"Teyşe şimdi burayı kimse bilmiyor mu?"
"Selim abin hariç kimse bilmiyor."
Asel'i kreşten aldıktan sonra kendi evime getirmiştim. Bizim civciv beni bulduğu için sorularını ard arda soruyordu.
"Teyşe."
"Efendim civciv." ocaktaki yemeğin altını sıktım.
"Sen şimdi gitmiceksin ya bir daha."
"Eee."
"Bu gece seninle uyusam olur mu?"
Bir gerçek daha yüzüme çarpıştı. Ben kendi öz yeğenimi ihmal etmiştim.
"Bundan sonra benimle kalıcaksın zaten."
"Yuppii." Kollarını havaya kaldırmış bağırıyordu.
"Hadi bakalım minik canavar bana yardım et de sofrayı kuralım."
Normalde karargahtan çıkmıcaktım ama benim buraya dönmemle ilgili resmi belge daha gelmediği için Komutan karargahtan çıkmama izin vermişti.
Asel sandalyenin üstüne çıkmış çatal kaşığı yerleştirmeye çalılıyordu.
"Elini çek bakalım civcivim." Sıcak çorbayı masaya koydum.
Sofra hazır olunca sessizce yemek yemeye koyulmuştuk. Asel'de bir gariplik vardı, sanki bir şey mutsuz ediyordu onu.
"Asel'im."
"Teyşem." önündeki çorbaya içmeyi bırakmıştı.
"Benim civcivim neden mutsuz?"
"Yok, mutsuz değilim."
Ah be çocuk neden saklıyorsun ki?
"Bitanem neyin var?"
"Dayımlar evlendikten sonra anneannede babaannede Ankara'ya döndü." onları mı özlemişti?
"Onları mı özledin?"
"Biraz ama ondan değil. Şimdi sen olmadığın için ben dayımlarla kalıyorum ya. Bugün çocuklardan biri benim anne, babam olmadığı için dayımlara yük olduğumu söyledi."
Boğazıma bir yumru oturmuştu ve oradan gitmiyordu.
"Asla öyle düşünme." dedim, yanımda oturan Asel'i kucağıma alırken. "Çünkü sen bize kardeşimizden kalan en güzel şeysin. Seni biz yük olarak görmeyi bırak kendi evladımız gibi görüyoruz. Yük olmak ne demek? Sen gülümsemen için her şeyi yaparız biz."
"Beni sevin yeter." boynuma sarılmıştı.
Senin için ölürüm ben miniğim. Sen benim en kıymetlimsin.
"Bundan sonra benimle burada kalmak ister misin? Teyze kız burada yaşarız. Bana da ev arkadaşı olursun, yol arkadaşı olursun."
"Kalırım ki. Seninle hep kalırım ben burada." dedi Asel, gülümseyerek.
"O zaman yemeğini yersen senin için hazırladığımız odayı gösteririm."
"Benim odam mı var?"
"Evet, senin odan var." dedim, tombul yanaklarını sıkarak. "Kim köfte yiyicek?"
"Ben!"
Çatala batırdığım köfteyi Asel'e uzattım. Bu konuyu bir ara Bahar'la konuşmam lazımdı.
Asel şu anda Bahar'ın oldu okula gidiyordu. O daha iyi biliyordu bu durumu.
Yemekten sonra bulaşığı toplayıp sabırsızca beni bekleyen Asel'in elini tuttum. Koridorun sonunda olan ikinci odaydı, diğeri ise benim odamdı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi&Yeşil
EspiritualDağların yeşilliği, Gökyüzünün maviliğinin birleştiği hep ince bir çizgi vardır. Kavuşamazlar ama sevmektende vazgeçemiyecekleri bir çizgi. İki asker...biri Yeşil gözlü Yüzbaşı diğeri ise Mavi gözlü Astsubay. Onların ince çizgisinde kavuşmak yazıyor...