| Aysima |
Uyandığımda hala yerde yatıyordum. Her yerim ağrıyor, üstümden tır geçmiş gibi.
Etrafa bakındığımda etraf baya dağılmıştı. Oturduğum sandalye bir tarafta kırılmış şekilde, odadaki cam kırılmış, elektrik kabloları sökülmüş paramparça halde...kriz anında ne yaşadım ben? Bunları sonra düşünürdüm.
Kimse yoktu burada, biraz nefeslendikten sonra duvara yanaştığımda arka tarafta iki adam vardı. Bu ikisini gebertirsem arkadan kaçmam daha kolay olurdu.
Bana doğru gelen adamın boynunu kırdığımda silahı aldım. Sessiz ve zor adımlarla diğer adamın arkasında gidip silahı kafasına dayadım. "Silahını bırak yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."
Beni dinlemeyip silahına davranıcakken kolunu tuttuğum gibi kafasına silahın tersiyle vurmuştum. Bu da bayıldığına göre kaçabilirim en azından bir süre beni fark etmezlerdi.
Beni tuttukları yerden baya uzaklaştıktan sonra bir ağaca yaslanıp yere oturdum. Buraya kadar kaçmıştım ama bizimkiler eğer biraz daha beni bulamazsalar bu itlerin eline tekrar düşerdim. Çünkü aldığım yaralar ve kaburgamdaki ağrılar yüzünden daha fazla gidemezdim.
"Aysima!"
Lilith'in sesini duymamla oturduğum yerden ayaklanıp nerede olduklarına baktım? Beni fark etmemişelerdi daha.
Gülmeye başlayıp etrafa bakıp duruyordu Lilith. "Hadi ama asker çık ortaya bak biz bizeyiz."
Sessizce izliyordum, fevrilikle hareket etmek yoktu bu sefer.
"Hadi ama o balkonda sana gülerek el sallayan insan karşında işte, çıksana ortaya."
Balkondaki kadın mı? O gün...
| Flashback |
"Komutanım bizim bıcırığı bırakıp gelmişsiniz."
"Kopamadım ki Timur."
"Kopulmaz ki o tombul yanaktan Cemre." Burçak'ın ses tonu değişmişti bile Asel'i konuşurken.
"Siz onu birde bana sorun." bulunduğum noktada etrafa bakmaya başladım. "Bir saat göreve gelicem diye başımın etini yedi, kızından iki saate ayıralamadı."
"Ay bana diyene bak. Kızımı gelip gidip öpen kimdi."
"Sen yedi yirmi dört görüyorsun, o benim yiğenim öperim ayrıca."
Klasik benle Cemre'nin didişmeleriydi bunlar. Üstüne bir de Asel'in gelişi eklenince daha da didişiyorduk.
"Tim goygoyu bırakın gözünüzü dört açın." diye bağırdı telsizden Yusuf Komutan.
Bir köye gelmiştik, bir düğüne gelmiştik. Aldığımız habere göre bu düğüne saldırı yapılıcaktı bizde bunu engelemeye gelmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi&Yeşil
SpiritualDağların yeşilliği, Gökyüzünün maviliğinin birleştiği hep ince bir çizgi vardır. Kavuşamazlar ama sevmektende vazgeçemiyecekleri bir çizgi. İki asker...biri Yeşil gözlü Yüzbaşı diğeri ise Mavi gözlü Astsubay. Onların ince çizgisinde kavuşmak yazıyor...