Merhaba! Nasılsınızz?
Tatildeyim ama sizi unutmadım, bölüm attım. Bu yüzden siz de bol bol yorum yapın ki mutlu olayım. Keyifli okumalar diliyorumm 💌
🌠
Savaşın fırtınası düşmanın kendisinden önce geldi. Gökyüzü kara yağmur bulutlarıyla kaplanmıştı ve korku yağmur damlaları misali halkın bedenine dokunmaya başlamıştı. Bu tanıdık atmosfer eski bir dostu selamlarcasına bana göz kırptı.
Drake bulunduğumuz alanı hazırlamak için uğraş verirken ben yalnız dinliyordum. Dikkatim çoğunlukla toplantı odasında konuşulanlardaydı, bazen etrafa odaklanıp yaklaşan birileri var mı diye dinlerken bazen de sarayın iç kısımlarına kulak kabartıyordum. Havadaki değişimleri hissettikçe tenim ürperiyordu, bir şeyin yaklaşmakta olduğunu ben şimdiden hissedebiliyordum fakat benim dışımdakiler henüz bunu algılayamıyordu. Onlar da gelen şeyi hissettiklerinde asıl korku aşamasına geçilecekti.
"Bunun işe yarayacağından emin misin?" Drake yere son mumu da koydu ve ellerini beline yaslayıp nefeslendi. Derin nefesiyle birlikte mumların alevleri titreşti. "Acetes ile konuşmanda yardımları olabilir ama bir sonraki olay? Zamanın içinde bilinçli şekilde hareket etmekten söz ediyoruz Aria!"
Çember şeklinde dizilmiş mumların üzerinden dikkatle geçip ortalarındaki boşluğa oturdum ve bağdaş kurdum. Karşıdan esen bir rüzgâr birkaç mumun alevini söndürdüğünde küçük bir el hareketiyle yeniden yanmalarını sağladım. "Bir şeyi başarıp başaramayacağını denemeden bilemezsin. Önce deneyeceğiz, başarısız olursak o zaman başka bir yol düşünürüz. Hadi, şimdi bana biraz sessizlik gerekiyor, yaklaşan olursa haber ver."
Kararsızlığını geride bırakıp odadan çıktı ve koridorda dolaşmaya başladı. Gözlerimi kapatıp dış dünyayı susturdum; ayak sesleri ağırlaştı, konuşmalar buğulandı, kuşların kanat çırpma sesleri yavaşladı ve de kendi düşüncelerimin dışındaki tüm düşünceler kayboldu.
Mumlardaki alevlerin ince ve uzun bir hale büründüğünü, rüzgârın ısındığını hissettim. Odayı dolduran varlığıyla gözlerim açıldı ve onu son görüşümde henüz oluşmamış enerjisi yeni bir günün başlangıcı misali odayı aydınlattı. Üzerinde her zaman gördüğüm beyaz kıyafeti, elinde uzun asası ve neşeli bakışlarıyla Acetes hemen karşımdaydı.
"Ben de bana ne zaman ulaşacağına dair kafamda hesaplar yapıyordum ve kendi kendime diyordum ki, eli kulağındadır." Kısık bir gülüş sundu ve yavaşça karşımdaki mindere oturdu. Gözleri etrafta dolaşırken iç geçirdi. "Palau'dayız, bu da demektir ki büyük savaşın temelleri atılmış ve karanlık günler kapıya dayanmış. Zamanın bu kadar hızlı akıp gitmesi ne acı, daha fazla zamanımız da olsa kendimizi kayıplara hazırlayamayacağımız halde hep böyle düşünürüz; insanlık işte."
"Binlerce yılım da olsa yaşayacaklarıma kendimi hazırlayamazdım." Yeni verdiğim kaybın acı gölgesi kalbime düştü ve karşımda bulunan büyücünün kadim gücü bile içimi ısıtamadı. Bu derin ve aşılması güç bir acıydı. "Vakit geldi Acetes, geçmişe dönüp Alchera'nın hayatını görmek için hazırım. Savaş kapıda ve onun geçmişinden bir parça burayı korumama yardımcı olabilir, bu yüzden bunu şimdi yapmalıyım. Kısıtlı bir vakitte ne kadar çok şey öğrenilebilirse öğrenmeliyim."
"Karanlığı anlamak için hiçbir vakit yeterli gelmez. Onu derinlemesine incelemeli, gözlemlemelisin ama madem vakit kısıtlı, sana yardımcı olabilecek bir ana gitmeni önereceğim; eğer bu önerime kulak verirsen." Bilgiç bakışları parladı ve yüzünde insanı mutlu eden bir gülümseme belirdi. "Ve dilersen senin ziyaretinin ardından yaptığım kendi gözlemlerimi de anlatacağım, elbet en önemli kısımlarını."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avery: Son Dördün
Fantasy-Avery serisinin üçüncü kitabıdır. Karanlığın karşısında diz çökme, henüz yıldızlar kaybolmadı.