İlk

249 53 30
                                    

(Felix)

İlk dersin ilk yirmi dakikası geçmişti. Hoca tahtadan test çözdürüyordu. Açtığı en son soruyu sınıfça çözdükten sonra hocanın yeni soruyu açmasını bekliyorduk. Bir kız da bu sürede hocaya bir soru yöneltti;

"Hocam hani geçen ders tekrar amaçlı bir test yaptık ya, okudunuz mu onları?"

"Aa, doğru. Evet, evet okudum."

"Açıklayacak mısınız?"

"Kağıtlarınız yukarıda."

Sonuçları ben de merak ediyordum ve dersten de sıkılmıştım. Eğer sonuçları okursa biraz ders kaynamış olur diye düşündüm ve hemen atladım.

"Hocam alıp geleyim mi?"

"Dolabımı biliyor musun yoksa tarif edeyim mi?"

"Biliyorum hocam."

Bilmiyordum bu arada. Ararken zaman geçer ve ders daha çok kaynar diye düşündüm.

"Hadi o zaman. Sana zahmet."

"Yok hocam, ne zahmeti?"

Yerimden kalktım. Jisung beni anlamıştı hemen ve o yüzden sırıtıp göz kırptı.

Merdivenleri yavaş yavaş çıktım. Boşuna kendimi mi yorayım? Öğretmenler odasına geldiğimde hiç öğretmen yoktu. İlk saat olduğu için çoğu hocanın dersi vardı, ilk saatte dersi olmayan hocalar da direkt sabahtan gelmiyorlardı. O yüzden boştu.

Ayrıca odaya ilk gelip kapısında durup odayı süzdüğümde rüyamı hatırladım ve yine baştan aşağı titredim. Ellerimin pencerenin kenarlarından kayışı tekrar zihnimde kendini belli etti. Sonrasında bunları düşünmeyi bıraksam daha iyi olur diye düşünüp kendime geldim. İçeri adımladım.

Dolapların üstünde öğretmenin adını araya araya gezindim odada. Ya isim yazılı olmayan dolaplardan biriydi ya da yazılı olanlara bakarken gözden kaçırdım.

İsim yazılı olmayan dolaplara bakmaya başladım. Umarım biri gelmezdi çünkü şuan eşyaları karıştırıyor gibi görünüyordum. Elimi çabuk tutsam iyi olacak.

Zaten isimsiz çok az dolap vardı. Son kez isimlilere baktım ve cidden öğretmenimin adı yazmıyordu. Son iki dolap kalmıştı. Ortada olan büyük masanın tam orta hizasında bir dolap vardı. Diğer isimsiz dolap da onun yanındaydı.

İlk orta hizada olan dolabı açtım.

Keşke açmasaydım.

Çünkü açınca gördüğüm şey A4 kağıdının yarısından biraz küçük bir kağıtta büyük kırmızı bir yuvarlak ve yuvarlağın ortasında da bir rakam; 1.

Şoklarla 1 rakamı ile bakıştım. Dolabın içerisinde sadece o vardı. Başka hiçbir şey yoktu. Açık olan dolabın kapağının iç tarafına gözlerim kaydığında yazan ismi okuyunca anladım ki, bu dolap kız öğrenciye ilaç verip ölümüne sebep olan kimya hocasının dolabıydı.

...

(Jeongin)

"Felix ne oldu? Yüzün bembeyaz." dedi Changbin Hyung Felix Hyung'a bakarken.

"Çocuk zaten beyaz tenli." dedi Seungmin Hyung da.

"Öyle değil. Baksana bir şey olmuş."

Felix Hyung'a baktığımda cidden iyi görünmüyordu. Kantine oturduğumuzdan beri de sesi çıkmamıştı.

"Felix, sorun ne?" dedi Chan Hyung ilgiyle.

Felix Hyung bakışlarını masadan Chan Hyung'a yönlendirdi.

"Numaralar sıraya konduğunda 1 numara bulunamamıştı, değil mi?"

"Evet. Hiç kimseden çıkmamıştı. Hatta internet sitesinde baya konusu geçti bunun."

"Ben buldum."

Felix Hyung 1 numarayı mı bulmuştu? Artık bu "numara" kelimesi ile ilgili bir travmamız oluştuğu için direkt neyden bahsedildiğini anlamıştık.

"Ne?"

"Numara 1. Bugün buldum ben."

"Buldum derken?"

"Öğretmenler odasında."

Ne alaka?

"Felix, ne oldu?"

"Hem de tutuklanan kimya hocasının dolabında."

Hepimiz şok olmuş surat ifadeleri ile ona bakıyorduk. Ne demek oluyordu bu? Hani öğretmenlerin haberi yoktu? Sadece öğrenciler arasında değil miydi? Özellikle katil olan bir öğretmenin dolabından ilk rakamın çıkması daha da ciddi bir durum değil mi?

"Ne demek kimyacının dolabından çıktı?" dedi Minho Hyung.

Felix Hyung başından anlattığında şaşkınlığımızı hala koruyorduk.

"Demek sınıfa o yüzden o yüz ifadesiyle geldin." dedi Jisung Hyung da.

"Dün geceki rüyam boşuna değilmiş."

"Ne rüyası?" dedim.

Sonra Felix Hyung bize rüyasını anlattı. Baya etkilenmişti. Gece uyanıp ağladığını da söylemişti. Hyunjin Hyung da Felix Hyung'u sakinleştirmiş. İyi ki Hyunjin Hyung da uyanmış. Eğer kimse uyanmasaydı Felix Hyung'un tekrar uyuyamayacağına emindim.

Sonrasında değişik bir yönteme başvurduk. Sıra olup sırlar açıklandıktan sonra ve herkes bahçeden dağıldıktan sonra okula girecektik. İlk başta içeride kalırız, hocalar görür falan diye düşündük ama sonra içeride kalırsak da çilingir çağırıp kurtuluruz diye düşündük. Fikir Jisung Hyung'undu. Çilingir fikri.

Sözleştik. Herkesle beraber okulun dışına çıkacaktık sonra da dikkatli bir şekilde hocalar görünmeden içeri girecektik. İlk başta Hyunjin Hyung çok tehlikeli olduğunu ve yapmaktan vazgeçmemiz gerektiğini söyledi. Nasıl olduysa ikna ettik sonra onu. İçeri girip bakmamızın sebebi umarım yanlış anlaşılmaz. Felix Hyung'a inanmadığımız için değil, inandığımız için diğer hocaların dolaplarına bakmak için girecektik. Biliyoruz, yakalanırsak biterdik. İşte bu yüzden de yakalanmayacaktık. Ayrıca kayıt odalarına da bakıp bir ihtimal bir şeyler öğrenebilirdik. İnanın çıkışı iple çekiyordum. Tehlikeli falandı ama en azından lisenin ilk yılında eşi benzeri olmayan bir maceram olacaktı. Çocuklara anlatınca inanmayacakları türden. Eğlenceli olacak gibi.

-

Başladı mı sınav haftası✊

Sadece Eğlence İçin | SKZ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin