Her Şey

279 60 25
                                    

(Minho)

Tekrar başlıyoruz.

Biri bizle kafa buluyordu ciddi ciddi. O kadar olay oluyor ama kanıtlar yok ediliyor. Kimse de bir şey yapamıyor. Psikolojisi bozulan öğrencilerle doluydu okul. Birkaç kişinin psikolojik destek almaya başladığını da duymuştuk. Gayet normaldi. Hatta okula gelmeyi bırakan ve nakil aldıran birkaç öğrenci de oldu. Her ne kadar müdür ve müdür yardımcısı velilere durumların kontrol altında olduğunu söylese de veliler dinlemiyor ve kayıt sildiriyorlardı.

Bizim ailelerimiz de bizi bir akşam yemekte toplayıp bu konuyu konuştular. Ama biz ayrılmak istemediğimizi söyledik. Jisung'a da denk gelmişti bu sır açıklanma mevzusu ve biz bunun öylece geçip gitmesine izin vermeyecektik. Kimse ama kimse, içimizden birisine bulaşamaz.

O yüzden gitmek istemediğimizi söyledik. Biraz dil döküp ikna ettik ve birbirimizi koruyacağımızı söyledik.

Müdür yardımcısının sesinden sonra bizim öğretmen de dahil koridordan birkaç öğretmen sınıftan çıktı hızlıca. Tabii çıkar çıkmaz hemen öğrenciler kendi aralarında konuşmaya başladılar. Teoriler de üretilmeye başlandı.

"Bence Mun-Hee yaptı." dedi bir kız. Herkes sessizleşip onu dinlemeye başladı.

Birine bu kadar kolay nasıl suç atabilirdi? Hemen karşılık verdim. Sınıf ikimizin konuşmasını dikkatle izliyordu.

"Neye dayanarak?"

"Ne?"

"Katilin o olduğu diyorum. Neye dayaranak?"

"Ölen kız sevgilisi. Geçen gün kavga ettiler."

"Kavgaları kan dökülecek kadar ciddi değildi."

"İhtimal var."

"Şuan bu okulda bulunan her bir kişinin katil olma ihtimali var. Senin bile. Benim bile."

Kız panik olmuş gözlerle baktı.

"Ne diyorsun ya? Kendine gel!" dedi ve önüne döndü. Korktuğu belliydi.

"Kavga etmeleri ve sevgilisi olması böyle düşünmeniz için tabii ki daha akla mantığa sığar geliyor ama kimseyi kanıt ve gerekçe olmadan suçlamamalısınız. Biri sizden durduk yere şüphelense hoş olmaz bence. Hiçbirinizin o durumda kahkaha atacağını düşünmüyorum." dedim.

Herkes suratıma baktı çünkü dediklerimin mantıklı olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden de ses çıkaramadılar.

Teneffüs olana kadar da hocalar gelmedi. Hemen bizim çocukların yanına gittim. Chan Hyung'un sınıfına gelip zaten boş olan sınıfta sıralara oturduk.

"Daha çok az detay biliyoruz ama yakalayabildiğiniz ipuçları var mı?" dedi Chan Hyung.

Hepimiz biraz düşündük. Hyunjin de hafif yüzünü buruşturdu bir şey hatırlamaya çalışır gibi ve sonra konuşmaya başladı.

"Olay yaşanmadan önce. Onların sınıfının beden dersi vardı ve onlarla beraber başka sınıflarda bahçedeydi. Derste pencereden izlerken gördüm onu ve biraz durgun gözüküyordu. Yani o an pencereden bakınca surat ifadesi öyle gelmişti bana. Alakası var mıdır bilmem." dedi.

"Nerede bıçaklanmış, nerede bulmuşlar?" dedi Jeongin.

"Hoca bize spor salonunda dedi." dedi Seungmin.

"O zaman herhalde ders sonunda topları koymaya gittiğinde." dedi Felix.

"Çok yüksek ihtimal." dedi Chan Hyung.

"Bu durumda o spor salonuna girdikten sonra arkasından biri gelip mi yapmış oluyor?" dedi Jisung.

"Öyle görünüyor." dedi Hyunjin.

"İlk şüpheli durumuna düşen diğer beden dersinde olan sınıfların spor başkanları. Çünkü spor salonuna onlar girip topları yerine koyuyor. Ya da başkanlardan başka gizlice giren sınıftan başka öğrenciler." dedim.

"İlla o sınıflardan olmasına gerek yok. Dersten çıkan öğrenci de olabilir." dedi Changbin.

Doğru. Spor salonunu zaten çıkmadan kilitlemediği için başka öğrenci dersten çıkıp girerdi rahatça.

"Bence daha fazla bilgi öğrenmemiz lazım. Detaylar kısıtlı olduğu için çok fazla ihtimal oluşuyor ve birçok şeyi düşünmek zorunda kalıyoruz." dedi Felix.

Haklıydı. Çünkü böyle her hayal gücüne göre farklı şekillenebilirdi.

Ama derste hocaların sınıfa açık açık açıklama yapmayacağını da biliyorduk. Bu yüzden yakın olduğumuz hocalara kişisel olarak sormamız lazımdı.

Çalan zil sesi ile ayaklandık. Chan Hyung da sınıfın kapısına kadar bizle geldi. Hepimizin omzunu sıvazladı.

"Korkmayın tamam mı? Her şeyi çözeceğiz. Okul bir şey yapmazsa bile biz çözeceğiz." dedi.

Ardından Jisung'a döndü.

"Sen de kötü hissetme Jisung. O hoparlörlerden çıkan şeyler umurunda olmasın. Kim neyin nasıl olduğunu gayet iyi biliyor. O yüzden kimseye açıklama yapmak zorunda değiliz. O Mun-Hee'nin de icabına bakacağız zaten." dedi.

Chan Hyung'tu bu. O bizi her zaman korur ve bize dokunanı yakardı. Her zaman yanımızda olur ve her birimize en büyük değeri verirdi.

Jisung'un bir anlığına gözlerinin dolduğuna emindim. Dayanamazdı o. Sevgiyi hissedince duygulandırdı. Şimdi de öyle oldu. Sadece gülümsedi ve direkt sarıldı Chan Hyung'a. Sıkıca hem de. Sonra ben de sarıldım onlara ve bu bir grup sarılmasına dönüştü.

Her zaman, her birimiz için hepimiz her yerdeydik.
Hiçbir zaman, hiç kimse hiçbirimizi hiçbir yerden alıkoyamazdı.

Sadece Eğlence İçin | SKZ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin