...
"Ben artık deliriyorum!"
Yemek masasına yüksek siniriyle oturan arkadaşına baktı Felix. Hyunjin karşısında oturmuş Eun'un mamasını yediriyordu. Öğle yemeği olduğu için odada değil de karakolun ortak yemek salonunda yemek istemişti Felix.
"Bu adam beni çıldırtacak! Defalarca dedim ki beni görevlerde istemiyorsanız verin dilekçemi başka yere gideyim! Onu da kabul etmiyor!"
Felix kıkırdayıp arkadaşının saçlarını karıştırdı. Jimin delirerek elinde ki kolayı çevirirken Hyunjin şaşkın gözlerle ona bakıyordu.
"Jimin, benimle aynı rütbeye sahip bir arkadaşım. Şikayet ettiği kişi de amirimiz, Jeon Jungkook. Hemen arkanda."
Jimin kafasını çevirirken amiriyle göz göze geldi. Pet şişeyi avucunun içinde sıkarken oturduğu gibi hızla kalkıp yemek salonundan çıktı. Amirleri de peşinden giderken Felix gülerek kafa salladı.
"İkisi de birbirini seviyor. Amirimiz Jimin'i delirtmeyi sevdiği için Jimin onun hareketlerini yanlış anlıyor. Onu sevmediğini düşündüğü için açılmıyor."
Umrunda değilmiş gibi omuz silkip kahvesini içmeye devam etti. Hyunjin kızının dudaklarını mendille sildikten sonra poğaça yanaklarını öptü. Eun elinde ki dinozorla oynarken babasının öpücüğüyle kahkaha attı. Tekrar oyuncağına döndüğünde Hyunjin de karşısında ki adama baktı.
"Aşk işleri sana göre değil, değil mi? O çocuktan sonra kendini kapattın?"
"Sen gelene kadar kimseyle uğraşmıyordum Hyunjin. İlgimi çeken biri, sabahına çekilmez biri oluyordu gözümde. Senin gibi inatçı biriyle karşılaşmadım hiç."
"Ben inatçı olmayıp, sen konusunda ısrar etmesem beni de unutacaktın?"
"Evet. İlgimi çekenle birlikte olur, sabahında ikimizde birbirimizi unuturuz. Bu hep böyle oldu. Sen hayatıma bir meleği getirene kadar öyleydi de."
Hyunjin kaşlarını çatarken Felix güldü. Sadece onu delirtmek istemişti, başka bir nedeni yoktu.
"Şaka yapıyorum, her ilgimi çekenle yatmıyorum ergen gibi."
Hyunjin hala ona bakarken Eun'un hareketlenmesiyle ona baktı ikisi de. Minik kız gördüğü biri yüzünden hareketlenmişti. Eun babasının göğsüne daha da yatarken ağlamaya başlamıştı. Felix onun baktığı yere baktığında gördüğü adamla kaşları çatıldı. Hastanede olduğunu sanıyordu.
Hyunjin Felix'in bakışlarında ki alevleri gördüğünde oraya döndü. Felix'in aniden kalkmasıyla sandalye yere düştüğünde Eun bir de bununla korkup daha çok ağlamaya başlamıştı.
"Eun'u odama götür."
Keskin ses tonu Hyunjin'i korkuturken kafasını salladı. O da hızla kalkarken Felix polislerin yanına gidiyordu.
"Ne işi var bunun burada?!"
Polis memuru amirinin sesiyle olduğu yerde sıçrarken adamın kolunu daa çok sıktı.
"Sorgusu daha bitmemiş amirim. Minho amirim en altta ki sorgu odasına götürmemizi emretti. Chan amirimle birlikte sorguya alacaklarmış."
"İndir, birazdan bende geleceğim."
Kyuwoo korkuyla kafasını iki yana sallarken Felix sırıtttı.
"Ne oldu? Küçük bir bebeği kaçırırken kendinden çok emindin. Şimdi mi içini korku kapladı?"
Kyuwoo ağzını bile açmadan kafasını sallamaya devam ederken Felix kaşlarını çattı.
"Niye konuşmuyor bu?"
"Aldığı darbelerden dolayı travma olarak kalmış galiba. Yani öyle şeyler söyledi. Bir süre konuşamayacakmış."
"Sanırım hak ettiğin buydu ha? Küçük, savunmasız, konuşamayan birini kaçırırken güzeldi değil mi? Şimdi onun durumunda olmak nasıl bir duygu Kyuwoo? Gözümde yok hükmündesin, savunmasızsın ve konuşamıyorsun. Amirlerimin sorgusu biter bitmez beni çağırın."
Oradan hızlıca uzaklaşırken derin bir nefes verdi. Eun'un ağlaması içinde bir şeyleri parçalarken yanına gitmek için hızlı davrandı. Odasına girmek üzereyken amiriyle karşı karşıya geldi. Önünde eğilip ellerini cebinden çıkarttı.
"Akşama göreve gidiyorsun, hazırlan."
Felix aniden aldığı bilgiyle şaşırırken boğazını temizledi.
"Göreve mi? Benim böyle bir şeyden haberim yoktu."
"Haberin olmalı mı Yongbok?"
"Hayır efendim. Genelde ben düzenlerdim, o yüzden sordum."
"Bu sefer ben düzenledim, Seungmin'i de alacaksın bu görev için. Akşam dokuzda araba alacak sizi."
Amiri uzaklaşırken o şaşkınlıkla arkasından bakıyordu. Genelde gideceği görevleri kendi kontrol ederdi. Bir anda görev gelmesi çok nadirdi ve bu tehlike demekti Felix için. Aynı gün içinde görev haberini alıp yola çıktığı çok az olmuştu. Böyle zamanlar onun tehlike demekti. Askeri kuvvetler tek başına halledemediğinde kıdemli polislere haber verilirdi.
Muhtemelen sınır bölgelerde minik bir kaos çıkmıştı ve Felix'i de bu yüzden aniden yolluyorlardı.
Odaya girdiğinde Hyunjin'in göğsünde uyuyan Eun'u gördü. Ona doğru yaklaşıp eğildi. Alnına bir öpücük bıraktığında gözleri kapanmıştı istemsizce.
Onu fazla rahatsız etmeden çekildiğinde Hyunjin'in yanına oturdu. Kafasını geriye atarak tekrar gözlerini kapatmıştı.
"Akşama göreve gideceğim." Sıkıntıyla söylediği şey Hyunjin'i gerse de bir şey dememeyi tercih etti.
"Ne zaman gelirim hiç bir fikrim yok."
"Önceden haber verseydin keşke.."
"Benim de haberim yoktu Hyunjin. Bir anda çıktı ve iptal etme gibi bir yetkim yok. Üstlerimden gelen bir emir bu. Acil olmasa bir anda göreve gitmemi söylemezdi amirim."
"Yani ne zaman geleceğini bilmiyorsun?"
"Hayır, bilmiyorum. Gelebilir miyim onu dahi bilmiyorum aslında. Bildiğim tek şey tehlikeli olduğunu."
...
finale bir kaç bölim kaldığını hatırlatmama gerek var mı
toxic fanlara inat jikookumu adaya sokuşturdum 🙂
kendime hatırlatma; chan, minho, jk felixten daha yüksek rütbeye sahip. jiminle felix aynı rütbede. seungmin felixin emrinde
ben bunu yazmazsam unuturum o yüzden bırakıyorum buraya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
racer | hyunlix
FanfictionYılların şampiyon yarışçısı Hwang Hyunjin'in, yarış günü kızı kaybolur. başlangıç; 29.03.23 bitiş; 08.06.23