Merhaba,
Bu kitap Avery serisinin üçüncü kitabıdır. Final kitabını okumaya başlamadan önce ilk iki kitabı okumanız şiddetle önerilir.Karanlıkla olan savaşında yıldızlardan güç alan herkese.
🌠
Karanlık artık yalnızca geceleri hüküm sürmüyor, gündüzleri de etkisi altına alıyordu. Kızıl bir gök şafağın ilk anlarında belirdi, güneş kendinden beklenmeyecek yavaşlıkla göğe yükseldi. Ay gökyüzünü bırakmak istemiyordu.
Mnestra'nın atmosferi gitgide boğuklaşıyor, kara haberler artıyordu. Gizliliğinden ödün veren Koruyucuların kalesi güven verircesine tepede ışıldıyor, insanları yatıştırıyordu. İkarios'tan büyücüler kaçmaya, Alchera'nın gazabından kurtulmak isteyenler onun düşmanlarına sığınmaya devam ediyordu.
İsyancılar en çok ziyaret edilenler arasındaydı ve Mnestra'ya gelen büyücüler de önce ikiz kardeşleri buluyordu. Onlar da ziyaretçileri Fergus Maddox'a yönlendiriyordu.
Flair Rivera karanlık günler ilerledikçe gerginleştiğini hissediyordu. Çevresindeki herkes onun gibiydi ve işler de iyiye gitmiyordu. Aria ortalıkta yoktu, Ares bu konuda tek kelime etmiyordu ve Henry kurtları açıkça bir savaşa hazırlıyordu. Elrod Torres'in ölümü Flair'ın düşündüğünden daha büyük bir etki bırakmıştı.
Kulağına söylentiler geliyordu, Yancy ölmüştü ve Alchera Palau'ya gidecek ordusunu hazır etmişti. Flair bu söylentinin doğru olduğunu biliyordu çünkü arkadaşları da hazırlıkları hızlandırmıştı. Birkaç gün içinde Palau'ya gideceklerdi ve ikiz kardeşi Drake Faroth'a sık sık gidip hazırlıkları kontrol ediyordu.
Bu süreçte Flair'ın yanında en çok olan kişi ise Nerissa idi. Naiad sürekli dönüşümlü olarak arkadaşlarının yanına gidip onları rahatlatmaya çalışıyordu ve Flair, Aria ortada yokken onun nasıl olup da bu kadar rahat olabildiğini anlayamıyordu.
Sanki Aria yalnızca kendisi için ortadan kaybolmuştu. Diğerleri bu konu hakkında tek kelime etmiyordu. Flair en sonunda dayanamayıp yatağına uzandı ve geçmişte Aria'nın kendisiyle kurduğu bağı aynı şekilde kurmaya çalışarak ona ulaşmak istedi.
Onun zihnine ulaşmak düşündüğünden daha zordu. Gün içinde sık sık deniyor fakat bir sonuca ulaşamıyordu. Aria ulaşılamayacak kadar uzaktaydı sanki. Flair bunun olmasını engelleyenin düşmanları olmadığını bilecek kadar Aria'yı tanıyordu. Kızın bir planı vardı ve Flair bir şekilde bu planında kendisinin de rol aldığını biliyordu. Nasıl bildiğine dair bir fikri yoktu ama biliyordu işte.
Aria Torres, detaylı bir plan yapmış olmalıydı ve zamanı geldiğinde Flair'a da ulaşacaktı. Cadı, bunun olacağını bildiğinden o anı heyecanla ve merakla bekliyordu. Tahminlerine göre kızla iletişim kurması Palau'ya gitmelerinden önce gerçekleşecekti.
O gün uyandığında üzerinde tuhaf bir titreşim hissi olduğunu fark etti. Lenue Cadıları etrafını sarmıştı sanki, her biri ellerini ona uzatmıştı. Flair yavaşça yatağından doğrulduğu anda Lenue ile göz göze geldi ve kendini bambaşka bir yerde buldu.
Artık odasında değildi, kapkaranlık bir boşluktaydı. Karanlığın hiç bu kadar yoğun olduğunu görmemişti. Gözlerini kapattığında bile böyle yoğun bir karanlıkla karşılaşmazdı. Her şey, her yer sadece siyahtı. Nefes sesleri boşlukta kayboluyordu. Kendi etrafında döndü, Aria'ya dair bir iz aradı çünkü onun burada olduğunu biliyordu.
Bir el kendi eline değdiğinde irkildi. Korktuğunu kendine itiraf etmekte bir sakınca görmüyordu, bu karanlık yerde öyle olumsuz bir enerji vardı ki birkaç dakika burada kalsa korkudan çığlıklar atmaya başlardı. Avucunda bir kâğıt hissetti, parmaklarına dokunan el titreşim saçıyordu. Flair bu elin şimşeği kontrol eden birine ait olduğunu biliyordu. Bu elin Aria'ya ait olduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avery: Son Dördün
Fantasy-Avery serisinin üçüncü kitabıdır. Karanlığın karşısında diz çökme, henüz yıldızlar kaybolmadı.