Merhaba, nasılsınız?
Bölümü okurken satır aralarına yorum yapmayı unutmayın canlarım, iyi okumalarr 🦋
🌠
Her çocuk düştüğünde kendisine el uzatacak, onu ayağa kaldıracak bir kahramana ihtiyaç duyardı. Hayallerinde bir gün karşısına çıkacak olan kahramanı yaşatır ve onun asla gelmeyeceğini anlayana dek pes etmezdi. Ben bir kahraman aramıyordum. Ne çocukluğumda ne de büyüdüğümde bana elini uzatacak birini aramıştım.
Düşersem kendim kalkardım, kaybedersem kendime sığınırdım. Ölüme yaklaşırsam dahi kendimi kurtarmanın bir yolunu bulurdum. Hiçbir zaman bir kahramana ihtiyacım olmamıştı ama o yine de gelip beni bulmuş, ellerimi sıkıca tutmuştu.
Ares Nobrent; kurtlar için bir lider, sıradanlar için canavar, ruhlar için bir efendi olabilirdi fakat benim için bir kahramandı. Beni ölürken bile yalnız bırakmayacağını, daima elimden tutacağını biliyordum. Nitekim sıcak eli sıkıca sağ elime kenetlenmişken onun korkusuna rağmen bana gülümsemesi buğulanmış gözlerimin odağını zorlukla da olsa bulabilmesini sağladı.
Palau'nun hastane kadar donanımlı odalarından birinde, rahat sedyenin üzerinde uzanıyordum. Sophia, Palau'nun en başarılı doktoru, bir kez daha karnımın içini gösteren cihazın ekranına baktı ve iç çekti. Yaklaşık yarım saattir buradaydık, Alchera'nın kılıcının parçalarını nasıl çıkaracağını düşünüyordu.
Tilda, Drake için Zoe'yi bulmakla görevlendirilmişti. Geri kalanlar savaşın harap ettiği bölgelerle ilgilenirken Ares yanımdan ayrılmıyordu. Zamanımız azalırken benimle birlikte gergin bekleyişini sürdürüyordu.
"İç organlarının zarar görmesi çok yüksek bir ihtimal." Sophia ciddiyetle kasılmış suratını bana çevirdi ve ekranı çevirip göremeyeceğim şekilde eğdi. Beni korkutmak istemediğini biliyordum. Durum çok kötüydü, düşüncelerinden ölmeden buradan çıkmamın imkânsız olduğunu geçiriyordu. "Kılıcın parçaları kara büyünün izlerini taşıyor. Onları bedeninden çıkarmak kan kaybından ve iç organlarının zarar görmesinden dolayı ölmene sebep olur ama kalırlarsa da kara büyü yavaş yavaş seni tüketecek, en azından daha uzun vaktin olacağından seçiminin bu yönde olmasını isterdim."
Ares'in parmakları kasıldı. Düşünceleri karardı, duyguları bir çığ gibi büyüdü ama ağzından tek kelime çıkmadı. Ölmemden korkuyordu, tek tesellisi benimle birlikte ölecek olmasıydı. Gözlerimiz buluştuğunda aramızda sözsüz bir anlaşma yaptık. Bu verilmesi zor bir karardı ama ikimiz de bizim için, diğer herkes için doğru olanı biliyorduk.
"Parçaları çıkarın." Sesim kısık çıkıyordu, karanlığın her zamankinden daha hızlı şekilde bedenime yayıldığını hissediyordum. "Onun kuklası olmaktansa ölmeyi tercih ederim."
Bir an için yüzüme baktı ardından arkasını dönüp hazırlıklara başladı. Odanın içinde bulunan birkaç doktor da onunla beraber hareket haline geçerken Ares elimi daha sıkı tuttu. Sessizdi ama düşünceleri susmuyordu. Korku içindeydi, endişesi büyüyor da büyüyordu.
Sophia beni uyutmak için bedenime narkoz enjekte ederken gözlerimin önü daha da buğulandı. Zorlukla elimi kavrayan sıcak parmakları sıktım. "Drake engel olmaya çalışacaktır. Flair'a söyle..." Nefesim kesildi ve gözlerim karardı, oda usulca dönmeye başladı. "Flair'a söyle, ölmek zorunda değil. Gücünü kullansın."
"Gücünü mü kullansın?" Ares kaşlarını çatarak yüzüme eğildi, görüntü tamamen kayboluyordu. "Zoe'yi öldürmeden Drake'i kurtarmanın bir yolunu bulabilir mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avery: Son Dördün
Fantasía-Avery serisinin üçüncü kitabıdır. Karanlığın karşısında diz çökme, henüz yıldızlar kaybolmadı.