Gözlerimi açmaya çalışıyorum ama olmuyor sonra ağzımı açıp konuşmaya çalışıyorum ama hayır sesimde çıkmıyor.
Etraf çok sessiz peki neden bu kadar sessiz?
Dahası ben nerdeyim? Şehit'mi oldum?
Hayata gözlerimi sonsuza kadar kapatıp kardeşlerimin yanınamı geldim?
Ama burda kimse yok. Heryer aydınlık ve o aydınlığın içinde bir karanlık vardı.
Karanlığın içindeki aydınlık belki umut demekti ama aydınlığın içindeki karanlık felaketin habercisimiydi?
Birden aydınlık benden uzaklaştı bir karanlık çöktü ruhuma.
Yine denedim konuşmayı dudaklarımı oynatmayı ama olmadı kendi sesim kulaklarıma ulaşmadan kaybolup gitti.
Tek bir ses duymak istedim ama o ses kimseye ait deyil bana ait olsun istedim.
Çocukluğu sessizlik ile geçmiş birisi için en büyük korku belkide tekrar konuşamayacak kendi sesini bidaha duyamayacak olmasıydı.
En sonunda zorlukla açtım gözlerimi karanlığa inat yaptığım bu hareket ile yoğun bir ışığa maruz kalarak yarıp geçtim karanlığı.
Hayır Şehit olamamıştım. Gözlerimi kısarak etrafa bir bakış atmaya çalıştım ama gözlerim ışık yüzünden resmen sulanmıştı.
Elimi zorlukla kaldırıp yüzümdeki sesimin çıkmasını engelleyen oksijen maskesini çıkardım.
Üzerime eğilen meraklı bir kız vardı peki bu kız kimdi?
Daha sonra görüş açıma daha fazla kişi girdi bozkurt ailesi, gülşah sultanım ve merakla bana bakan bi kadın.
Derin bir nefes alıp azımı açtım ama yine sesim çıkmadı.
Zaten Şehit olamamıştım ona sinirliydim bide sesim çıkmıyordu dahada sinirlenmeye başlamıştım.
Gülşah sultanım elindeki suyu bana içirmek için kafamı hafif kaldırarak suyu bana uzattı.
Suyu içip kafamı geri çektim hala üzerime eğilmiş bana bakan meraklılara; "ne bakıyonuz la üzerime eyilmekten vazgeçin!" Dedim.
Hepsi birden bi adım geri atınca güldüm daha sonra güldüğümü farkederek geri eski sert halime döndüm.
Kolumdaki seruma boş bi bakış atıp odayı incelemeye başladım.
Halime sultan; "kızım iyimisin?" Deyince odayı incelemeye devam ederken; "bomba gibiyim ve karargaha gitmem lazım." Diyerek kolumdaki serumu söktüm.
Ne zamandır uyuyorum bilmiyorum ama yaralarım iyleşmiş olmalıki ani kalkışıma rağmen hiçbir yerim ağrımamıştı.
Halime sultanım ve gülşah sultanım beni tutarak kalktığım yere geri oturttu.
Gözlerimi kısarak minik bir kufür savurup; "ben ne zamandır uyuyorum?" Dedim.
Mal gibi birden kalkmanın cezası bana baş dönmesi olarak geri dönüş yapmıştı.
Herkes birbirine saçma bir bakış atınca en sonunda halime sultan; "4 Aydır." Dedi kısık bir sesle.
Sessizce kaşlarımı çattım nasıl lan ben dört ay boyunca uyumuşmuydum?
Peki ne olmuştu bu dört ayda?
Odada tanımadığım iki kız vardı pardon bir kız bir kadın vardı.
Küçük kız hemen hemen mertin yaşındaydı hemen hemen beline gelen uzun saçları ve maviye yakın bir renkte olan gözleri vardı.
Kadının ise kahverengi uzun saçları kalın kaşları kahverengi gözleri ile güzel bir kadındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER KIZ ~GERÇEK AİLEMMİ?~
مغامرةVatan sevmek ne erkek işi nede kadın işi. Vatan sevmek sadece yürek işi... Kıdemeli Üsteğmen Lal Kara. Bütün hayatı bir yalandan ibaret olan ve çocukluğu elinden alınan bir kadın asker. 24 sene boyunca öz olmayan kızları tarafından nerdeyse dağılac...