Merhaba, nasılsınız?
Bölümü okurken satır aralarına yorum yapmayı unutmayın, bölüm sonunda buluşalımm. Keyifli okumalarr 💖
🌠
Kalbimi ısıtıp sevgimi kazanan kişiler için sınırlarım yoktu. Onlar için her şeyi yapardım. Gözüm kapalı ölüme adımlar, diledikleri takdirde canımı verirdim. Annem bana böyle olması gerektiğini öğretmişti, dostlarımız için fedakârlık yapmayacaksak sevginin önemi kalmazdı. Babam bana bunu göstermişti, arkadaşları için defalarca hayatını tehlikeye atmıştı.
Çocukluğumda aşılanan bu his kelimelerle anlam kazanamayacak kadar derindi. Sevginin gölgesinde yaşamını sürdürür, kalbimle birlikte nefes alırdı. İşte bu his, bana her şeyi yaptırırdı. Kayıpları engellemek, sevdiklerimi kurtarmak için gereken ne varsa.
Eskiden olsa bunu planlar, her adımını kurcalardım fakat zihnimin gerisinde beni planlarıma bağlayan kablo kopmuştu. Cızırtılardan başka ses duyamıyordum. Bilincimi zorlayan, gözlerimin arkasında şimşekler çakmasına neden olan, başımı döndüren ve bedenimi yalpalatan bir sesti bu. Etkisi geçmiyordu, giderek artıyordu. Kulaklarımı çınlatacak kadar yükseliyordu.
"Talos, benimle gel." dediğimi duydum. Bunu gözyaşları içindeki arkadaşlarım ve kendini tutmaya çalışan Ares de duydu, kafaların bir bir bana döndüğünü hissettim. Ardından omzuma hafif ayaklar dokundu, bu Talos'un karga formundaki bedeniydi.
Yıkımın merkezine açtığım portala adım atarken geriye bir kez olsun bakmadım. Çünkü bakarsam Ares'in bana uzanan ve engellemek için uğraşan elini görür dururdum. Durmamalıydım, bir saniye bile durmadan devam etmeliydim.
"Nereye gidiyoruz?" diyordu Talos. Ayakları sıkı sıkı omzuma tutunmuştu ve kanatları saçlarımı okşuyordu. Portaldan çıktığımızda nefesi kesildi. Zifiri Kule'nin taş yığınlarının etrafa yayıldığı, karanlık bir dalganın usul usul göğe yükseldiği ve tuhaf ürpertici akımın kol gezdiği alana adım attık.
"Koru beni." Omzumdan havaya sıçradı ve gözleri mora çaldı. Birbirimize baktığımızda kanatlarının etrafını saran mor ışıltıları gördüm ve bunun kaynağının aramızdaki bağ olduğunun bilinciyle içimde dalgalanan gücü serbest bıraktım.
Drake ölüyordu. Son nefesleri için savaşıyordu, ruhunun onu terk etmek için kıvrandığını hissediyordum. Hızlı adımlarla Zifiri Kule'nin karanlık topraklarına ilerledim, sesleri duydukça hızlandım ve ordunun toplandığı noktaya yaklaştıkça karanlığın dağılmasına şahit oldum.
Bu bir intihar olarak nitelendirilebilirdi ama hayır, ben yalnızca dostunu kurtarmak için her şeyi göze alabilen o kişiydim. Yakalanmayı, hapsedilmeyi, yaralanmayı ve ölümü. Göze alabildiklerim korkularımın önünde diz çöküyordu.
Beni ilk fark eden Alchera oldu. Varlığımı hissetti, öfkesi gökyüzünü delecek kadar kuvvetlendi. Beni yok etme isteğiyle her yanı karanlığa boğdu. Fakat ben onun için burada değildim. Ordusunun arasına daldım, karanlıktan faydalanıp her birinin zihnine kolayca girdiğimde Talos'un beni korumak istercesine kafamın üzerinde daireler çizdiğini hissettim.
Larvları tek tek eleyip aradığıma ulaşana dek her birini öldürdüm. Saldıranlar, karanlıkta çınlayan güçlerini üzerime salanlar oldu fakat hiçbiri yanıma ulaşamadı. Gözden kaçırdıklarımı Talos yok ediyor, önümü açıyordu.
Karanlık bedenimi sıkı sıkı sarıp beni olduğum yere mıhladığında toprağın altında kalmış son kan damlasını da harekete geçirdim ve Alchera'nın vücuduna usulca sızmasını sağladım. O beni öldürme arzusuyla gücünü kullanırken ve yanıma yaklaşırken ben sinsi bir gölge gibi onu kıskıvrak yakaladım. Büyüm kanı böldü, onun bedenine sarıldı ve ben hedefimi elimi koymuş gibi bulurken büyük bir sesle patladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avery: Son Dördün
Fantasy-Avery serisinin üçüncü kitabıdır. Karanlığın karşısında diz çökme, henüz yıldızlar kaybolmadı.