Bankta oturmaya devam etdim. Yan taraftada biyo ailem oturuyordu. Cebimden sigaramı çıkarıp paketin içinden bir dal aldım ve ucunu yakıp içmeye başladım. Yan taraftan yekta ve halime hanım beni izliyordu ama belli etmiyorlardı birde engin beni öldürmek istiyormuş gibi bakıyordu. sol taraftaki banka yaşlı bir kadın ve 25 li yaşlarında bir adam oturdu. Rüzgar sigaranın dumanını onlara doğru götürüyordu. Yaşlı teyze öksürmeye başlayınca daha nerdeyse yarısından çoğu duran sigarayı yere atıp ayağımla söndürdüm. Dosyaları yarın yekta albaydan alıp taha albaya götürmem gerekiyordu. Ben bunları düşünürken yanıma sağ bankta oturan 25 yaşlarındaki adam geldi ona; 'hayırdır bilader.' Bakışları atmaya başladım. Boğazını temizleyip; "ııı ben size birşey soracaktım." Dedi. Ona sert ve mimiksiz yüz ifademle bakmaya devam etdim. "Sorun." Dedim. Kararsız kalmış gibi bana bakıp; "Şey bana telefon numaranızı yada ınstagram hesabınızı verirmisini?" Dedi. Hadi gel şimdi bu yavşa dövme. "Kalkıyonmu benmi kaldırıyım." Dedim. Sert bir sesle bağırmamışım ama sesim bağırmışım gibi bir etki bırakmıştı. Adam hemen ayağa kalkıp; "Sadece numaranı istiyorum lütefen." Dedi. Allahım sabır ben bunu gebertirim. "Olum bak sg uğraştırma beni." Dedim. Adam burun kıvırıp "aman be sana mı kaldım." Diyerek gitti. Mal amk bu. Yandaki biyo larda sanki film izliyo,hepsi dönmüş buraya bakıyor. Hele şu engin sanki beni parçalamak istiyor gibi bakıyor tee allahım ya.
...
Sonunda 2 saat dolmuştu. Sıkıldım burda kalmaktan. Hakan abi yerine başka bir doktor gelmişti. Eline zarfı alarak yavaş yavaş açmaya başladı. Kimin kızı olduğum umrumda olmadığı için ben fazla ilgilenmiyordum. Telefonumu çıkartıp rastgele birşeylere bakmaya. Başladım doktor; "Eda Bozkurt %99.99 ihtimal ile halil karamanın. Lal Kara %99.99 Yekta Bozkurt un kızı. Hastanemiz adına sizlerden tekrar özür dileriz." Dedi. Evet mükemmel 24 senem boşna çöp olmuştu."Siz ne yaparsanız yapın biz gerçek kızımızı alıp gidiyoruz." Dedi. Halil piçi edanın elinden tutarak dışarı çıktı. Bende dışarı çıkıp kolidorda yürümeye başladım arkamdan halime hanım sert ve soğuk bir sesle; "lal biraz konuşalımmı?" Dedi. Arkamı dönüp boş boş gözlerine baktım. "Ne konuşcaz?" Dedim. Konuşacak olduğumuz hiçbirşey umrumda bile değildi."akşam yemeği için bize gel biraz konuşalım birbirimizi tanıyalım." Dedi. Kafamı 'hayır' anlamında sallayıp; "bakın hanımefendi benim 13 yaşından beri bir ailem yok şimdi 24 yaşımdan sonra bir ailem olmasına hiç gerek yok en iyisi şöyle yapalım hiç tanışmamış gibi hiç karşılaşmamış gibi." Dedim. Halime hanımın gözlerinde bir kırgınlık peydah oldu, sonra hemen kendini toparlayıp ifadesiz bir şekilde bana bakarak; "peki lal öyle olsun sen nasıl istersen öyle olsun." Dedi. Konuşmamızın sonuna geldiğimiz için yürümeye başladım. Arkamda bir enkaz bıraktımmı bilmiyorum ama ben yıllardır bir enkazdım evet ben enkazdım. Enkazın altında kalan hiçbir zaman olmadım çünki enkazın ta kendisi bendim. Arabama binip cebimden sigara paketimi çıkardım. Paketden bir dal sigara alıp ucunu yaktım ve içmeye başladım. Arabamı çalıştırıp yola çıktım.
