14. Bölüm

411 71 93
                                    

Herkese merhaba, nasılsınızz? Haftanız nasıl geçti?

Yine yorum sınırını 80 yapıyorum. Umarım sizi zorlamıyorumdur 🥹 Bölüm sonunda buluşalım olur mu? Keyifli okumalar ✨

🌠

Törensiz bir kutlama, acı dolu bir başlangıçtı bu ismi atalarımın isminin altına yazmak. Adım sonsuza dek okyanusun dibinde var olacak, asla kaybolmayacaktı. Okyanus var oldukça ben de yaşayacaktım ve ben nefes almaya devam ettikçe Sualtı Krallığı sakinleri de var olacaktı. Fakat zaman çizgisinde kaybolduğumda onlara ne olacaktı, buna cevap veremiyordum.

Krallık da benim gibi kayıplara mı karışacaktı yoksa tam anlamıyla ölü sayılmadığım için huzurla yaşamlarına devam mı edeceklerdi? Ratelamon gibi yeniden gözlerimi açtığımda Sualtı Krallığının yıkımına tanıklık etmekten ve sonsuza dek bu döngüyü izlemeye mecbur kalmaktan ölesiye korkuyordum. Ratelamon kendi sarayının yıkılışını defalarca izlemiş miydi? Kendi ölümünü kaç defa karanlık köşelere sinerek izlemek zorunda kalmıştı? Geçmişi geride bırakmaya çalıştıkça kaç kez yeniden o günde bulmuştu kendini?

Acılarla birleşmiş geçmişime tekrar tekrar döndüğümü, en kötü anlarımı yeniden izlediğimi düşündüm ve bu şimdiden bana acı verdi. Annemin nefessiz kaldığı, Riley'nin kalbinin toprağa düştüğü anları ve Mestra'nın benim tarafımdan yıkılışını izleyecektim. Hiç görmediğim halde babamın öldüğü anı seyredecektim. Ares'in zehir yüzünden diz çöküp bana son kez baktığı anı defalarca izleyecek ve her seferinde daha çok acı çekecektim.

Bu anlardan kurtuluşum yoktu. Kaçmaya çalışsam da eninde sonunda kendimi bu anıların yaşandığı geçmişte bulacaktım. Bedenim bir titremeyle sarsıldı, bunun sebebi ne okyanusun enerjisini artık kendi kalbimde hissetmemdi ne de soğuk; yalnızca korkuyordum.

Kararlarımı sorgular halde sudan çıktığımda titreyen ışıklarıyla asansöre uzanan koridorda birinin beni beklediğini gördüm. Gölgeli koridorun ortasında durmuş, çıkmamı beklercesine gözlerini bulunduğum yere dikmişti. Soğuk zemine adım attığım anda kızıl gözleri gölgelerin arasında parladı. Saçlarımın uçlarından ve geceliğimden akan suyu usulca çekip alarak ait olduğu yere gönderdim.

"Uyuduğunu sanıyordum." Dinç sesimi duyduğunda bana yaklaştı ve sesimin aksine bedenim açtığı kollarının arasına adeta yığıldı. Ares kolayca beni yakalayıp kendine bastırırken gözlerimi kapatıp ona sığındım.

"Yokluğunu hissettim." Aramızdaki bağ onu buraya, bana getirmişti. Artık ikimiz de birbirimizden saklanmayacak kadar birbirimize karışmıştık. "İsmini yazmışsın." Fısıltısı okyanusun titreşimlerini ve uğultusunu aşarak kulağıma ulaştı. "Bunun onları bir savaşa sokmak olduğunu biliyorsun değil mi?"

Koluna tutunup gözlerimi cam tünelin ardında görünen suya dikerek derin bir nefes aldım. Yaklaşan savaşta ben yer aldığım için hükmetmeye başlayacağım bir krallığın da katılma zorunluluğu doğuyordu. İsmimi şimdi yazmamın en büyük sebebi de buydu; çok fazla kişiye ihtiyacımız vardı. "Savaşabilen ve karşı koyabilen herkese ihtiyacımız var, buna Sualtı Krallığı da dahil."

Düşüncelerimden geçenleri duydu ve yüzüme bakabilecek kadar beni kendinden uzaklaştırdı. "Bu onları yok etmek anlamına gelse bile mi?"

"Her koşulda yok olma ihtimalleri var. Savaşa katılırlarsa savaşta, katılmazlarsa kazandığı takdirde Alchera tarafından yok edilecekler. Savaşa katılarak bir fark yaratabilirler." Yaşanabilecek olasılıklar herkes için olduğu kadar ikimiz için de oldukça net bir şekilde önümüzdeydi. Ya hayatta kalan olacaktık ya da ölen. "Onları bu savaşa dahil etmeyerek iyi bir kraliçe olurdum ama iyi bir insan olmazdım."

Avery: Son DördünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin