4. Kişi

301 62 60
                                    

Cumartesi günü Chan Hyung'un evinde toplanmış ve son olayların kritiğini yapıyorduk. Favori aktivitemiz olarak.

"Numaralar bunun için miymiş yani?" dedim.

"Öyle gözüküyor Jeongin. Bu cumayı da beklemek lazım. Eğer durum böyleyse büyük bir bela var demektir." dedi Chan Hyung.

"Benim hala aklım almıyor ya. Kim nasıl ulaşıyor bunlara? Hangi işsiz herkesin dolabına tek tek numara bırakıp sırlarını açıklar? Hangi psikopat yapar bunu?" dedi Jisung Hyung.

"Bu kadar olayın üst üste gelmesi tesadüf olamaz asla." dedi Hyunjin Hyung da.

"Evet. Zaten bu olayları birine anlatsak inanmaz bir de yakın zaman aralıkları ile olmaları çok şüphe uyandırıcı." dedi Felix Hyung.

"Hocalar da öğrenmiş oldu böylelikle." dedi Minho Hyung.

"Cidden. Şimdi ne yapacaklar? Bunu nasıl engelleyecekler? Kimin yaptığını nasıl bulacaklar?" dedi Seungmin Hyung.

Biraz daha üstüne kafa patlattıktan sonra ilerde neler olacağını beklemenin şimdilik daha iyi olduğuna karar verdik. En azından bir sonraki cumaya kadar. Bu olay cumadan önce de bir kere daha tekrarlanabilir ama bilmiyoruz. Zaten asıl problem de bu; her şey gizli ve hiç bir şey bilmiyoruz.

Ama bundan sonra bu okula "normal" gözle bakacağımı sanmıyorum.

Bir daha da bakamadım zaten.

Cuma günü yine sıradaydık. Herkes aynı merakla bekliyordu. Tekrar olacak mıydı? Biz gergince yine konuşmanın bitmesini bekliyorduk. Hocalar da farkında olmalılar ki onlar da gerginlerdi ve müdür konuşmayı bilerek kısa kesti.

"İyi tatiller çocuklar!"

Yine de bir süre dağılmadık ve bekledik yerimizde. Ses gelmedi. Rahat bir nefes verdik. Sanırım tek haftaya özgü absürt bir olaydı. Öğrenciler hafiften dağılmaya başladılar o gizemli ses gelmeyince.

Ne olursa olsun, siz erken konuşmayın.

"283."

Tekrar başlıyoruz.

"Hae-rin ile kim arkadaş olsun? Eziğin teki. Sırf ayak altında dolaşsın diye iyi davranıyorum. İşimize yarar."

Bu Mi-Young'un sesiydi. Mi-Young zaten çok sevdiğim biri değildi. Bu sözleri, hareketlerine bakarak onun söylediği belli oluyordu. Demek ki bu açıklananlar gerçekti. Belki de değildi. O sıra Hae-rin'in yüzünü gördüm. Tam anlamıyla yüzündeki, hayal kırıklığıydı. 

"791."

"Kwang-Ho matematik quizinin cevaplarını diğer sınıflara sattı." dedi o ses. Her açıklanan sırda başka biri başrol oluyordu ve tüm gözler onlara dönüyordu.

"132."

Bir dakika, ne? Bu Jisung Hyung'un numarası değil miydi?

Bu sırlar tekrar açıklanmaya başlayınca biz de kendi sıramızdan çıkmış ve beraber durduğumuz için yanımda olan Jisung Hyung'a baktım.

"Hyung, bu numara senin değil mi?"

Bana endişe ile baktı. Gözlerindeki korku her geçen saniyede daha da artıyordu. Diğerleri de endişe içinde bir Jisung Hyung'a bir hoparlöre bakıyordu. Stres her bir yanımızı ele geçirmişti.

"Hayır, hayır, hayır." dediğini duydum Jisung Hyung'un sessizce. Gözleri dolmuştu.

