13.BÖLÜM

5.1K 307 18
                                    

Arkadaşlar 12.bölümde bir hata olmuş ve hikayenin sadece yarısı yüklenmiş. Normalde bölüm nerdeyse 1.000 kelime felan ikin sadece 500ü yüklenmiş o yüzden bölümü silip yeniden paylaşacağım.

Bahçede gene melih sağımda ve gökhan solumda olacak şekilde oturuyorduk. Ara sıra irem bana bakıyordu. Göz göze geldiğimiz an hızla gözlerini kaçırıyordu. Çalışanlar çay getirip hepimize ikram etti. En büyük amca habil bize bakarak; "görev yeriniz nere?" Dedi melih; "hakkari yüksekova." Dedi herkes bize şaşkınlık ile bakıyordu. Bu sefer ikinci büyük amca kabil; "peki ne zamandan beri arkadaşsınız?" Dedi gökhan göz devirip; "üniversiteden beri kardeşiz." Dedi amca bey biraz bozulmuş gibiydi. Bu sefer en küçük amca uraz konuştu; "kaç yıldır askersiniz?" Dedi olum bunlarda bizi sorumatik zannediyor heralde. Melih; bu sene 7.senemiz." dedi cidden lan kos koca altı yıl olmuş bu senede yedinci yılımıza girmiştik. Üçüncü en büyük amca ramazan; "rütbeleriniz ne?" Dedi bu sefer ben cevap verdim; "üçümüzde yüzbaşıyız." Dedim erkek kuzenler özellikle bana şaşkınlık ile bakıyordu. Kuzenlerin içinde birkaç asker vardı ama tüm kuzenler içinde tek kız asker bendim. Habil beyin kızı gizem; "masabaşı görevimi yapıyorsun?" Dedi gökhan ve melih kahkaha atmışı. Melih; "aynen masa başından bile dağdaki itleri korkutmayı başarıyor." Dedi ona sert bir bakış atıp; "sahadayım ceza almadığım sürece masa başı çalışmıyorum." Dedim görkem bize bakıp; "timleriniz varmı?" Dedi bense bu sert halim yetmezmiş gibi dahada sertleştim. Melih; "benim vardi ama ceza aldım timim dağıldı." Dedi görkem; "tek tabanca takılmayı seviyorum." Dedi sıra bana gelmişti. Bende; "tek tabancayım." Dedim songül hanım bana bakıp; "torunum varmı hayatında biri?" Dedi erkek kuzen tayfası,amcalar ve dede bey kaşlarını çatmıştı hemen. Biyo abiler ve yekta bey hayatımda kimsenin olmadığını bildiği için rahatlardı. Songül hanıma dönüp; "hayır yok şimdiye kadar hiç kimse olmadı." Dedim songül hanıp kaşlarını çatıp; "kızım sen bu güzellik ile evdemi kaldın yoksa. Ben sana bulurum birini merak etme sen." Deyince melih, gökhan ve benim içtiğimiz çay boğazımıza durmuştu. Gökhan ve melih aynı anda; "ne erkeği yav teyze saçmalama." Dediler onların bu haline sırıttım. Sonra songül hanıma dönüp; "yok ben almıyım öyle şeyler ile ilgilenmiyorum." Dedim songül hanım; "olsun kızım olsun ben birkaç tane sana bizim oradakilerin fotoğraflarından göstereyim belki beğendiğin olur fikrin değişir." Dedi hakan bey; "yav songül kız istemiyor işte gösterme sen erkek felan." Dedi ananı avradını oğlum bunlar beni kıskanıyormu? Gökhan; "yav teyzecim sen lal'e erkek felan gösterme bak başka torunlarında var onlara göster." Dedi bütün erkekler gökhana kaşlarını çatmış bakarken gökhan; "kimse kusura bakmasın yada baksın umrumda değil. Benim her zaman için önceliğim önce vatanım sonrada kardeşlerim." Dedi ve melih sözü devraldı; "teyzecim boşuna çocukların komalık olmasına gerek yok unut sen o işi." Dedi diğer erkeklerde onaylar gibi sesler çıkartıyordu. En sonunda çaylarda içilmişi. Birden ecrin hızla koşarak üzerime atlayıp bana sarıldı. Ben bu miniği unutmuştum. Dudaklarını oynatıp; "hala yardım et." Dedi ona bakıp; "bir sorunmu va-" dememe kalmadan bir erkek çocuğu; "ecrin." Diye bağırarak yanımıza geldi. Ecrin iyice bana sarıldı. Küçük bey; "ecrin gel ve bozduğun o resmi düzelt." Dedi ecrin hızla kafasını iki yana salladı. Erkek çocuğu önümde durup ellerini beline yerleştirdi. "Ecrin o resmi her türlü düzeltmek zorundası boşuna saklanma." Dedi herkes bu küçük çocuğu dinliyordu. Ecrinin yaşlarında siyah kıvırcık saçlı hafif çekik kahverengi gözleri vardı. Çocuğa dönüp; "senin