(Seungmin)
Cumartesi günüydü ve hepimiz bizde toplanmıştık. Beraber kahvaltı yapmıştık ve şimdi de odamda oturmuş konuşuyorduk.
Hyunjin ve Jisung yatakta yan yana uzanmış telefondan beraber oyun oynuyorlardı; ben, Felix ve Chan Hyung Uno oynuyorduk; Changbin Hyung ve Minho Hyung da Jeongin'i ortalarına almışlar, tanıştığımızda Jeongin'in kaç yaşında olduğunu tartışıyorlardı.
"Felix kart mı çaldın lan? Doğru söyle." dedim.
"Hayır ya. Ne ara çalabilirim? Yendim işte yine. Kıskanma."
"Changbin ve Minho. Okulda bu kadar yaş problemi çözmemişsinizdir. Jeongin'e söyleseniz söyler zaten kaç yaşında olduğunu. Değil mi Jeongin?" dedi Chan Hyung.
"Hyung ben de hatırlamıyorum ki. O yüzden tartışıyoruz şuan."
Chan Hyung "Ben kimlerle uğraşıyorum?" bakışı attı.
"Çok sıkıcı oluyor üç kişi. Siz de gelin ya."
dedi Felix.Katılıyordum ona çünkü böyle oyunlar kalabalık oynanınca daha zevkli oluyordu.
"Hyunjin'i yeneyim bu el, sonra geliyorum." dedi Jisung.
"Bekle yenersin sen beni." dedi Hyunjin de karşılık.
"Ne veriyorsun yenersem?"
"Ekler alacağım sana lan."
"Vallaha mı?"
"Vizyonsuz musun Jisung? Bir eklere anlaşma yaptın. Chan Hyung seni böyle mi yetiştirdi?" dedi Changbin Hyung.
"Abi sen ekleri niye gömdün şimdi? Ekler gayet güzel tatlı ya." dedi Minho Hyung da.
"Hal ekleri mi?" dedim ben de espritüelliğimi konuşturarak.
"Anladık Seung, edebiyatın iyi." dedi Felix.
"He anladınız mı? Tamam o zaman." dedim.
Felix göz devirdi. Ben de yanımda duran yastığı ona fırlattım.
Biz yine kendi çapımızda boş yaptıktan sonra annem bize yaptığı kekten getirmişti. Bizimle kısa bir sohbetten sonra odadan çıktı. Biz de keklerimizi yemeye başladık.
"Yarın dışarı çıkalım." dedi Hyunjin.
"Evet, bence de çünkü Hyunjin ekler ısmarlayacak." dedi Jisung da. Hyunjin göz devirdi ona.
Küçük bir kahkaha attım. Oysa ki çok emindi Hyunjin yeneceğinden.
"Nereye gideceğiz?" diye sordu Felix ve ağzına bir lokma kek aldı.
"Kafeye falan gidelim bence ya. Sonra da abur cubur falan alıp parka otururuz." dedi Changbin Hyung.
Hepimiz fikri beğenmiştik. Zaten dışarıda yapacak bir şey bulamayınca yaptığımız aktivite bu olurdu. Hatta Jeongin'e kimin jelibon alacağı üstüne iddiaya girerdik. Chan Hyung en çok kaybedenimizdi. Gerçi babalık görevini yaparak bilerek de kaybediyor olabilir çünkü bir keresinde Hyunjin iddiayı kaybetmişti ve o almak zorundaydı jelibonu. Evet, zorundaydı. Jeongin'in jelibonsuz kalınca görürseniz zorunda olduğunu anlarsınız. Hyunjin de jelibon almıştı. Almaması gereken şekilde ama. Hani marketlerde, kasanın önünde sakızlar falan satılır ya, işte oradaki küçük Haribo paketlerinden almıştı. İçinde beş tane olanlardan. Savunması işe şu oldu; "Bana jelibon dediniz, hangi jelibon olacağını söylemediniz."
Teknik olarak doğruydu ama biz teknik gerçekleri reddettiğimiz için Hyunjin markete gitti ve dört paket -büyük bu sefer- Haribo ile geri geldi. Jeongin'in surat ifadesini görmeliydiniz. Yaptığımız şakalara böyle gülmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Eğlence İçin | SKZ'
FanfictionKüçük yaşlarında yazlığın parkında tanışıp beraber büyüyen ve şans eseri de aynı liseyi tutturan 8 çocuk. Okullarında bir psikopat ya da psikopatlar dolaşıyor ve onlar onu bulmak zorunda. (Yetişkin içerik: şiddet, cinayet, psikolojik unsurlar)