(HERKESE SELAM GENE BEN GELDİM...)
Halı yıkayan abla; "evladım hasta olacaksınız. Çocukmusunuz siz? Verin bakayım şu hortumları." Dedi bizde birbirimizi ıslatmayı bırakıp hortumları ablaya verdik.
Gökhan ve ben zaten ıslaktık olan melihe olmuştu.
Birlikte binaya girip hızlı adımlar ile dördüncü kata çıktık. Eve girince melih; "gidin bir duş alın ben kahvaltıyı hazırlamıştım." Dedi onu kafamızla onaylayıp kendi odalarımıza doğru ilerledik. Odama gelince hızla bir duş aldım. Eşofman takımlarım kirli olduğu için siyah bir pantolon ve siyah bir tişört giydim. Silahımı kemerimin arasına koydum. Cüzdanım, sigara paketim ve telefonumuda cebime koyup odamdan çıktım.
Kolidordan sağa dönüp mutfağa girdim. Melih duş almış, üzerini değiştirmiş ve kahvaltıda eksik kalanları tamamlamıştı.
Gidip masadaki yerime oturdum. Melihte yanıma oturunca gökhanı beklemeye başladık. Melihe dönüp; "kusura bakma." Dedim ve masaya döndüm. Melih kaşlarını çatıp; "neden oğlum noldu?" Dedi ben küçükken hiç su savaşı yapmamıştım ve halı yıkayan abla bize; 'çocukmusunuz siz?' Deyince geçmişime gitmiştim.
Bazen insanların size iyi niyetle söylediği kelimeler bile sizi kötü anlarınıza çekebilirdi.
Melih hemen ne için kusura bakma dediğimi anlamıştı.
Elini omzuma atıp; "kardeşim boşver biz gerektiği zaman çocuk, gerektiği zamanda yetişkin oluruz. Sil geçmişini." Dedi evet belki silebilirdim geçmişimi ama her zaman izi kalırdı ve kalmıştıda.
Bazı anıları siz ne kadar silmek isterseniz silin ancak sakın unutmayın hep onun izi ile yaşayacaksınız.
Gökhanın da gelip yerine oturması ile kahvaltımızı etmeye başladık. Çalan telefonum ile hemen kimin aradığına baktım.
Taha albayın aradığını görünce hemen açtım; "Yüzbaşı Kara emredin komutanım." Dedim taha albay; "lal, gökhan ve melihe söyle akşam saat beşde mardin karargahında olun." Dedi hemen cevap verdim; "emredersiniz komutanım. Komutanım benim bir maruzatım olacaktı." Dedim taha albay; "söyle asker." Dedi derin bir nefes alıp; "komutanım bizim üniformalarımız hakkaride kaldı." Dedim taha albay; "merak etmeyin asker. Görevli bir asker sizin için mardin karargahına üniformalarınızı getirecek." Dedi işte bu iyi oldu. "Emredersiniz komutanım." Dedim taha albay yüzüme kapatmıştı. Melih ve gökhana dönüp; "akşam saat beşde mardin karargahında olacakmışız." Dedim melih beni kafasıyla onaylarken gökhan; "üniformalar?" Dedi sorarcasına ona bakarak; "askerlerden birisini görevlendirmişler. Mardin karargahına getirecekmiş formalarımızı." Dedim gökhanda beni kafası ile onaylayınca kahvaltıms döndüm.
Üçümüzünde kahvaltısı bitince masayı toplamaya başladık. Kahvaltı sessiz geçmişti. "Hadi şunlarıda halledip salona geçelim." Dedi melih bende onu kafamla onaylayıp; "o zaman şöyle yapalım. Saatin beş olmasına daha var ben marketten aburcubur alıp geleyim sizde buraları halledip filim seçin." Dedim gökhan; "yaşasın sinama keyfi." Diye bağırdı çocukluğunu yaşayamayan üç yetişkindik biz. Bir araya gelince ise yaşayamadıkları çocukluklarını yaşamaya çalışan üç koca yetişkin.
Melih, gökhanın bu haline gülüp; "tamam o zaman filim keyfi yapalım. Ben buraları hallederim gökhan sen film seç." Dedi bende; "o zaman bende kaçar." Deyip mutfaktan çıktım. Aklıma gelen şey ile geri mutfağa dönüp; "melih arabanın anahtarlarını versene." Dedim melih hemen; "odamda komidinin üzerinde sen ordan al." Dedi onu kafamla onaylayıp melihin odasına gittim.
Odanın bütün duvarlarında resimler vardı. Ayaz,ben,gökhan ve melihin resimleriydi. Resimlere bakıp hafif gülümsedim ve yatağın yanındaki komidinin üzerindeki arabanın anahtarlarını alıp odadan çıktım. Kolidordan geçip kapıya gelince spor ayakkabılarımı giyerek evden çıktım.
Hızla dört katı inip arabaya ulaştım. Arabanın olduğu kısma geçerken halı yıkayan ablalara; "kolay gelsin." Dedim ve arabaya bindim.
Arabayı çalıştırıp markete doğru sürmeye başladım.
Arka cebimden sigara paketimin içinden bir dal sigara alıp yaktım.
Arabanın camını açıp sigaranın dumanını dışarı üfledim.
Arabayı biraz daha hızlandırdım ulan bu market bu kadar uzakmıydı ya.
Sonunda marketin önüne gelince arabayı park etdim.
Elimdeki sigarayı söndürdükten sonra çöpe attım ve markete girdim.
Alışveriş arabalarından bir tane alıp çikolata reyonuna gittim. Elime geçen her çikolatadan altı-yedi tane koydum.
Sonra cips kısmına geçtim ve on -onbir paket cipsi aldım.
Dolabın yanına gidip üç tane 2.5 litrelik kola aldım ve gofret almak için bir sonraki reyona geçtim.
Aldığım gofreti market arabasının içine koydum.
Son olarakta birkaç tatlı ve birkaç malzeme daha alıp kasaya ilerledim.
Aldığım herşeyi kasadan geçirip poşetledim ve arabanın bagajına yerleştirdim.
Tam arabaya binip gidecekken gördüğüm bir çocuk ile durdum. Açtığım arabanın kapısını geri kapatıp çocuğun yanına gittim.
"Merhaba." Dedim çocuk bana bakarak; "merhaba." Dedi nerden baksan 13yaşlarında bir erkek çocuğuydu.
"Kaç lira bunlar?" Dedim mendilleri göstererek.
Çocuk; "tanesi 2.5 lira abla." Dedi çocuğa bakıp; "orda kaç tane var koçum." Dedim önce mendillere sonra bana bakıp; "abla burda 22 tane var." Dedi çocuğa bakarak; "ben hepsini istiyorum ne kadar yapar?" Dedim çocuk hemen; "55 lira abla." Dedi hafif gülümseyip; "tamam koçum ben hepsini istiyorum." Deyip cebimden 200 tl çıkarıp çocuğa verdim. Çocuk şaşkınlık ile bana bakıp; "abla ben bu parayı bozamam." Dedi ona gülümseyip; "e sende kalsın o zaman üstü." Dedim mendillere hiç ellemeden; "bende şimdi bunların hepsini 25 kuruşa satmak istiyorum sen alırmısın?" Dedim çocuk gülerek; "abla senin kafa iyimi?" Dedi ulan çocuğun piskolojiyi bile bozdum anasını satıyım. "Oğlum satıyorum işte alıyonmu almıyonmu?" Dedim çocuk gülerek; "yok abla hem para verip hem geri 25 kuruşa satıyon ben şimdi geri bu mendilleri geri senden hagi yüzle 25 kuruşa alayım?" Dedi te allahım ya. "Lan asıl senin kafa iyimi daha ne istiyon tamam 50 kuruşa satıyorum sen almazsan ne yapacam oğlum ben bu kadar mendili? Hem pazarlık oğlum.bu yüzsüzlük ile alakası yok." Dedim çocuk kahkaha atıp; "abla sen beni güldürdünya allahta seni güldürsün tamam alacam." Dedi zaten bu küçük çocuğun gülüşü bana yetmişti.
Çocuğa dönerek; "yetimhanedemi kalıyorsun?" Dedim çocuğun gülüşü solup; "nerden anladın?" Dedi sesini sertleştirerek.
Hafif gülümseyip; "hadi gel diğer çocuklar için birşeyler alalım. İstersen mendilleri arabaya koy." Dedim çocuk bana kaşlarını çatarak bakıp; "sana neden güvenmeliyim." Dedi hafif gülümseyip; "seninle aynı şeyleri bende yaşadım bu yüzden yetimhanede büyüdüğünü rahatlıkla tahmin edebildim.
Sence yeterli bir neden değilmi?" Dedim çocuk resmen gözlerimin önünde en fazla ölürüm. Düşüncesi ile benimle birlikte markete gelmeyi kabul etmişi.
Marketteki çalışanlardan biri yanımıza gelip; "ulan ben sana buraya birdaha girmeyeceksin demedimmi?" Dedi çocuk hemen dikleşip adama cevap verecekken; "hayırdır bilader giren çıkanadamı sen karar veriyon." Dedim sert bir sesle.
Hemen tırsıp; "pardon hanım efendi ben çok özürdilerim." Deyip yanımızdan gitti.
Çocuğa dönüp göz kırptım ve bir alışveriş arabası aldım. "Evet hadi bakalım ne alalım?" Dedim çocuk hafif gülümseyip; "harbi bize yardımmı edecen?" Dedi hafif gülüp; "harbi size yardım edecem oğlum." Dedim gülerek oda gülüp; "eyvallah." Dedi ona bakarak; "eyvallah bizden koçum." Dedim ve alışveriş arabasını doldurmaya başladım.
Birlikte alısveriş arabasını doldurmuş hatta bir araba yetmediği için bir araba daha almış onuda komple doldurmuştuk.
Kasiyere parayı ödeyip malzemeleri poşetleyen merte baktım. Evet adı mertti alışveriş yaparken tanışmıştık.
Küçük bir kız kardeşi ve yetimhanede kendi aralarında bir gurupları varmış.
Birkaç çalışanın yardımı ile poşetleri arka koltuğa koyduk. Ben sürücü koltuğuna mertte yolcu koltuğuna oturunca arabayı çalıştırıp mertin söylediği yetimhaneye sürmeye başladım.
Telefonum çalınca açtım. Telefon arabaya bağlıydı.
"Alo." Diyen gökhanın sesini duydum.
Ulan bu mal niye melihin telefonu ile beni arıyor; "çabuk söyle gökhan işim var." Dedim gökhan; "oğlum bir markete gidip gelecektin iki sattir seni bekliyoruz ağaç olduk burda." Dedi ananı sikiyim ben film izliyeceğimizi unutmuştum.
"Lan ben onu unuttum. Siz bensiz izleyin benin çok önemli bir işim var." Dedim melih; "ne işin var?" Dedi derin bir nefes alıp; "burda bir yetimhane varmış oraya gidiyorum." Dedim gökhan yutkunup; "yıllar sonra tekrar ha." Dedi gözlerimi yoldan ayırmadan; "aynen her neyse kapatın olum. Beni merak etmeyin gelirim bir saate felan." Dedim melih; "tamam kardeşim kendine dikkat et." Dedi bende; "ne dram yaptınız amk kapatın artık sonra ben kapatıyom yüzümüze kapattın diyorsunuz." Dedim gökhan kahkaha atıp; "tamam kapattık." Dedi ve telefonu kapattı.
Mert bana dönüp; "abla birşey sorabilirmiyim müsaden varsa?" Dedi yola bakmaya devam ederken; "sor bakılım." Dedim mert; "lal abla, o abilerden biri sana kardeşim dedi benim kafam karıştı." Dedi eh çocukta haklı amk benim hayatım karman çorman. "Şöyle düşün yetimhanedeki o guruptaki herkes ile kan bağın yok ama onlarıda kardeşim deyip koruyorsun demi?" Dedim hemen cevap verdi; "tabikide lal abla onları öz kardeşimden ayırt etmiyorum onlarıda koruyup kolluyorum. Hatta bazen bu yüzden müdür beni dövüp karanlık bir odaya kitliyor." Dedi bu dediği üzerine kaşlarımı çatıp; "müdür sizimi dövüyor." Dedim mert kafasını sallayıp; "evet." Dedi sinirden deliye dönmeye başlamıştım. O it nasıl küçücük çocuklara vurur.
"Burasımı?" Dedim merte, meret; "evet lal abla." Dedi birlikte arabadan inip poşetleri almak için arka kapıya yönelecekken bir kızın acı dolu bağışı ile sesin geldiği yöne döndüm. Yetimhanede bir adam küçücük bir kızı dövüyordu.
Kapıyı hızla örtüp adamın üstüne koştum.
Kıza tokat atacağı sırada belimdeki minik çakılardan birini adamın eline attım.
Çakı adamın eline saplanınca adam acıyla çığlık atmış ve herkes bana dönmüştü.
Hızla küçük demirlerin üzerinden atlayıp adamın yanına gittim ve adamın yüzüne yumruk attım.
"Ulan utanmıyormusun küçücük kıza vurmaya." Deyip bir yumruk daha attım.
Adam hem acıyla hemde sinirle; "sanane ulan bırak beni." Dedi bu dediği üzerine adamın yakalarından tutup kaldırdım ve kafa attım.
Burnundan gelen 'çıt' sesi burnunun kırıldığının kanıtıydı.
Adam acı ile bağırıp son çare bana yumruk atmaya çalıştı. Attığı kolunu havada yakalayıp büktüm.
Adam acı ile birkez daha bağırmıştı.
Adamın saçlarından tutup kafasını kaldırdım.
"Ulan piç bu çocuklara nasıl vurursun lan sen." Dedim ve bir yumruk daha attım. Bütün çocuklar uzaktan bizi izliyordu.
Yere düşen adamı kaldırıp gözüne doğru bir yumruk daha attım.
Gene yere düşnce bu sefer karnına doğru bir tekme attım ancak hırsımı alamamıştım.
Önce tek tek bütün parkalarını daha sonrada iki elinide kırmıştım.
Çocuklara dönüp; "hagi elini kullanıyordu size vurmak için?" Dedim çocuklardan biri çıkıp; "ikisinide kullanıyordu." Dedi bende bunun üzerine iki kolunuda kırdım.
Adam acıdan dolayı bayılmıştı. Gelen polisler bir bana bir yerdeki adama bakıyorlardı.
Polislerden biri yanıma gelince cebimden cüzdanımı çıkarıp kimliğimi gösterdim.
Polis kimliğime bakıp; "komutanım bu şahsın suçu nedir?" Dedi yerde yatan baygın adama bakarak; "yetimhane çocuklarını darpetme. Türk askerine saldırma. Birde birkaç çocuktan başka ne var ne yok öğrenin." Dedim bana yumruk atmaya çalışmıştı mantıksal olarak türk askerine saldırmıştı. Bunun için ceza almayacağımı sakın düşünmeyin elbette bunlarında bir cezası vardı.
Askerim diye kafama göre kimseyi dövemezdim.
Eğer gerçekten suçlu olduğu ortaya çıkarsa ceza almazdım ancak ben haksız görülürsem ceza alır aynı zamanda dövdüğüm kişiye tazminat ödemem gerekirdi(BÖYLE BİRŞEY VARMI BİLMİYORUM TAMAMEN KAFADAN YAZDIM.)
Çocuklara dönüp merti yanıma çağırdım.
Mert biraz tedirgin olsada; "efendin lal abla?" Dedi ona hafif gülümseyip; "sor bakalım arkadaşlarına bayan müdüremi yoksa erkek müdürmü isyiyorlarmış ona göre birini ayarlayacağım." Dedim mert bana; "abla iyi birisi olsun bize yeter."dedi ona bakarak; "merak etme koçum hemde çok iyi birisi olacak hadi şuan benden korkuyorlar gitte sen sor bakalım." Dedim mert koşarak diğer çocukların yanına gitti.
Polisler o şerefsiz adamı götürmüşlerdi.
Bende arabaya gidip birkaç poşet alıp geri yetimhaneye döndüm.
Mert benim poşetleri taşıdığımı görünce birkaç arkadaşını yanına alıp arabadaki poşetleri yetimhaneye taşımama yardım etdiler.
Merte dönüp; "Ee son kararınız nedir ona göre bak bir arkadaşımı arayacağım." Dedim mert önce arkadaşlarına bir göz attı daha sonra bana dönüp; "Kadın müdüre istiyoruz biz lal abla." Dedi ona gülümseyip arabaya döndüm ve telefonumu alıp geri çocukların yanlarına gittim.
Ereni arayıp telefonu açmasını bekledim.
Eren; "alo." diyerek açtı sesi biraz yorgun geliyordu. "Eren sana işim düştü." Dedim direk konuya girerek.
Eren; "söyle hemen halledelim." Dedi işte çevremdekilerin en çok bu huyunu seviyordum.
Karşılıksız her şeyi yapan insanlardı.
Erene bugün 'benim için ölmen gerek.' Desem hiç düşünmez kendi kafasına sıkardı.
Bende hepsi için kendi kafama sıkardım. Onalr içi ne yapmam gerekiyorsa koşulsuz şartsız yapardım.
"Eren mardin ****** yetimhanesine kadın müdüre istiyorum ama bak bizim ordan ayarla çocuklara tek yamuğunu görürsem neler yapacağımı biliyorsun." Dedim eren gülüp; "bilmezmiyim o iş bende başka birşey yoksa dinlenmem gerekiyor." Dedi bende; "tamam bak en kısa sürede hallet." Dedim ve kapattım.
Ben telefonu kapatınca mert beni çocuklar ile tanıştırmış ve çocuklar ile birlikte vakit geçirmeye başlamıştık.HERKESE SELAM GENE BEN GELDİM.
ARKADAŞLAR 3 EYLÜLDE HERKESİN BİLDİĞİ GİBİ BURSULUK SINAVI VAR VE BENDE BURSULUK SINAVI İÇİN HAZIRLANIYORUM. BU YÜZDEN ÇOK SIK BÖLÜM ATAMAYABİLİRİM.
HER NEYSE BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ? SİZCE GELECEK BÖLÜM NASIL OLMALI?
BÖLÜM HAKKINDA BOL BOL YORUM YAPMAYI VE OY VERMEYİ UNUTMAYIN.
TEŞEKKÜRLER VE İYİ GÜNLER...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER KIZ ~GERÇEK AİLEMMİ?~
AdventureVatan sevmek ne erkek işi nede kadın işi. Vatan sevmek sadece yürek işi... Kıdemeli Üsteğmen Lal Kara. Bütün hayatı bir yalandan ibaret olan ve çocukluğu elinden alınan bir kadın asker. 24 sene boyunca öz olmayan kızları tarafından nerdeyse dağılac...