...
Evime gidip hemen yarasa kimliğime büründüm. Siyah üniformamı giyindim. Saçlarımı ve yüzümü kapattım. Kimliğimi de aldıktan sonra evden çıktım. Kimseye görünmeden yangın merdivenlerinden arabama bindim ve hızla karargaha sürdüm. Karargaha gelince plakayı değiştirdim. Arabada özel bir mekanizma vardı plaka yı bir tuşa basarak değiştirebiliyordum. Karargahın girişine gelince asker kodu söylememi istedi. Tam üç tane kod vardı biri girebilmem için, biri albayın dosyaları vermesi için ve son olarak da karargahtan çıkabilmem içindi. Kodu söyleyip karargaha girdim. Herkes merakla bana bakıykrdu ve yekta albayda karargahın bahçesinde beni bekliyordu. Yekta albayın benim biyo babam olması dışında şimdilik bir sıkıntı yok. Arabayı park edip yekta albaya doğru yürümeye başladım. Herkes bana bakıyordu. Yekta albayın karşısında hazırola geçip; "Yarasa/Dosyaları almaya geldim." Dedim. Herkes heyecanla bana bakmaya devam ediyordu. Dağlarda adım duyulduğunda itlerin korkulu rüyası olduğumu ve değişik ama o güzel işkencelerimi herkes duymuştu anlaşılan. Yekta albay bana "Hoş geldin yarasa önce girmen gereken bir sorgu var sonrada dosyaları alıp gidebilirsin." Dedi. Sert ve soğuk çıkan sesimle; "sorguya gireceğime dair bir bilgi almadım." Dedim. Sesimi kalınlaştırdığım için erkek sesi gibi çıkıyordu."Nasıl yani albayın sorguya gireceğini söylemedimi?" Dedi kaşlarını çatarak. Etrafa bir göz atıp; "hayır öyle bir bilgi almadım." Dedim yekta albay hafif sırıttıktan sonra; "gel yarasa dosyaları vereyim." Dedi. Beni denemişlerdi eğer o sorguya girseydim benim yarasa olmadığımı düşüneceklerdi. Buda bir nevi kod gibi birşeydi ancak benim haberim yoktu. Yekta albayın peşinden gittim herkes bana bakıyordu ve birkaç kişi dikkatimi çekmişti. Dosyaları aldıktan sonra bana pusu atacaklardı kesin. Odaya gelince cebimdeki sinyal bozucuyu masanın üzerine koydum. Dinlenmeye veya izlenmeye karşı önlemimizide almıştım. Yekta albaya dönüp;"Aranızda çürükler var." Dedim. Yekta albay kaşlarını çatıp; "pusu mu atacaklarını düşünüyorsun?" Dedi. Kafamı 'evet' anlamında salladım. Yekta albay sıkıntı ile bir nefes aldı. "Kendinizden bile daha çok güvendiğiniz biri varmı?" Dedim. Aklıma gelen plan ile. Yekta albay biraz düşündükten sonra "var hemen çağrıyorum." Dedi onu hemen durdurdum. "Eğer direk gelirse çok dikkat çeker eline fazladan birkaç dosya daha alsın." Dedim. Beni kafasıyla onaylayıp birini aradı yaklaşık iki dakika sonra kapı tıklatıldı. Yekta albay 'gel' dedi asker içeri girip tekmil verdi; "Kıdemeli Yüzbaşı Agah Bozkurt Emredin Komutanım." Dedi. Ne yani kendinden daha çok güvendiği kişi oğlumuymuş her neyse. "Yüzbaşım otur." Dedi yekta albay. Ancak oturmadı yekta albay daha sert bir sesle; "otur asker bu bir emirdir." Deyince hemen oturdu. Ana ben bunu hatırladım gitdiğim bir operasyonda bu askeri dahada doğrusu biyo abimi kurtarmam gerekmişti. Agah yüzbaşıya dönüp; "öncelikle görev tehlikeli eğer kabul edersen birlikte bir kuçük bir operasyon gerçekleştireceğiz iki araba gidilecek gerçek dosyalar sende olacak tabi eğer kabul edersen her ne yapman gerekirse gereksin bu görevi kabul ediyormusun?" Dedim hiç beklemeden cevap verdi; "kabul ediyorum." Dedi bende kafamı 'tamam' anlamında sallayıp anlatmaya başladım; "dediğim gibi iki araba gideceğiz bana yolda pusu kurulacaktır o yüzden dosyalar sende olacak. Seninle hakkari yolunda buluşacağız eğer olurda ben gelemezsem dosyaları hakkariye taha albaya senin vermen gerekecek eğer sanada pusu kurarlarsa önce dosyaları yok et ve kendin için son bir mermi ayır gerekirse kendi kafana sık ama asla onlara yakalanma." Dedim. Kafasını tamam anlamında salladı. Elime boş bir dosya alıp; "Albayım bu boş dosyaya gereksiz şeyler koyun." Dedim sonra geri agah yüzbaşıya döndüm. "Ben çıktıktan üç saat sonra çıkacaksın." Dedim kafasını 'tamam' anlamı da salladı. Sinyal bozucuyu kapatıp geri cebime koydum. Yekta albaydan dosyaları alıp odadan çıktım. Şüphelendiğim birkaç kişi beni izliyordu. Arabama binip bobma kontrolü yaptım. Patlamak istemiyorum. Karargahtan çıkarken son kodu söyleyip çıktım. Karargahtan uzaklaşıp hakkari yoluna giriş kısmında arabayı durdurdum ve küçük bir bomba sistemi kurdum. Arabayı orada bırakıp ağaca çıktım yanımda uzun namlulu keskin nişancı silahım vardı. Buraya çok hızlı bir şekilde gelmiştim bu yüzden onlardan önce gelip bana tuzak kurmak isteyenlere tuzak kurmuştum.Ağacın tepesinde beklemeye devam etdim. Yaklaşık iki dakika sonra arabanın etrafını çevirmişlerdi resmen kıl payı kurtulmuştum ve arabamı taramışlardı. İtlerden biri gidip arabayı kontrol etmeye başladı. Yekta albay bu yolu kapatdırmıştı bu yüzden sivil yoktu. "Hele adam burda yohtir." Dedi itin biri. içlerinden diğer it; "nasi yohtir yürün gideh bahah." Dedi ve arabay yaklaşmaya başladılar. Güzel öldürebildiğim kadar bombayla sonrada keskin nişancı silahımla devam edecektim. Arabay yaklaşıp içini kontrol etmeye başladılar. İçlerinden biri "hele bobma bomba va-" sözünü bitirmesine ve diğerlerinin kaçmasına izin vermeden bombayı patlatdım ve keskin nişancı silahım ile gördüğüm herkesi öldürmeye başladım. Hala yerimi bulamamışlardı hepsini tek tek indiriyordum umarım mermim yeter.
...
Sonunda hepsi bitmişti ve mermimde vardı. En azından yirmi beş kişilik felan. Ben her zaman son mermiyi kendime ayırırdım o piçler beni öldürene kadar ben kendi kafama sıkar genede onların mutlu olmasına izin vermem. Ağaçtan inip son kontrolü yaptım hepsi gebermişti. Hemen onlardan birinin arabasını alıp herhangi bir bomba yada başka bir düzenek varmı diye kontrol etmeye başladım. O sırada elime değen metal hissi ile oraya baktım ve gördüğüm şeyle resmen gözlerim ışıldadı. Artık yirmi tane mermi değil nerden baksan yüz hatta yüzden bile fazla mermim vardı. Ve eğer agah saldırıya uğramıssa ki uğradığını düşünüyorum bu mermiler bana onu kurtarmam için yeterli olur. Hemen arabayı çalıştırıp marfin yoluna girdim. O başka bir yoldan hakkari yoluna geçecekti ve üç saat çoktan dolmuş nerdeyse 5.saate giriyorduk. Ebesine koduklarım bitmiyorki anca gelip duruyorlar birini vuruyorum diğeri onun yerine geliyor. Hızla arabayı hakkari yolunda sürmeye devam etdim kendi kendime; "yetiştim agah dayan." Dedim ve son sürat gitmeye devam etdim. Yaklaşık 15 dakika sonra gelmiştim. Hızla kapıyı açıp arkasına geçtim ve gördüğüm bütün piçleri vurmaya başladım. Agahın arabasının etrafını sarmışlardı ama anlaşılan arabada değildi. Umarım güvendesindir agah. Önüme gelen bütün piçleri vurmaya devam ediyordum ve bazı piçlerin kanı yüzüme ve üzerime sıçrıyordu. Arkamdan gelen ateş sesleriyle o yöne döndüm. Arkamda birkaç it yatıyordu yolun sonundaki ağaçtan ateş edilmişi oraya bakttığımda agah oradaydı ve dudaklarını oynatıp "çık ordan bomba patlıyacak." Dedi. Gözümü iki kere açıp kapatdıktan sonra keskin nişancı silahımı ve mermileri alıp hızla koşmaya başladım. Agahta koruma ateşi açmışı ve birden agahın arabası patladı. Onunki patlayınca benimkide patladı. Hemen bir ağaca çıkmaya başladım. Ancak kolumdan vurulmuştum ağaca çıkar çıkmaz keskin nişancı silahımı kurarak hepsini tek tek indirmeye başlamıştım. Beni gören birkaç itde öldüğü için nerede olduğumu bulamıyorlardı ve ben onları tek tek avlıyordum. Anlaşılan agahın mermileri bitmişti ve belkide ona dediğimi yapıp her ihtimale karşı son mermiyi kendine ayırmıştı.
...
Ağacın tepesinden inip koluma baktım. Çok kan kaybetmiştim ve hafif baş dönmelerim vardı. Başımı iki yana sallayıp agahın olduğu ağaca gitdim üzerinde kan vardı. "Yaralandınmı?" Dedim kaşlarımı çatıp onu kontrol etmeye başladım. "Hayır yaralanmadım itlerin kanı bulaştı ve dosya burda." Dedi onu kafamla onaylayıp dosyayı aldım. "Geri dönmeyeceklerdir kendine dikkat et direk karargaha git ve hızlı ol." Dedim. Agah bana adeta gözlerimi ezberlemek ister gibi bakıyordu. Olum hiçmi hayatında göz görmedin ya. "Tamam sende kendine dikkat et." Dedi ve arabalardan birine bindi. Bende aynı şekilde bir arabaya binerek keskin nişancı silahımı yan koltuğa koydum. Dosyaları ünüformamdaki özel bölmeye koyarak kamufule etdim. Bomba yada başka bir düzenek varmı diye baktım ve olmadığından emin olunca hızla hakkariye sürdüm. Birkaç çevirmeye denk geldiğimde taha albayı arıyarak yolu açmalarını sağladım.
...
Sonunda hakkari yoluna gelmiştim yolda gelirken çevirmelerden birinden ilk yardım çantası alarak koluma dikiş atmış ve kanamayı durdurmayı başarmıştım.
...
Çok şükür karargaha gelmiştim. Taha albay nöbet tutan askerlerin yanında beni bekliyordu. Elime dosyaları alarak taha albayın karşısına geçip tekmil verdim; "Yarasa/Görev Başarı ile Tamamlandı." Dedim. Taha albay üzerimdeki kanlara bakıp "yaralımısın asker?" Dedi. Sert ve soğuk bir sesle bende albay aynı şekilde cevap verdim; "sadece sağ kol." Dedim. Albay sağ koluma baktı sonra geri bana dönüp; "peşimden gel asker" dedi. Bende albayı takip etmeye başladım. Şuan bahçede dört tim vardı. Üçünü biliyordum ama dördüncü tim bugün toplanmıştı komutanları olarak da kerim seçilimişti. Ne zannetdiniz mardine gittik diye burdaki gelişmeleri takip etmediğimimi. Alabayın odasına gelince içeri girdik. Albay kendi yerine oturduktan sonra bana dönüp "otur asker." Dedi bense saygıdan oturmadım. Albay bu sefer daha sert bir sesle; "Yarasa otur bu bir emirdir." Deyince hızla oturup elimdeki dosyayı albaya verdim. Ohh bu görevide bitirdik allaha şükür. Albay bana dönüp; "senin için bir araba ayarladık gitmen gereken yeri biliyorsun." Dedi. Bende kafam ile onaylayıp, "biliyorum komutanım." Diyerek ayağa kalkıp odadan çıktım. Benim için ayarlanan arabaya gidip bindim. Bomba yada başka bir düzenek varmı diye kontrol yapıp yola çıktım. Her zaman tedbirli olmam gerekiyordu karargtan ve kameralardan uzakta olan barınak gibi bir yere geldim. Yarasa olarak bitirdiğim görevlerimden sonra buraya gelir üzerimi değiştirir ve silahıma bakım yapardım. Arabanın arka koltuğundan keskin nişancı silahımı aldım. Ben albayın odasına giderken albay bir askeri görevlendirip silahımı arabaya koydurtmuştu. Barınağa girmeden önce arabanın üzerine bir örtü attım. Bu örtü azda olsa arabanın kamufule olmasını sağlıyordu. Barınağa girip maskemi çıkarttım. Allahım sana şükür sonunda rahatça nefes alabiliyorum. Hemen banyoya girip temizlenmeye başladım 10dakikalık bir duşun ardından siyah bir eşofman takımı giyindim. Görevde kullandığım formamı gizli bölmeye koyup mutfağa gittim ve mutfak dolabının altındaki özel bölmeden tünele girdim. Ben tünele girer girmez tünelin kapıları kitlenmişti biraz ilerledikten sonra el izimi okutarak dışarı çıktım ve benimkine benziyen siyah arabaya binerek evime doğru sürmeye başladım.
...
Eve gelince direk uyumuştum ve uyanma sebebim telefonumun çalması olmuştu. Taha albayın aradığını görünce hemen açıp tekmil verdim; "Yüzbaşı Lal Kara Adana emredin komutanım." Dedim biryandan da üzerimi değiştirmeye başlamıştım. "Lal görev var hemen karargaha gel." Dedi. Sanki albay görebilecekmiş gibi kafamı sallayıp; "emredersiniz komutanım." Dedim ohh en azından benim 2 haftalık izinden böylelikle kurtuluyorum. Silahımı ve cüzdanımıda alarak evden çıktım hızla arabama binip karargaha sürmeye başladım.
...
Karargaha gelince koşarak operasyon odasına gittim. Bazıları bana baksada fazla umursamamıştım. El izimi okutarak harekat odasına girdim albay ve bir tim daha vardı "Yüzbaşı lal Kara Emredin komutanım." Dedim. Albay bana bakıp "otur lal." Dedi oturmayınca; "lal bu bir emirdir." Dedi. Hızla albayın karşısındaki sandalyeye oturdum. "Kod adı kolsuz lakabının sebebini hepiniz biliyorsunuzdur zaten suçları;kadın pazarlama,teröre ddestek,para kaçakçılığı,silah kaçakçılığı,uyuşturucu kaçakçılığı ve bunlar gibi birsürü suç yani sizin anlayacağınız kara listede." Dedi evet kolsuz olmasının sebebi bendim ve bu sefer yarım bıraktığım işi tamamlamakta kararlıyım. Aynı zamanda o piçinde bende bir hatırası vardı kaşımdan gözümün önüne kadar gelen bir çizik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER KIZ ~GERÇEK AİLEMMİ?~
AdventureVatan sevmek ne erkek işi nede kadın işi. Vatan sevmek sadece yürek işi... Kıdemeli Üsteğmen Lal Kara. Bütün hayatı bir yalandan ibaret olan ve çocukluğu elinden alınan bir kadın asker. 24 sene boyunca öz olmayan kızları tarafından nerdeyse dağılac...