"Han Jisung geçen sene neredeyse uzaklaştırma alıyordu ama müdür yardımcısı disiplin kurulunu ikna etti ve uzaklaştırma cezası almadı. Sebebi ise Mun-Hee ile kavga etmeleriydi."

Başımızdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Geçen sene ben okulda değildim ama tabii ki olayı biliyordum. Mun-Hee matematik sınavında kopya isteyip Jisung Hyung vermeyince teneffüste üstüne yürümeye kalkmıştı sınıfta. Sınıftakiler ve bizimkiler tutmuşlar ikisini. Yoksa az daha bela alıyorlarmış çünkü Mun-Hee saçma sapan konuşup Jisung Hyung'un üstüne gitmişti. Jisung Hyung iyi bile dayanmıştı.

Ama bu olayı sadece bizimkiler ve sınıfındakiler biliyormuş. Uzaklaştırma cezası mevzusu da sadece müdür yardımcısı ve disiplin kurulu arasındaydı. Başka bilen yoktu. On saniye önceye kadar.

Jisung Hyung ağlamaklı sesiyle yüksek bir şekilde konuştu.

"Sınıfta üstüme yürüyen oydu!"

Minho Hyung hemen kollarını sardı Jisung Hyung'a. Jisung Hyung da yüzünü onun omzuna gömüp ağlamaya başlamıştı bile.

"Şimdi herkes benim kötü bir şey yaptığımı düşünecek."

"Hayır, hayır. Öyle bir şey olmayacak. Sen bir şey yapmadın ve bunu biliyorsun. Diğerleri umurunda bile olmasın." dedi Minho Hyung saçını okşarken.

Hepimiz sinirden duramıyorduk. Okul bunu durdurmak için neden bir şey yapmıyordu? Çıldırmak üzereydik hepimiz. Changbin Hyung bize dönen gözlere karşılık "Ne bakıyorsunuz be?" diye bağırıyordu.

Biraz önümüzde olan Mun-Hee yapmaması gereken bir şey yaptı; konuştu.

"Ne oldu Han? Herkes seni iyilik meleği sanarken bunun açıklanması incilerini mi döktü?"

"Ne diyorsun lan sen?" diye üstüne yürüdü Seungmin Hyung. Chan Hyung da onu tuttu.

"Ne oldu ya? Arkadaşınıza laf geldi diye mi bu agresiflik? Tabi herkesin okulun en iyi kalpli çocuğunun böyle ciddi bir ceza ile burun buruna geldiğini öğrenmesi hoş olmadı. Niye atılmasın ki okuldan?"

"Ben dayanamıyorum, üstüne atlayacağım bu salak herifin." dedi Hyunjin Hyung ve çocuğun yakalarına yapıştı kaşla göz arasında. Etrafta hemen ses yükseldi, iki tarafı da tutmak için bizimkiler ve Mun-Hee'nin arkadaşları geldi.

"Ulan sanki bilmiyoruz kopya için çocuğu zorladığını. Kopya vermedi diye o kadar üstüne yürüyüp ne laflar ettin. Sırf annen disiplin kurulunda diye sen değil de Jisung ceza alıyordu. Şimdi hangi yüzle üste çıkıyorsun gerizekalı?"

Hyunjin Hyung bağıra bağıra gerçekleri herkese duyururken hemen hocalar da araya girdi. Hyunjin Hyung'un söylediklerinden sonra Mun-Hee, yüzüne gerçekler çarpıldığı için sessizleşmişti ve yüzünde mahçupluk belli ediyordu kendini. Tabii herkes Mun-Hee'nin asıl ceza alması gereken kişi olduğunu, annesinin disiplin kurulunda olan bir öğretmen olduğunu ve bu yüzden de ona torpil geçildiğini de öğrenmiş olmuştu ve böylece sırrı açıklanan bir diğer kişi de oydu.

-

Bugün ilk felsefe dersi boştu (felsefeyi seviyorum normalde) ama ilk ders olduğu için güzel oldu ve yarınki kimya quizimiz iptal olmuş💅

Sadece Eğlence İçin | SKZ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin