Kabus

251 57 40
                                    

(Felix)

Kurabiyelerimizi afiyetle yedik. Sonrasında kutu oyunları oynadık. Normalde geç yatardık ama ertesi gün okul olduğu için bu planımızı gerçekleştiremedik. Beraber kaldığımızda hep yaptığımız gibi yataklarımızı salona açtık.

Dördümüz yere yatmıştık. Diğer dördümüz de ikişer ikişer koltuklara geçmişti.

Hepimiz biraz uzanırken telefona baktıktan sonra Chan Hyung uyardı bizi.

"Hadi bırakalım telefonları. Yarın okul var. Maalesef."

Kıkırdadım. Sonrasında birbirimize iyi geceler diledik ve uykuya daldık.

...

Neredeyim? Okuldayım. Ne zaman geldim? Öğretmenler odasındayım. Kimse yok. Herkes nerede? Bugün okul mu vardı?

Masanın üstünde bir buket çiçek var. Yaklaşıp elime alıyorum buketi. Not var mı üstünde? Evet, var.

"Kimya öğretmeninden... Sevgilerle..."

Kimya mı? Okuldan giden mi? Hani şu kıza hapı veren? Neden şimdi çiçek göndermiş ki? Kime gelmiş?

Pencere dikkatimi çekiyor. Kız da pencereden düşmüştü değil mi? Aşağıya bakıyorum.

Ah, kızın kanla kaplı cesedi aynı yerinde duruyor. Bizimkiler de başında. Bağırıyorlar.

Pencereyi tuttuğum ellerim. Terliyor. Avuçlarım kayıyor. Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor. Ciddi anlamda. Ateş basıyor ve tenim geriliyor. Ayaklarım zeminden ayrılıyor.

Düşüyorum.

...

(Hyunjin)

Yanımda hissettiğim ani bir hareketle ben de gözlerimi açtım. Sağıma baktığımda Felix oturur haldeydi ve nefes nefeseydi. Sesli ve hızlı hızlı nefes alıyordu. Onu o halde görünce ben de hemen oturur pozisyona geldim.

"Felix?"

Hemen bana döndü.

"Hyunjin?"

Çok korkmuşa benziyordu. Göğsü hızlı hızlı inip kalkıyordu.

"Kabus mu gördün?"

"Evet." dedi başını sallarken.

Bir elimi sırtına attım.

"Çok mu korktun?"

Kafasını salladı.

Felix çok kabus görürdü. Aklına takılan bir şey olduğunda, üzüldüğünde, korktuğunda hemen bilinçaltına işlerdi.

Hemen kafasını tutup kendi göğsüme yasladım. Ellerimi de etrafına sardım. Hala derin nefesler alıyordu sık sık ve hem elleri hem de vücudu titriyordu.

"Tamam, bak geçti bitti. Korkma artık."

"Çok kötüydü."

"Anlatmak ister misin?"

"Sabah anlatsam? Şuan tekrar hatırlamak istemiyorum."

"Tabii ki, nasıl istersen. Gel elini yüzünü yıkayalım."

Yine usulca kafasını salladı. İkimiz de yataktan kalktık. Solumda yatan Changbin Hyung'u ve Seungmin'i uyandırmamaya dikkat ettim.

Ayağa kalktık. Ben Felix'ten önce kalkınca onun da kalkmasına yardım ettim elinden tutarak. Elleri hala titriyordu. Elini bırakmadan kendime çektim ve sakinleştirmek için bir daha sarıldım. Karanlıkta fark etmemiştim ilk başta ama gözleri dolmuştu ve ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Ben sarılınca da artık kendini tutmayı bırakmıştı ve ağlamaya başlamıştı sessizce.

Sadece Eğlence İçin | SKZ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin