On Pizza

238 53 49
                                    

(Minho)

İlk defa yaşanan bu garipliklerden biri işimize yaramıştı. Hyunjin'e bir daha iftara atıp onu suçlayamayacaklardı. Bunun yanında bu iş biraz da korkutucuydu. Her kimse okuldaki olayları biliyordu. Okuldan biri olduğu artık daha da netti. Bir diğer nokta ise, neden Hyunjin'i ve bizi koruduğuydu. Kimdi ve neden bizi kurtarmak istercesine o kanıtları herkese gösterdi? Bizim tarafımızda mıydı? İyi de neden? Kimdi? Kimlerdi? Bizim tarafımızdaysa o zaman neden o hoparlörden Jisung'un numarasını duyduk?

Her geçen gün yaşanan her normal dışı olayla sorularımız da artıyordu. Hala da hiçbir gelişme yoktu.

Tahta, katil olayları hala gizli, projeksiyonda oynatılan dışında kayıtlar yok ve sırlar açıklanmaya devam ediyor.

Neler neler duymuştuk. Zorbalık yapanlar, kopya çekenler, sınav sorularını satanlar, kantinden bir şeyler çalanlar... Hepsi de diğer öğrenciler tarafından söylenenlerle kanıtlandı ve yapanlar ceza aldılar.

Mun-Hee de dahildi. Çünkü gün geçtikçe Mun-Hee toparlanıyordu ve arada Jisung'a bu kavga olayından dem vuruyordu. Her ne kadar uyarsak da dinlemedi. Biz de bu olayla daha önce ilgilenen müdür yardımcımız ile bir daha konuştuk. O da geçen senenin kamera kayıtlarını aradı ve bulup annesi de dahil olmak üzere bütün disiplin kurulu öğretmenlerine izletti.

Evet, geçen senenin bile kamera kayıtları duruyordu ama tam bu olaylar olurken çeken hiçbir kamera yoktu. Ne ara siliniyor bu kameralar, o da belli değil.

Bu durumda, görsel kanıt varken annesi bile oğluna torpil geçemedi ve Mun-Hee de ceza aldı.

Ben onun icabına bakacağımızı söylemiştim. Kimse ama kimse birimizi üzemez. Kalkışırsa sonuçlarını da üstlenmeli.

Mun-Hee ceza alınca Jisung da rahatlamıştı. Ona göz yumulması tabii ki gücüne gitmişti. İkide bir de laf atması her ne kadar takmamaya çalışsa da moralini bozuyordu. Ama artık bunları düşünmesine gerek yoktu. Halletmiştik.

Okul çıkışında beraber yürürken Jeongin heyecanla konuşmaya başladı.

"Annemle babam bugün şehir dışına gidecekler. Ziyaret etmeleri gereken akrabalar mı ne varmış galiba. Sizin de annelerinizi aramış ve biz de kalıyorsunuz dört gün boyunca, haberiniz olsun."

"Sağ ol bize de haber verdiğin için Jeongin, zahmet etmeseydin." dedi Changbin.

"Yok canım ya, ne zahmeti?" dedi Jeongin de.

"Sen niye gitmiyorsun akraba ziyaretine?" diye soru Felix gülerek.

"Hiç gidesim yok gerçekten. Dedim 'Bir bahane falan uydurun; okulu var gelemedi, diyin.' diye uyardım annemleri. Hem ne güzel dört gün evde sadece biz olacağız."

"Haklı şimdi." dedim ben de.

"Tamam o zaman. Eve gittiğinizde hemen dört gün için kıyafet falan hazırlayın. Bakın çok ciddiyim, kendi şarj aletinizi getirin. Sonra benimkine konuyorsunuz." dedi Chan Hyung.

"Duydun mu Changbin Hyung?" dedi Seungmin, Changbin'e bakarak.

"Ne alakası var ya?" dedi Changbin de.

Gülüşüp yürümeye devam ettik. Sonra da herkes kendi yoluna ayrıldı.

Ben de eve geldim ve hemen evin içinde anneme bakındım.

"Anne!"

"Mutfaktayım!"

Mutfaktan kafamı uzattım.

"Jeonginler'e gidiyormuşum. Dört gün kalıyormuşuz. Teyzem arayıp haber vermiş hepinize."

"Evet, evet. Dedi 'Çocuklar da bunaldı, gelsin beraber kalsınlar.' Eğlenin diye. İyi gelir hepinize." dedi gülümseyerek.

"Çok iyi düşünmüşsünüz. İyi ben kıyafet hazırlıyorum. Yemek yer çıkarım sonra. Hemen toplanalım diye konuştuk."

"Tamam oğlum." dedi.

Ben de gülümsedim ve odama geldim. Üstümü değiştirdim. Dört gün için kıyafet aldım.

Bugün perşembeydi. Bu gece, cuma, cumartesi ve pazar günü kalacaktık. Bu yüzden okul kıyafetimi ve cuma günü olan derslerin kitaplarını da aldım yanıma. Parfüm, diş fırçası ve şarj aletimi de aldıktan sonra hazırdım.

Mutfağa geçip annemin yaptığı tostu yedim. Bu kadar acıktığımı fark etmemiştim.

Sonra da eşyalarımı alıp evden çıktım.

...

Hepimiz Jeonginler'de toplandığımızda daha teyzem ve amcam evden çıkmamışlardı, çıkmaya hazırlanıyorlardı. Teyzem bize yemek yedirip öyle çıkmak konusunda ısrar etti ama biz hem tok olduğumuzu hem de acıkırsak halledeceğimizi söyledik. O da yine çok tatmin olmasa da bizi onayladı ve sonra bizle vedalaşıp amcamla evden çıktılar.

Arkalarından kapıyı kapattık ve hepimiz birbirimiz ile bakıştık.

Ev tamamen bize kalmıştı!

Biraz son olaylardan uzaklaşmak için bu iyi bir fırsattı ve iyi gelecekti hepimize.

"Bence pizza söylemeliyiz." dedi Hyunjin.

"Ama teyzem evde yemek olduğunu söyledi." dedi Felix.

"Daha dört gün buradayız. Erzağımızı erken bitirirsek aç kalırız." dedi o da karşılık.

Bazen Hyunjin'i anlamak hepimiz için zorlaşıyordu.

"Cephede savaşıyor sanki ya." dedi Seungmin.

"Ama şimdi cidden pizza iyi giderdi." dedi Jisung.

"İyi söyleyelim." dedi Chan Hyung.

Telefonunu çıkardı ve uygulamadan istediğimiz pizzaları sipariş etti. Biz de pizzaları beklerken PlayStation oynamaya başlamıştık bile. Jisung ve Jeongin kapışıyorlardı; Chan Hyung, Changbin ve Seungmin de onların oyununu izliyorlardı; ben ve Hyunjin bilgisayarda video izliyorduk; Felix de telefonda takılıyordu.

Hyunjin, Felix'in tek başına oturduğunu fark edince ona seslendi.

"Lix."

Gözleri telefon ekranından bize döndü.

"Efendim."

"Gelsene yanımıza."

"Bir şey mi oldu?" dedim ben de Felix'e.

"Yok, hayır. Öylesine takılıyordum telefonda. Bir şey olmadı. Geliyim, ne izliyorsunuz?" dedi yerinden kalkarken son cümlesinde.

O yanımıza gelince Hyunjin biraz kenara kaydı ve Felix ortamıza oturdu. Ben de dizlerimde olan bilgisayarı biraz kaydırıp hepimizin görebileceği bir açıya getirdim.

Biraz zaman geçmişti ve biz koltuğa iyice sinmiştik. Hyunjin Felix'in omzuna, Felix benim omzuma yatmıştı. Ben de yanağımı omzumda yatan Felix'in kafasına yaslamıştım ve bu şekilde bilgisayardan bir şeyler izlemeye devam ediyorduk.

"Ya bu pizzalar ne zaman gelecek ya?" dedi Jisung sitemle. Çok acıkmış olmalıydı.

"Adamlar aynı adrese on tane pizza yapıyor. Geç kalması normal." dedim ben de.

"Düşünsene gün boyu çok yorulmuşsun, kapatmana nereden baksan iki saat kalmış. Gencin biri geliyor, sekiz tane sipariş veriyor sekiz kişiye, ben bunları doyuramam diye iki tane de yedek olarak alıyor. Gel de uğraş şimdi." dedi Seungmin.

Gülmeye başladık. Düşününce cidden biraz absürt kaçıyordu. Her toplu şekilde yemek sipariş ettiğimizde böyle oluyordu. Gülme krizine giriyorduk.

Biraz daha vakit geçtikten sonra kapı çaldı ve pizzalar geldi. On tane pizza kutusunu taşımak kurye için epey zor olmuşa benziyordu. Felix ile kutuları aldık. Diğerleri de salonda bulunan yemek masasını hazırladılar. İçecekler, bardaklar, tabaklar ve soslar da geldikten sonra hepimiz masaya oturduk ve pizzalarımızı yemeye başladık.

Sadece Eğlence İçin | SKZ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin