Selam herkese! Bizim için uzun insanlık için epey kısa bir bölüm arasından sonra yeni bölüm sizlerle.
Bölüme başlamadan Avery playlistini de açmayı unutmayın. Hepinize iyi okumalar diliyorum ✨
🌠
Nerissa Lavoie
Okyanus gözyaşı akıtmaz sanmayın, yalnızca saklamasını iyi bilir. Denizyıldızları parlamaz sanmayın, yalnızca ışıklarını onları seven görür. İstiridyeler, incilerin hapishanesi değildir; onların koruyucusudur.
Okyanus da bir Naiad için koruyucu değil midir? Neden en güvende hissettiğim yerde huzursuzum?
Yanağımda sıcak bir dokunuşun silik izi, göğsümdeyse kaybedilenlerin yası hissediliyordu. Okyanusun ortasında bir başımaydım, gözlerimden ardı kesilmez yaşlar akıyordu. Kollarımda kulaç atacak derman kalmamıştı, bacaklarım hareket kabiliyetini kaybetmişti. Göz kapaklarım kapanmamakta direniyordu, orada ölümün izi saklıydı. Yaşamdan bir iz taşıyan sadece gözlerimden kaçan gözyaşları ve ağrıyan kalbimin bir saati andıran atışlarıydı.
Feryat eden sesler işitiyordum. Acı çığlıklar okyanusun altından geliyordu. Hayır, çığlıklar okyanusun kendisinden yükseliyordu. Bu seslere kulaklarımı tıkamak istiyordum çünkü göğüs kafesimdeki her bir kemik acıyla parçalanıyordu.
Soğuk su yüzünden uyuşan bedenimin sol kısmını artık hissedemez hale geldiğimi anladığım sırada çığlıklar okyanusta gelgitler oluşturacak kadar arttı. Belimden aşağısı suyun altındaydı, tamamen suya batmış olsam da nefes alabileceğimi biliyordum ama şimdi soluklarım gözyaşlarımdan daha seyrekti. Ne kara bulutlarla kaplı gökyüzünde ne de okyanusta savaşın kirli dokunuşları vardı, sonsuzluğun ortasında bir başımaydım.
"Flair." diye sayıkladığımı duyar gibi oldum. Anlamlandıramadığım bir sebepten ötürü isimler sayıklıyordum ve gözlerim korku ile bu sonsuz maviliğin üzerinde dolanıyordu. "Henry. Aria. Drake. Tilda." Kalbime giren sancı, kulaklarıma baskı yapan çığlıkla ikiye katlandı. "Tilda!"
Annemi bir kez daha kaybetmiş, babama uzanamadan ondan koparılmış gibi hissediyordum. Terk edilmiş, yapayalnız... Yalnızlığın elini tutan acı, kabuslarımın hükümdarıydı. Bu kez ikisi birlikte küçük dünyamın uçlarından tutmuş, beni ezmek istercesine çekiştiriyorlardı.
"Nerissa!" Annemin sesi, artık zar zor hatırlayabildiğim o güzel sesi, her daim olduğu gibi güçlü değildi; aksine güçten düşmüş gibi haykırıyordu.
"Nerissa!" Babamın sesi anılarımda yeterince yer edinemediğinden silik, benden epey uzaktaydı. Biliyordum, yanımda olsa gözyaşlarımı silerdi.
"Kendine gel ne olursun!" Giderek netleşen sesin kaynağını bulabilmek adına kendi etrafımda dönmek istediysem de başaramadım. Zaten gözlerim de yaşlar yüzünden bulanık görüyordu. Okyanus, yaratılmama vesile olduğu gibi ölümüme de yoldaşlık etmek istiyordu.
"Nerissa!"
Zihnimin yüksek, korunaklı duvarlarına çarpan dalga anılarımı süpürüp gerçekliği ortaya çıkardı. Bulanık gözlerim karardı, nefesim düzensizleşti; hareket edebilmeyi başaran vücuduma ise göğsümle orantılı bir acı saplandı.
Acı içinde kıvrandığımı, okyanusun ortasında değil de karanlık bir yerde olduğumu anlamam ile çığlık sesinin Tilda'ya ait olduğunu kavramam eş zamanlı gerçekleşti. Sol kolumda, bileğime doğru tehlikeli bir açıyla inen kesiğin varlığını süzülen kandan anlayabiliyordum. Bileklerimdeki boşluğu da o zaman fark edebildim. Sıklıkla takmayı unuttuğum ama savaşın bir gece öncesinden takmayı ihmal etmediğim bileklikler yoktu. Belki düşürmüştüm belki de kaybetmiştim. Etrafta suyu hissediyordum ama su içinde değildik. Sırtıma sert bir cisim batıyordu, kalçam soğuk ve nemli bir taşın üzerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avery: Son Dördün
Fantasi-Avery serisinin üçüncü kitabıdır. Karanlığın karşısında diz çökme, henüz yıldızlar kaybolmadı.