Merhaba, nasılsınız?
Bugün dünyaya Andriel'ın gözlerinden bakacağız. Bölümü okurken satır aralarına yorum yapmayı ve bölüm sonunda düşüncelerinizi benimle paylaşmayı es geçmeyin lütfen. Keyifli okumalar 💞
🌟
Andriel Hernandez
Öfke Hernandez kanının lanetidir. Küçük bir çocukken bile öfkeyle tanışıktım. Benimle birlikte eğitim alan Koruyucular başkalarından, bazen de kayıplardan korkardı; ben öfkemin onlara zarar vermesinden korkardım.
Bir keresinde öfkeden ellerim titrer vaziyette yere çökmüşken annemin saçlarımı okşadığını hatırlıyorum. "Bende bir sorun var." demiştim. Bu onun ölümünden yalnızca bir yıl öncesiydi. "Bende diğerlerinde olmayan bir sorun var anne."
Tilda'nın bir parmağının kırılmasına neden olmuştum. Benim yüzümden yalnızca eğitimi aksamayacak, geceleri uyumak yerine bilgisayarına koştuğu zamanlara da ara vermek zorunda kalacaktı. Onun en sevdiği şey klavyeye dokunmaktı ve ben bunu bir süreliğine de olsa elinden almıştım. Benden nefret edecekti. Beni asla affetmeyecekti.
"Herkesin onu yıpratmak için görevlendirilmiş bir tarafı vardır. Sen muhteşemsin. Çok yakışıklısın, zekisin ve yıldızlar gibi parlıyorsun bir tanem." Annemin gülümseyen yüzünü anımsadım. O gülümseme aklımdan hiç çıkmıyordu. "Tıpkı baban gibi, ataların gibi. Onlar birer efsaneydi. Hernandez kanını taşıyan her insan dünyanın ışığıdır. Bu yüzden ruhlar onların muazzamlığını kabullenemedi ve birer insan olduklarını hatırlatmak için öfkeyi onlara musallat etti."
Gözlerime biriken yaşları görmesin diye kafamı eğmiştim çünkü annem ağladığımı görürse beni Tilda ile yüzleştirirdi. Tilda'nın yüzüne bakamazdım. "Yani bu benim insan olduğumu mu kanıtlıyor?"
"Yenilmez olmadığını kanıtlıyor. Herkes kadar insan olduğunu kanıtlıyor. Öfke seni bilmediğin yollara da sokabilir, yerin yedi kat dibine de. Onu nasıl yönlendireceğin ise sana kalmış." Bunu kontrol edebileceğimi söylediğinde şaşkın bir şekilde kafamı kaldırmıştım. Bunu kontrol etmek istiyordum. Yeniden arkadaşlarıma zarar vermek istemiyordum. Gülümsedi, bir kez daha. "Güzelliklere odaklan Andriel. Kalbine odaklan. Kalbine yakın dur."
Kalbimden bir miktar uzaktaydım ve karşımda dalgalanan denizin üzerinde güneş ışıkları dolanıyordu. Gökyüzüyle denizin birleştiği noktada bir kuş uçuyordu. Onu neredeyse kanatlarının detaylı rengine kadar görebiliyordum. Bu da Hernandez kanının bana hediyesiydi. Gözlerimiz diğer herkesten daha keskindi. Sırtımdaki parlak mavi gözlü kartal dövmesi sızladı. Bu dövmeyi aldığım gün ve bugün arasında burnumu sızlatacak, kalbimi sıkacak kadar çok fark vardı.
Artık bir liderdim. Lider olmak zorunda kalmıştım. Bugünün gelebileceğini hep biliyordum ama Aria'nın yaşayacağından, yaşarken de bizi bırakmayacağından öyle emindim ki tasalanmıyordum. Hayat beni beklemediğim yerlere sürüklemişti.
Bu benim hakkım değildi, Aria'nın hakkıydı. O benden daha çok zorlu eğitimlerden geçmişti. O benden daha çok Koruyucular için çabalamıştı. O her zaman benden daha çok başarılıydı. Ve en önemlisi o Torres kanı taşıyordu.
Denizin üzerinde dolaştırdığım gözlerim huzursuzlukla kısıldı. İçimde bir sıkıntı vardı. Ne zaman bu sıkıntı ortaya çıksa işler rayından çıkıyordu ve kendimi yeniden bir fırtınanın ortasında buluyordum. Havaya hükmeden ben, kapıldığım fırtınayı durduramıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avery: Son Dördün
Fantasy-Avery serisinin üçüncü kitabıdır. Karanlığın karşısında diz çökme, henüz yıldızlar kaybolmadı.