31. Bölüm

302 52 24
                                    

Merhaba! Nasılsınız bakalım? Gününüz nasıl geçiyor?

Bu bölümde kurguya Drake'in gözlerinden bakacağız. Bölümü okurken bol bol yorum yapmayı unutmayın olur mu? Keyifli okumalarr ✨

🌠

Drake Rivera

Ejderhaların kendi ateşlerine bağışıklığı yoktur. Alevler kalbini sararsa göğüs kafesi kemikleri bile küle dönüşür. Masallarda yer alan ejderhaların hiçbiri kendi ateşiyle ölümü tatmaz. Ölüm başkasının elinden gelir, kendi nefeslerinden değil. Bu bir masal olsaydı, kalbimi kendi ateşim kavurur mu diye korkmam gerekmezdi ama bir masalın içinde değildim ve ölüm de kendi göğüs kafesimde saklıydı.

Masal diyarlarının her daim ışıltılar saçtığını sanıyordum. Bu masallarda güneş neşeyle parlıyor, dağlar gülümsüyor ve ejderhalar kendi türünden kimseyi öldürmüyordu. Oysa bulunduğum yer masallarda adı geçen yerlerden daha korkutucuydu. Güneş hiç doğmamak üzere kaybolmuştu. Dağlar yanlarından geçen herkesi ezmek istercesine sıralanmıştı. Ejderhalar ise kendi türünden birini dahi kabul etmeyecek kadar bencildi.

Bu bir masal olsaydı sonu iyi bitebilirdi fakat bütün bunlar gerçekti ve de işler hiç iyi gitmiyordu. Onlara yaklaşmama bile müsaade etmemişler, beni bir tuzağa yönlendirmişlerdi. Saatlerdir ses seda yoktu. Derin bir çukurun dibindeyken dışarıda ne olup bittiğini görmek bir yana zar zor nefes alır hale gelmiştim.

Dönüştüğümde bana saldırıp öldürmeye çalışmayacaklarını bilsem burayı çoktan terk ederdim ama varlıklarını hissediyordum. Öfke ve hırsla soluklanıyorlardı. Benim aksime onlar iki surete sahip değildi. Yalnızca pullu, iri, korkutucu bedenleri vardı. Yine de bir şekilde bağlı olduğumuzu biliyordum. Çünkü onlarla konuşmaya çalıştığımda öfkeli soluklar hızlanıyor, bazen de ortalık sessizleşiyordu.

"En azından biriniz benimle konuşamaz mısınız?" Sesimi yükseltip yeniden iletişim kurmaya çalıştım ancak son bir saattir olduğu gibi hiç ses çıkmadı. Homurdanarak topraktan hücremi dal parçasıyla dürtükledim. "Aria burada olsaydı size kimin patron olduğunu gösterirdi. Yaşlı, bunak yaratıklar. Pullarınız dökülsün de güzelliğiniz bozulsun."

Hakaret ettiğim her seferinde olduğu gibi kendini tutamayan biri hırıldadı ve burundan verilen gürültülü nefes tepemdeki havayı ısıttı. Gözlerimi kısarak onlara dair bir görüntü yakalamaya çalıştım. Sadece göğü kaplayan dağlar ve karanlık gökyüzü görünüyordu. Gece değildi, gündüz hiç değildi. Burası ikisinin ortasında bir yerdeydi.

"Beni öldürmeyecekseniz buradan çıkabilir miyim?" Yine sessizlik. Sıkıntıyla nefes verip ayaklarımı öne uzatmaya çalıştım ama kuyuyu andıran hapishanem epey dardı. "Sizden daha muhteşem olduğum için kıskandığınızdan beni buraya tıktınız değil mi? Aman canım, üzülmeyin. Drake Rivera olmak kolay değil. Bir kere şapşal bir kız kardeşinizin olması ne demek bilmiyorsunuz. En yakın arkadaşlarınızdan biri ürkütücü güçlere sahip olduğundan sizi ürkütmüyor ve diğeri de en büyük düşmanınız tarafından eğitilmedi. Eh, diğer arkadaşlarınız da şu an ölü mü sağ mı diye düşüneceğiniz bir savaşın ortasında olmadığına göre... Sahiden, ben olmak hiç kolay değil."

Beni umursamadıklarından mı yoksa benimle ne yapacaklarına karar veremediklerinden mi bilmiyorum yine bir yanıt alamadım. Çok yüksek ihtimalle umursamıyorlardı. Köşeye oturarak şarkı söylediğimde bile merak edip de bakmamışlardı. Onların aksine ben meraktan çatlamak üzereydim. Burnuma dolan cezbedici kokular da bu merakımı körüklüyordu.

Avery: Son DördünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin