Merhaba, nasılsınız? Haftanız güzel geçti mi? Böyle her hafta bölüm atmaya alıştım Avery bitince ne yapacağım diye düşünüyorum arada dnxhdmx
Bölümü okurken satır aralarına yorum yapmayı unutmayın lütfen, keyifli okumalar 💞
🌠
Seni bekleyeceğim. Ares portala girip gözden kaybolmadan önce ona kurduğum bu son cümle, aslında binlerce anlama ayrılıyordu. Ne olursa olsun seni beklerim, demek istiyordum. Öldüğümde bile beni bulman için beklerim, kaybolduğumda yeniden kalbime dokunman için beklerim, parçalandığımda sarılarak beni toplaman için beklerim demek istiyordum.
Biliyordum ki ben onu beklediğim müddetçe bana geri dönerdi ve o beni beklediği müddetçe de birbirimize sıkı sıkı bağlı kalırdık. Onunla aramızda olanlar şimdiye dek hissettiğim hiçbir bağa benzemiyordu, benzeyemezdi de. İki farklı evren kavuşmuş, kalplerimizin arasında büyüyordu adeta.
Portalın kaybolduğu boşluğa bir süre baktım, ardından Carrie'yi de yanıma alarak saraya girdim. O bana portallar hakkında sorular sorarken ve ben de sabırla ona istediği yanıtları verdiğim sırada yavaş yavaş günün kargaşasının başladığı sarayın uzun koridorunda ilerledik. Aralık bir kapının önünden geçerken içeriden yükselen konuşma ve klavye sesleri adımlarımın durmasına neden oldu. Carrie neden durduğumu anlamaya çalışırken kapıyı iterek içeriye girdim.
Odanın bir duvarının önündeki geniş masa tamamen bilgisayar ekranlarıyla kaplıydı, içeride tuhaf bir tıslama sesi vardı ve klavyede parmaklarını dolaştıran Tilda'nın omzunun üzerinden ekrana bakan Linda ona talimatlar veriyordu. Ekranlarda binlerce kare görünüyordu, her biri başka bir alanı yansıtıyordu.
"Bunlar da ne?" Ekranlara yaklaştığımda ikisi de sakinliğini korudu. Geldiğimi fark etmiş ama işlerini bölmemişlerdi. Ekranda bu kez tanıdık yerler de belirdiğinde kaşlarım havalandı. "Kameralara mı sızdın?"
"Hayır, aslına bakarsan kendi kameralarımı oluşturdum." Tilda omzunun üzerinden bana bakıp gülümsedi ve Carrie'yi de gördüğünde keyiflendi. "Yaklaş küçük kurt, bu senin fikrindi. Larvları yakalayacak bir cihaz yapmamı istemiştin, ben de yaptım."
Carrie heyecanla yanıma gelip masaya tutunurken gözleri ekranlarda dolaşıyordu. Diğer yanımdaki Linda katı bir sesle araya girdi. "Cihazlar bilye büyüklüğünde ve bu sabaha karşı dronelarla hepsini dağıttık. Sadece buraya da değil üstelik, ulaşabildiğimiz her yere yerleştirdik."
Ekranda kısa bir anlığına Faroth ormanını gördüm, ardından görüntüye bir yenisi eklendi ve Mnestra'nın sokakları belirmeye başladı. Cihazlar yerlerine ulaştıkça görüntüler ekrana yansıyordu. "Bunu nasıl başardın?"
"Larvların kanlarına ihtiyacım vardı ve birden fazla olması kesin sonuç için çok daha iyiydi. Bu yüzden," Utangaç bir şekilde bakışlarını kaçırdı ve omuz silkti. "Palau'da herkes savaşırken bir ara durup Larvların kanlarını almış olabilirim. Her birinin farklı güçleri olmasına dikkat ettim hatta Andriel'ın ve benim kanımı da karşılaştırdım. Ortak olan tek şey, Carlo'nun iksirlere karıştırdığı Nrieko maddesi. Yarı zehir yarı birleştirici madde, yalnızca Terambos dağlarının içindeki bir mağaranın sarkıtlarından akan sıvıdan elde ediliyor. Maddeyi kullanarak cihazları kodladım. Bunun için biraz büyüye ihtiyacım olduğundan Flair yardım etti."
"Bu harika bir fikir." diye mırıldanırken yüzüne daha dikkatli baktı. "Ama bir sorun var değil mi? Neden gerginsin?"
Onun yerine cevap veren Linda oldu. Elini Tilda'nın oturduğu sandalyenin sırt kısmına yasladı ve parmakları gergin bir ritim tutturdu. "Beş dakika önce Nauru'ya yakın dağlık bir alanda iki Larv'ın bulunduğuna dair ize rastladık ama şimdi sinyali kaybettik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avery: Son Dördün
Fantasy-Avery serisinin üçüncü kitabıdır. Karanlığın karşısında diz çökme, henüz yıldızlar kaybolmadı.