Projeksiyon

262 56 90
                                    

(Chan)

Önce Jisung, şimdi de Hyunjin. Cidden sabrım sınanıyordu. Ben bu çocukları korumaya çalıştıkça bu salakça olaylar onlara da zarar veriyordu. Artık tek istediğim bu olayların tamamen ama tamamen bitmesi ve sakince okula gidip gelebilmek. Cidden bunu özleyeceğimi hiç düşünmezdim hele de bu sene sınav senesi olan bir öğrenci olarak.

Hyunjin her ne kadar kantinde sert bir tepki verse de içten içe üzülmüştü. Cidden insanların buna nasıl ihtimal verebildiğine şaşırıyorum. Hyunjin'di bu. Hiçbir şeye kıyamayan Hyunjin.

Üzüldüğünü nerden bildiğime gelecek olursak, olayın yaşandığı gün, akşam hava karardıktan sonra parka yürüyüşe çıkmış. Sonra da bana uğradı. Dertleştik biraz. Dertleşmemize gözyaşları da dahil olmuştu tabii ki. Ona böyle saçma iftiraları umursamamasını, her şeyin çözüleceğini, onu tanıyan herkesin zaten böyle bir şeyi düşünmeyeceğini söyledim. Bunları duymalıydı ve kendine gelmeliydi. Tabii ki böyle ağır bir şeyle suçlanmak çok kötüydü ve o da ister istemez kafasına takmıştı.

Biz neredeyse 1-1,5 saat kadar oturup konuştuk. Biraz daha iyiydi ilk geldiği haline göre. İşte buna cidden sevindim. Onları iyi hissettirebildiysem daha mutlusu yoktu benden başka.

Ayrıca o gün yaşanan olaydan sonra kimse bir daha Hyunjin'i suçlayamadı.

Tabii Kwang-Ho ve arkadaşları hala küçük imalarda bulunuyorlardı. Tabii sadece sözlü olarak uyarıldıkları için çok da gözleri korkmamıştı. Kesinlikle bir şeyler yapıp sorunu en kökten çözmeliydim.

...

Evet, artık bütünleşmiştik; bizim okul ve kaos.

Bütün öğrenciler konferans salonunda toplanmıştı. Nedeni de biraz kafamızı dağıtmak ve rahatlamak için yapılan bir etkinlikti. Sınıf başkanları böyle bir etkinlik yapılacağını sınıf gruplarına yazmışlardı. Münazara yarışması yapılıyordu.

Bir takım konuşma süresi bitene kadar konuştuktan sonra karşı takıma düşünme süresi veriliyordu ve sonra o konu hakkında diğer takım belli bir sürede fikirlerini belirtiyorlardı.

Üç ya da dört tur döndü böyle. Sonra birden konferans salonunun bütün ışıkları kapandı. Bu bir yerden tanıdık geliyor.

Ama akıllı tahtada yazı çıkmadı bu sefer. Yani en azından akıllı tahtada değildi.

Konferans salonu olduğu için ve sahnede genellikle sunumlar yapıldığı için tabii ki de bir projeksiyon vardı.

Evet, ışıklar kapandıktan sonra o projeksiyonda bir şey oynamaya başladı.

Hyunjin'in sınıfı. Sınıfında bulunan kameranın aldığı kayıt.

İşler daha nasıl ilginçleşebilirdi, bilmiyorum.

Kamera kaydının altında tarih ve saat de vardı. Evet, bu tarih Hae-Woo'nun bıçaklandığı güne aitti. Salı gününe. Saat de, olayın yaşandığı teneffüsten hemen önceki ders olduğunu belli ediyordu.

Ne oluyordu? Bu katili açık eden kişi hedef yanlış belirlenince bunu düzeltmeye mi kalkışmıştı? Hani kamera kayıtları yoktu? O zaman bu ne? Başka bir zamana ait kaydı altına tarih ekleyerek mi gösteriyor? Ama hayır, Hyunjin o gün ilk defa saçını örüp gelmişti. Burda da öyleydi. Tarih ve saat kesinlikle doğruydu.

Karanlık salonda tamamen bu görüntü parlıyordu. Bizimkilerin suratına baktığımda benden farkları yoktu. Hepsi ağzı açık şekilde izliyorlardı.

"İyi de nasıl? Kamera kayıtları hani yoktu?" dedi Jisung.

Bir yerden sonra kayıt hızlandırıldı. Saat de ona göre ilerlemeye başladı. Dersin bittiği saat geldi. Hyunjin ders boyu dersten çıkmamıştı. Yani katilin o olmadığı bütün okula kanıtlanmış oldu. Bu kayıt kapandı ve yerine bir başka kayıt gelmişti. Bu da hepimizin kantinde oturduğu anı gösteriyordu. Kantindeki kameradan çekilmişti açısına bakılırsa. Saat de teneffüsün ilk dakikalarını yani mantıken Hae-Woo'nun bıçaklandığını öğrenmeden önceki son birkaç dakikayı gösteriyordu.

Evet, sekizimiz de orada oturuyorduk. Hepimiz. Artık kimse hiçbirimizi suçlayamazdı.

"Arkadaşlar neden ambulans ve polis geldi?" dediği duyulmuştu Jisung'un kayıtta.

Evet, kayıtta seslerimiz de vardı. Olayı öğrendiğimiz zamandı burası da.

Kayıt kapandıktan sonra ekranda bir yazı çıktı. Yine.

"Hedef belirlemede çok kötüsünüz. Oturun, sıfır. Sınıfta kaldınız."

Pekala, açık açık dalga geçiliyordu son yazıdan anlaşılacağı üzere. Yine de Hyunjin'e ya da diğerlerine artık kimse bir suçlamada bulunamayacaktı. Gözleriyle görmüşlerdi.

Hocalar da hayretle izliyorlardı.

"Hocam, hani kamera kayıtları yoktu?" dedi bir kız öğrenci.

"Zaten yoktu. Bunu şimdi görüyoruz. Nerden çıktı ki bu?" dedi müdür de.

Kwang-Ho'nun yüzüne baktığımda ise dersini aldığını fark ettim. Arkadaşları ise telaşla ona bakıyorlardı. Tabii bu bilinmeyen sihirbazın onlarla uğraşması da korkutmuştu onları.

Hyunjin ayağa kalktı ve yüksek sesle konuştu Kwang-Ho'ya doğru.

"Söyledim sana, birini öyle işine geldiği gibi suçlayamazsın. Bak, gördün mü?"

Aslında haklıydı. Hyunjin'i susturmamalıydık. Kwang-Ho hatalıydı ve bunu yapmadan önce düşünecekti. Şimdi ona niye acıyalım ki?

Hocalar hemen Kwang-Ho'ya döndü. Müdür hemen konuştu.

"Kwang-Ho, arkadaşına iftira attığın doğru mu?"

"Ben..."

Böyle işi eline yüzüne bulaştırınca verecek bir cevabı olmazdı tabii.

Sınıf hocaları da müdüre haber vermemişti demek. Zaten yüzüne bakınca panik olduğu belli oluyordu.

O sırada arkalarda bir çocuğun sesi yükseldi.

"Doğru hocam. Kantinde çok ağır laflar da etti. Hatta ettiler. Arkadaşları da vardı. Şuan yanında oturan arkadaşları. Bütün okul da şahit. Bir önceki etkinlikte sınıf hocaları Bayan Choi onları uyaracağını söyledi ama hala devam ediyorlar."

"Birine iftira atmanın yaptırımının ne olduğunu biliyorsunuz değil mi Kwang-Ho ve destekçileri?"

"Hocam..." dedi Eun-Jung.

"Peki ya böyle büyük bir suça göz yummanın sonuçlarının ne olduğunu siz biliyor musunuz Bayan Choi?" dedi müdür bu sefer o öğretmene bakıp.

"Çocuklar, buyurun odama." dedi müdür ardından.

Hala yerlerinden kalkmayınca müdür sesini yükseltti.

"Kalkın dedim!"

Hepsi endişeli ve korkan bir yüz ifadesi ile müdürü takip edip konferans salonundan çıktılar.

Cidden bir rahatlama gelmişti hepimize. Hyunjin'in mutluluğu yüzünden okunuyordu. Hepimiz içimiz rahatlamış şekilde birbirimize bakıp gülümsüyorduk. Herkesi sınıflarına gönderiyorlardı ve biz de kalktık.

"Bir daha bulaşmaması gerektiğini öğrenmiş oldu." dedi Minho.

"İşte böyle artistlik taslamadan önce düşünecekti." dedi Jisung.

"Valla şaka maka artık kim varsa bu işte, Hyunjin'e platonik galiba. Baksana hemen nasıl korumak için ortalıkta olmayan kamera kayıtlarını çıkarttı. On numara hareket." dedi Changbin.

Hepimiz gülüştük. Teneffüs olduğu için kantine gittik. Her zamanki masamıza oturduk ve bizi çeken o kameraya baktık.

Hepimiz el salladık kameraya.

-

Uu olaylar olaylar
Söyleyin hangi hyunjin enayisi kamera kayıtlarını çıkarttı
(ysb'tan sinirli değilseniz tabi)

Sadece Eğlence İçin | SKZ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin