7.BÖLÜM

7.4K 385 14
                                    

(ARKADAŞLAR KİTABI YENİ YAZMAYA BAŞLAMAMA RAĞMEN OKUNMA SAYISI FAZLA ANCAK OY VE YORUM SAYISI AZ. LÜTFEN YORUM YAPMAYI VE YILDIZA BASARAK OY VERMEYİ UNUTMAYIN...
TEŞEKKÜRLER VE İYİ OKUMALAR🇹🇷🇦🇿🇹🇷)

Evden hızla çıkmıştık. Taha babama dönüp; "benim biraz işim var." Diyerek kendi arabama yöneldim taha babam bana bakıp; "dikkatli ol." Dedi kafamı 'tamam' anlamında sallayıp arabama bindim. Onlar karargaha giderken ben arabayı şehir dışına sürmeye başladım. Takip edilmediğimden emin olup dağın yamacında arabayı bıraktım. Koşarak dağa çıktım ve sonra biraz ilerledikten sonra tahtaları dökülmeye başlamış bir dağ evine gittim. Kapıdaki asma kilidi kırıp içeri girdim. Salona doğru yönelince bana silah doğrultan gökhana gülerek baktım ve geri sert halime döndüm. "Sakin ol benim." Dedim kafasını iki yana sallayıp; "yav sen malmısın asma kilidimden ne istedin?" Dedi olum tek sorun kilitmi şuan? "Kırmasını seviyorum çok zevkli oluyor." Dedim omuz silkerek. Gökhan elini yüzüne vurup; "ulan o zaman git başkasının asma kilitlerini kır benim asma kilitlerimi rahat bırak." Dedi Allahım ya yemin ederim etrafımdaki insanlar hep değişik. Ehh bende pek normal sayılmam. "Tamam her neyse asıl konuya gelelim." Dedim ciddileşip; "benimle gel." Dedi birlikte mutfağa gittik. Sobayı yana yiterek altındaki tahtaları kaldırdı ve gizli tünelin kapısının gözükmesini sağladı. Kapıya parmak izini okutup tünel kapısının açılmasını sağladı. Merdivenlerden aşşağa doğru inen bir tüneldi. Merdivenleri inmeye başladım ve sonunda gelmiştik. Burası evin dış görünüşüne göre daha iyi durumdaydı. Her yerde silahlar,haritalar,teknolojik aletler ve planlar vardı. Gidip herzamanki yerime oturdum. Gökhanda karşıma geçip bilgisayarını önüne aldı. Banada bir bilgisayar verip; "kimi araştırıyoruz?" Dedi bilgisayarı açıp; "maho yu araştırıyoruz."dedim bana şaşkınlık ile bakıp; "taha albayın elinden son anda kaçan mahomu?" Dedi. Gökhanı kafam ile onaylayıp araştırmaya başladım. Bu görevi bana vermeyecekleri kesinde. Ancak onlar beni göreve göndermezse ben esir düşmüş bir sivil gibi göreve gidebilirim.
...
Araştırmalarımız bitmişti bize gerekli olan bütün bilgileri bulmuştuk. Dağdan aşağı inip arabama geldim ve hızla karargaha sürdüm. Karargaha gelince arabamı park edip taha albayın odasına ilerledim. Albay postasını görünce; "asker albay müsaitmi?" Dedim albay postası hazır ola geçip; "halil lokman/muş/albay sizi bekliyor komutanım." Dedi kapıyı çalıp 'gel' komutu ile içeri girdim. "Yüzbaşı Lal Kara/Adana emredin komutanım." Dedim taha albay sert bakışları ile; "Boşuna uğraşma asker cezalı olduğun için bu göreve gitmeyeceksin otur." Dedi oha olum hemen nasıl anladı? Oturmayıp ayakta durmaya devam etdim. Taha albay; "lal otur." Deyince oturdum. Taha albay bana bakıp; "elimizde nasıl bilgiler var?" Dedi oturduğum yerde iyice dikleşip; "maho." Dedim taha baba sıkıntı ile bir nefes alıp; "kampını patlatdığımmı?" Dedi kafamla onaylayıp; "ta kendisi." Dedim taha babam kafasını sallayıp; "üstlerle görüşeceğim sakın bir delilik yapma." Dedi taha albaya dönüp; "tamam komutanım." Dedim evet galiba gitme zamanın gelmişi. Son sorumu sordum; "gülşah anne nerede?" Dedim derin bir nefes alıp; "korumaya alındı karargah lojmanında kalacaksınız." Dedi kafamı sallayıp; "gülşah anne için güvenli ancak ben lojmanda kalamam." Dedim taha albay sinirle bana bakıp; "neden?" Dedi. Omuz silkip; "toplamam gereken bir ev var." Dedim taha albay benim hiçbir şekilde lojmanda kalmıyacağımı anlamış olacakki sadec; "peki." Dedi bende ayağa kalkıp hazırola geçerek; "izninizle komutanım." Dedim taha albay; "çıkabilirsin. Sakın bir delilik yapmaya kalkma."dedi. Sol ayağım üzerinde dönüp odadan çıktım. Cezalı olduğum için dahada doğrusu uzaklaştırma aldığım için karargaha girmem yasaktı. Ancak bu acil bir durumdu. Karargahtan çıkıp arabama bindim. Eve doğru yola çıktım. Evimin duvarları beyazdı ancak birkaç çizim vardı mesela bir fotoğraf çekme makinası. Kız kulesi, eyfel kulesi ve bunun gibi birçok çizim vardı. Bütün çizimleri ben yapmıştım. Ve bu çizimler sayesinde yerleştirdiğim silahların ucu gözükmüyordu. Bütün silahlar bazı eklediğim teknolojik kodlar ve birkaç kablo ile gizli kameralara bağlı olduğu için mermiler direk sahibini buluyordu. Binanın önüne gelince arabamı park edip binaya yöneldim üzerimde birkaç bakış vardı ancak aldırış etmeden binaya girip hızla 4.kata çıktım. Kapı aldığı hasardan dolayı bir tekmem ile açılmıştı içeri girip geri kapıyı kapattım ve önünede dolap koydum. Direk odama gidip yedek mermi. Duvar için çimento ve çizim malzemelimi hazırladım ha birde birkaç tane küçük plastik hazırlamıştım. Üzerimi değiştirip salona gittim. Bir sandalye alarak duvarın kenarına koydum ve üzerine çıktım. Dikkatli bir şekilde silah şarjörünün olduğu kısma yumruk attım. Duvardaki silahın şarjörünün olduğu kısmı rahatlık ile kırabilmiştim çünkü orası sadece küçük bir plastik ve plastiğin üzerine sürülen çimentoydu. Çizdiğim resim sayesinde kamufule oluyordu. Taramalı silahın şarjörünü koyup silahı ayarladım. Silahın kameraya bağlandığından emin olup şarjör kısmının biraz daha ön tarafına küçük pilastiği yerleştirip üzerine çimento sürdüm. Çimento donduğunda üzerini kamufle edebilmek için resmin devamını çizdim. Sandalyeyi biraz yana çekerek diğer silaha geçtim. Bu silah biraz daha değişikti onun şarjör kısmını halledip silahın uç tarafına geçtim. Uç tarafındaki duvara kırıp mermi kovanlarının olduğu küçük yarıktaki kovanları aldım. Kovanları aldıktan sonra uç tarafına plastiği yerleştirip çimento sürdüm. Çimento donunca çizimin devamını çizmeye başladım. Fotoğraf makinasının kamerası olduğu için biraz dikkat gerektiriyordu. Çizim işim bitince diğer silahlarınıda ayarlamaya başladım.
...
Yaklaşık 2 buçuk 3 saat sonra işim bitmişti. Üzerim hep boya olmuştu. Duvarda açılan mermi deliklerini kapatmak beni biraz zorlamışı. Birde yaralı olmam olayın tuzu, biberi olmuştu. Odama geçip üzerimi değiştirdim ve saate baktım. Oha olum saat; 23:46 olmuş. Kapıya gelip kapının önündeki dolabı kenara çekerek evden çıktım. Kapıyı kapatıp gökhandan ödünç aldığım asma kilitler ile kitledim. Artık ne kadar işe yararsa. Yarın çatı katına çıkar yedek kapıyı alır ve takarım. Bu durum başıma ilk defa gelmediği için artık bende alışkanlık haline gelmişti. Kapı özel yapımdı bu yüzden yedekleri vardı. Ve birkaç şeyin daha yedekleri vardı. Dört katı hızla inip arabama bindim. Off acıktım ben ya. Ama bu saatte açık markette olmaz. Arabaya binince beni rahatsız etdiği için cüzdanım ve telefonumu torpidonun üst tarafına koydum. (Oranın bir adı vardı ya ama unuttum.) Belimdeki silahıda çıkarıp torpidoya koydum. Aklıma gelen yer ile hemen oraya sürdüm. Geldiğim esnaf dükkanı ile adeta gözlerim ışıldadı. Aslında burası gündüzleri insanların gözdesi olan biryerdi ama kimsenin bilmediği bir şeyi yapıyorlardı. Akşam saat 21:00 da ücretli yemek vermeyi bırakıp sokaktakiler ve fakirler için yemek dağıtıyorlardı. Durumu iyi olan parası ile gene yemek alabiliyordu ancak saat 21:00 dan sonra daha çok fakir ve evsiz insanlara hizmet edildiği için pek kimse gelmiyordu. Arabayı park edip dükkana girdim. Burdaki insanların çoğu beni tanıyordu. "Hoş geldin lal kızım." Diyen faruk amcaya dönüp; "hoş bulduk faruk amca bana bir ekmek arası yapabilinmi?" Dedim beni kafasıyla onaylayıp; "hemen yapıyorum." Dedi gidip cam kemarındaki bir masaya oturdum. Ekmek arası köftem ve ayranım gelince hemen yemeye başladım. Karnım doyunca ayağa kalkıp kasaya ilerledim. Kasadaki çocuk nerdeyse uyuyordu. Çocuğu kaldırmamak için kasanın üzerine 50TL bıraktım. Geri faruk amcanın yanına dönüp; "faruk amca parayı kasanın üzerine koydum haberin olsun." Dedim faruk amca beni kafasıyla onaylayıp; "tamam lal kızım." Dedi. Dükkandan çıkıp arabama doğru ilerledim. Tam arabaya binecekken gelen bağrışma sesleri ile arabaya binmekten vazgeçip sesin geldiği yöne gittim. "Ulan nerde paralar?" Diye bir adam çocuklara bağrıyordu. Sesizce yaklaşıp olayı anlamaya çalıştım. Çocuklara dokunursa sakin kalabilirmiyim emin değilim. "Ulan ben size demedimmi günlük yüz liradan aşşa para gelmeyecek diye." O adam bağırmaya devam etdikçe ben daha çok sinirleniyordum. Çocuklardan biri; "abi para vermiyorlar bizim suçumuz yok." Dedi adam sinirle; "tabi vermezler siz kendinizi düzgün acındıramadığınız için." Dedi yüzünü yarım görebiliyordum birde yanında kadın vardı. "Eh o zaman sizin kolunuzu bacağınızı iyi bir kıralım da acısınlar size." Dedi ulan ben bunların ebesini ters döndermezmiyim. "Ulan hadi bir elle o çocuklarada sikiyim ebeni." Dedim ve karşılarına geçtim. Adamın yanına doğru yaklaşmaya başladım. "Sanane lan benim çocuğum değilmi istediğimi yaparım." Dedi yok ben bunun anasını sikecem. "Ulan it seni gebertirim lan çocuklara vurmak kolunu bacağını kırmak ney!" Diyerek adama kafa atdım. Kadın gelip arkadan saçıma yapışınca kol dirseğim ile karnına dirsek atarak nefesini kestim. Elim ile çocukları uzaklaştırıp adama döndüm. Burnunu tutarak ayağa kalkmıştı. Arkamdaki kadında nefes almaya çalışıyordu. Adam burnunu bırakıp cebinden çıkardığı çakıyı çocuklara doğru salladı. Kız çocuğuna doğru gelen çakıyı engellemek için elimi uzattım ve elimin üzerinden koluma doğru bir çizik atmış oldu. Çakı tutan eline tekme atarak çakının düşmesini sağlayıp sağ yumruğumu adamın suratına geçirdim. Arkamdaki kadın arkadan sırtıma atlayıp boynumu sıkmaya başladı. Sırtımı duvara gelecek şekilde dönüp hızla duvara vurdum. Kadın duvardan aldığı darbe ile sırtımdan düştü. Adamda atdığım yumruktan sonra bayılmıştı. Uzaktan gelen siren sesleri ile elimi cebime attım. Allah kahretsin cüzdanım yok. Polis arabaları mahalleye girince sessizce fısıldadım; "aha şimdi sıçtık." Polisler ellerinde silahlar ile gelip önümde durdular. Şansımı denemek amacı ile; "ben askerim yüzbaşı lal kara kimliğim arabada kaldı bir polis benimle gelisin alayım." Dedim başkomiser rütbeli kişi gelip; "bende amirim ama işte başkomiser rütbesi takıyorum dön lan arkanı." Off valla şimdi sıçtık olum o değil birde daha taha baba bunun için kesin bana ceza verecek. Sıkıntı bu piçleri dövmem değil kimliğimi yanıma almamam. Başkomiser ellerime kelepçeyi takarak beni polis arabasına bindirdi. Elimin üzerindeki kan arabanın koltuğuna aktığı için; "elimdeki kan koltuğa akıyor önden kelepçeleyin." Dedim polis önce dönüp bana baktı sonra koltuğa. "Birşey olmaz." Dedi ve önüne döndü. Valla ben uyarmıştım. Aslında bu kelepçelerden kurtulmam bir dakikamı almaz. Ben bunun eğitimini bile almış olan bir türk askeriyim. Ama bunu bide gel polislere anlat. Yolculuk sessiz geçmişti. Karakola gelince başkomiser gelip beni kafamdan ve ellerimden tutarak karakola soktu. Polis karakoluna girdikten sonra önce düz bir şekilde yürüdük daha sonrada kolidordan sağa döndük. Başkomiser oradiki görevli polise bir işaret yapınca polis kapıyı açtı. Nezarethane ye girdik. Beni tek başıma parmaklıkların arkasına itip parmaklıkları kitledi. Ellerimdeki kelepçeyi çıkarması için arkamı dönmemi beklerken ben ellerimdeki kelepçeyi kendim çıkarıp verdim. Bana şaşkınlık ile bakıyordu. Sessizce duvarın kenarına geçip sırtımı duvara yasladım. Ayaklarımı öne doğru uzatıp alabileceğim cezayı düşünmeye başladım. Şimdi diyeceksiniz üç ay zaten cezalısın nasıl bir daha ceza alacaksın diye ancak göreve geri döndüğümde taha albayın kesin bir ceza vereceğinden eminim. Daha öncede başıma bu durum geldi. Tecrübeliyim yani. Birde maho var. Onun için planım zaten hazır sadece ortaya çıkmasını bekliyorum. Polislerden biri elinde ilk yardım çantası ile geldi. "Elinize bakmam gerekiyor." Dedi "ben kendim hallederim." Diyerek ilk yardım çantasını aldım. Mal gibi herkes bana bakıyordu. "Biraz daha bakmaya devam ederseniz etrafı görebilmeniz için gözleriniz olmayacak." Dedim tehditkar bir sesle. Nöbetçi polisde biraz tırsmıştı ancak belli etmiyordu. Elimin üzerindeki yarayı temizleyip dikiş gerektirmeyeceği için direk sardım. İlk yardım çantasını geri nöbetçi polise verdim. Tekrar arkama yaslanıp gözlerimi kapattım ancak gelen ses ile hemen hazırola geçtim. "Lalll." Aha yeminle sıçtık. Taha albay karşıma geçince; "yüzbaşı lal kara/adana/emredin komutanım." Dedim beni buraya getiren başkomiserde buradaydı ve bana şaşkınlıkla bakıyordu. "Ulan sen hiç akıllanmıyacanmı?" Dedi taha albay başımı dik tutmaya devam etdim. Taha albay; "ulan herşeyi anladım niye kimliğin silahın yanında değil?" Dedi evet bu konuda haklı ya. "Bu gün cezalısın burda kalacaksın." Dedi hemen cevap verdim; "komutanım ben zaten uzaklaştırma aldım bari cezam bitince ceza verseydiniz." Dedim taha albay bana bakıp; "bugün burdasın asker." Dedi bende el mecburu; "emredersiniz komutanım." Dedim şaka gibi amk ya. Taha albay gidince kendimi daha çok tutamayıp duvara yumruk atmaya başladım. "Ulan zaten cezalıyım daha ne cezası?" Diye kendi kendime söylenmeye başladım. Herkes korkmuş olacakki hiçbiri bakamıyordu. Tekrar yere oturup sırtımı duvara yasladım. Daha sonra içeri elleri kelepçeli bir şekilde gelen kişi ile resmen kendimi gülmemek için zor tuttum. "Ulan senin burda ne işin var." Dedi bense gülmemeye çalışarak; "oğlum ben gene ceza aldım burdayım da sen hem dağdan inip hem nezarethaneye mi düştün?" Dedim evet gelen kişi melihti kendisi bir hafta önce gizli göreve gitmişti ancak görev erken bitmiş demekki. "Başkomiserim onu bu koğuşa alalım." Dedim başkomiser dediğimi yapıp melihi yanıma getirdi. "Sendemi askersin." Dedi melih kafasını sallayıp; "evet amk ama polis, arabadan cüzdanımı almama izin vermedi." dedi melih ile üniversite den tanışıyorduk. Melih başkomiser ile konuşması bitince bana döndü; "saldırıya uğradığınızı duydum." Dedi kafamla onaylayıp; "maho." Dedim. Karşı hücredeki adamlardan biri dikkatle bizi dinlediğini fark ettim. "O mal gebermedimi?" Dedi kafamı hayır anlamında salladım. Adam çaktırmadan bizi dinlemeye devam ediyordu. Galiba fırsat ayağıma geldi. "Hayır gebermedi gülşah annenin peşinde." Dedim melih kafasını sallayıp elleri ile karşı tarafı gösterdi. Gözlerimi iki kere açıp kapatdım. "Yarın gülşah anneyle alışverişe çıkacağız." Dedim melih ne yaptığımı anlamamış olacakki bana bakmaya devam etdi. "Gökhanda bizimle gelecek." Dedim gökhan dediğim an olayı anlamış olacakki "sadece alışverişemi gideceksiniz?" Dedi kafamı hayır anlamında sallayıp; "önce bizim yarış pistine gideceğiz. ***** pisti varya." Dedim melih kafasını sallayıp; "gelmemi istermisin?"dedi kafamı 'hayır' anlamında sallayıp; "gerek yok."dedim melih kafasını duvara yaslayıp kulağıma eğildi; "dışardan desteğe ihtiyacın olursa haber vermeyi unutma." Diyerek künyemi işaret etdi. Künyede takip cihazı vardı ve birde acil durumlar için olan parmak izi okutmalı bir düzenek. Aslında bu düzenekli künyeden sadece dört kişide vardı. Biri şehit kardeşim ayaz.(😔) Birisi ben diğerleride; gökhan ve melihti. Dördümüzde üniversiteden beri arkadaştık ve bir araya geldiğimizde dağdaki itler saklanacak delik arardı. Ahhh Ahhh yaşlandık ya nerde o eski günler? Her neyse karşıda bizi dinleyen it sayesinde planım erkene alınmış oldu. Bu it mahonun adamı olmalıydı. Biz normal şeylerden konuşunca dinlemiyordu ancak maho deyince çaktırmadan bizi dinlemeye çalışıyordu. Birde geldiğimden beri çaktırmadan beni inceliyordu.

(ARKADAŞLAR KİTABI YENİ YAZMAYA BAŞLAMAMA RAĞMEN OKUNMA SAYISI FAZLA ANCAK OY VE YORUM SAYISI AZ. LÜTFEN YORUM YAPMAYI VE YILDIZA BASARAK OY VERMEYİ UNUTMAYIN...
TEŞEKKÜRLER VE İYİ OKUMALAR🇹🇷🇦🇿🇹🇷)

ASKER KIZ ~GERÇEK AİLEMMİ?~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin