benden uzak durmanı istiyorum!"
Ona ıslak gözlerle baktım. Ama asla ağlamadım. Göz yaşlarımın yerlerinde durması için o kadar büyük bir çaba sarfediyordum ki özgür kalmaya korkuyorlardı.
"İstediğin gerçekten bu mu?"
Bir şey söylemeden kafasını aşağı yukarı sallamıştı. Şimdi yüzündeki öfke dağılmıştı. "Tamam," dedim. "İstediğin gibi olsun."
Arkamı döndüm ve çıkmadan önce son kez, "Sarhoş değildin Bucky," dedim.
Belki ona olan aşkım gözlerimi kör etmiş ve bana hisleri olduğu konusunda yanılmıştım ama sarhoş olmadığı konusunda bildiğim her şeyden daha çok emindim. Asla sarhoş değildi.
Odama geçip beynimdeki sesleri durdurmak adına mırıldanmaya başladım.
"İt hurts to love you, but i still love you. İts just the way i feel. And i'd be lying, if i kept hidin' the fact that i can't deal, that i've been dying for something real."
Anskm Bucky
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hurts To Love You ~Bucky Barnes [Tamamlandı]
Fanfiction"Neden Steve'e bir şans vermiyorsun?" "Çünkü en yakın arkadaşına aşığım... "