"Hadi ama Aysima seçmek bu kadar zor olmamalı. Sen Cemre öldüğünde bu kadar acı çekmedin."
Acı çekmemek mi? Acıdan kalbim küle döndü benim.
"O ölmedi, şehit oldu."
"He he ondan işte."
"Ne istiyorsan bana yap ama onlara dokunma."
Silahı tam kalbimin ortasına bastırmıştı durmam için.
"Yok öyle bir dünya. Sende acı çekmeyi öğreniceksin heleki sevdiğin ölüm acısını..."
Acı denilen şu zalim duygu benden kaçsa ben ondan kaçamıyordum.
"Ben senin yerinde olsam yeğenimi seçerdim. Yine aşık olursun."
İki şekilde de kendi gökyüzünü karanlığa çevirmekti.
"Demi o yüzden Cemre'yi aldatmıştın." alayla güldüm. "Sonra ise boşanma olmasındansa Cemre'nin katillerine yardım ediyim dedin."
Yüzüme yediğim tokatla kafam yana savrulmuştu. "Kes sesini! Kararını da hemen ver! Yoksa ikisini de gebertirim!"
|Flashback|
"Hadi anlat ya nasıl asker olmaya karar verdin."
"Güzelim nereden çıktı şimdi bu?" bu soruyu beklemediği her halinden belliydi.
"Merak ettim. Sen benim her şeyimi biliyorsun bende öğrenmek istedim." elimdeki eşyayı kenara bırakırken.
"Aslında senin gibi babam askerdi bende onun izinden gittim şeklinde havalı bir hikayem yok."
"Bak ya daha da merak ettim ben."
Son çerçeveyide duvara asmıştım.
"Belki Cengiz sana söylemiştir. Ben Doğu Türkistan'lıyım." bunu dedikten sonra yere oturmuştu.
Abim böyle bir şey söylememişti bana. "Yanlış anlama ama senin Türkçen bizim gibi?"
"Ben çocuktum Türkiye'ye geldiğimizde." o soykırımdan kaçtığında daha çok küçükmüş. "Annemi ve babamı o katlimda kaybettiğimde dayım bana sahip çıktı. Küçük olduğumuz için nasıl kaçıp geldiğimizi hayal meal hatırlıyorum."
Çıt bile çıkarmadan Selim gibi yere oturdum bende. Göz göze geldiğimizde kafasını hemen çevirmişti dolu olan o yeşil gözleri göremeyim diye.
"Buz gibi havaydı. Dayım kızını korumak için kendi vatanı terk etmek zorunda kaldı. Hilal ablamla beni yanına aldı ve nereye gidiceğimizi tahmin bile edemedik. En son takatimiz kalmadığında bir mağraya sığınmak zorunda kaldık o soğuk havada. Aysima o an bitti dedim, sonun geldi Selim dedim." sesi titrediğini duyduğum an ellini sıkı sıkı tutum. "O soğuk mağrada bir gece geçirip gün doğmadan yola çıkamamız lazımdı ki bizi bulmasınlar. Aysima hayatımda bu kadar tatlı uyku uymadım ben. Gece Hilal ablamla üşüdüğümüz için sıkı kıya sarılıp uyurken bir sıcaklıkla uyandım."
Sevdiğim adamı teselli edicek tek bir cümle bile yoktu. Anlattıklarıını sessizce dinlemek dışında.
"Gözlerimi bir açtım Aysima. Mağranın içinde bir ateş yanıyor, mağranın önünde iki kişi nöbet tutuyor. Korkudan nasıl ayağa fırladığımı hatırlamıyorum. O an önümde biri durdu ama nasıl korkuyorum. Bizi buldular öldürüceker diye. Benim dikkatimi tek bir şey çekti." merakla Selim'e döndüm. "Yeliğinin ortasındaki Ay Yıldız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi&Yeşil
SpiritualDağların yeşilliği, Gökyüzünün maviliğinin birleştiği hep ince bir çizgi vardır. Kavuşamazlar ama sevmektende vazgeçemiyecekleri bir çizgi. İki asker...biri Yeşil gözlü Yüzbaşı diğeri ise Mavi gözlü Astsubay. Onların ince çizgisinde kavuşmak yazıyor...