adın ne?" Dedim çocuk beni yeni fark etmiş gibi; "oha hayallerimdeki kadın." Dedi herkes çocuğun bu dediğine gülmeye başlamıstı. Çocuk elini saçlarına atıp dağıttı daha sonra; "ben efe tanıştığıma memnun oldum." Diyerek elini uzattı. Elini sıkıp; "bende lal ne resmi ise getir ben düzelteyim." Dedim başta çocuk ne demek istediğimi anlamaya çalıştı daha sonra ne demek istediğimi anlamış olacakki; "tamam ben hemen getireyim ecrin kalemleri getirmeme yardım edermisin." Dedi nazikce. Lan bu çocuk az önce kükremiyormuydu. Ecrin kucağımdan inip efenin yanına gitti. Efe nazikçe elini ecrine uzattı. Ecrin şaşkınlık ile efenin elini tuttu ve birlikte konağa gittiler. Bende önüme dönüp; "oğlum o az önce kükremiyormuydu?" Dedim herkes gülmeye başlamıştı. Melih; "hanginizin çocuğu?" Dedi orçun bize bakarak; "benim oğlum." Dedi karısı beyza hafif öksürünce; "yani ikimizin oğlu." Dedi gökhan; "böyle bir u dönüşü görülmedi dünyada." Dedi melih ve ben bu dediğine sırıtırken diğerleri kahkaha attı. Efe elinde resim defteri ve ecrin ise elinde kalemler ile  geldi. Melih buruk bir gülümseme ile bana bakmıştı. En son resim defterine çizdiğim resimde ayaz,gökhan,melih ve ben vardık. Ayaz şehit olduktan sonra hiç resim defterine resim çizmemiştim. Sadece evin duvarlarına resim çizmiştim oda silahları kamufule edebilmek için. Efe resim defterini masanın üzerine koydu. Bende ayağa kalkıp yanına gittim ve masanın yanında durup yere oturdum. Resim karakalem çalışmasıydı şu animemi ne diyorlarya ondan çizmeye çalışmışlardı ama yüzü gözü yamuk yumuk duruyordu. Cebimde beni rahatsız ettiği için telefonum,cüzdanım ve sigara paketimi masanın üzerine koydum. Dede bey kaşlarını çatarak; "sigaramı içiyorsun?" Dedi ona kısa bir bakış atıp; "arasıra içiyorum." Dedim gökhan ve melihte arasıra içiyorlardı. Telefonumdan çizmeye çalıştıkları animenin boyayabilecekleri şekilde resmini buldum. Efeye dönüp; "kara kalemmi çizeyim yoksa sizin boyayabileceğiniz şekildemi çizeyim?" Dedim bana bakmaya devam ederek; "hıhı." Dedi oğlum bu hepten gitti lan. Elimi gözünün önünde sallayıp; "efe." Dedim efe rüyadan uyanmış gibi; "heh efendim?" Dedi az önceki sorumu tekrarladım; "kara kalemmi çizeyim yoksa sizin boyayabileceğiniz şekildemi çizeyim?" Dedim biraz düşündükten sonra; "boyayabileceğimiz gibi." Dedi tam resmi çizmeye başlayacakken efeye dönüp; "bence ömer halisdemiri çizeyim ama güzelce boyayabilirmisiniz?" Dedim efe gene biraz düşündükten sonra; "O kimki?" Dedi melih efeye dönüp; "15 temmuz kahramanlarından birisi kendisi tamı tamına 30 kurşun ile şehit edildi." Dedi efe dikkatle melihi dinlemişti. Geri bana dönüp; "tamam o zaman 15 temmuz kahramanı ömer halisdemiri çiz merak etme çok güzel ve çok dikkatli bir şekilde boyarız biz." Dedi efeyi kafam ile onaylayıp telefondan ömer halisdemirin resmini buldum. Arka planda türk bayrağı vardı bayrağın önünede dikkatle ömer halisdemiri çizdim. Resmin üst tarafına; 15 TEMMUZ KAHRAMANI ÖMER HALİSDEMİR. Yazdım herkes dikkatle çizdiğim resme bakıyordu. Son birkaç ayrıntıyı daha çizdikten sonra defteri efeye uzattım. Efe önce çizdiğim resme ardından telefondaki resme baktı ve şaşkınlık ile bana döndü; "ama bu aynısı olmuş." Dedi şuan herkes şaşkınlık ile bana bakıyordu. Oğlum ne bakıyonuz yav hiçmi hayatınızda resim çizen görmediniz? Masanın üzerindeki eşyalarımı alıp geri yerime yani gökhan ve melihin ortasına oturdum. Kabil amca; "çok yeteneklisin." Dedi bense; "herkesin bir yeteneği vardır." Dedim. Telefonuma gelen bildirim ile telefonumu elime aldım.
      DELİLER GURUBU
GÖKHAN: Lal sana aşık olan biri daha oldu.jsjsjs
BEN: Lan mal saçmalama küçücük çocuk.
MELİH: Oğlum minnacık velet saçmalama.
GÖKHAN: Bence sen resmi çizdikten sonra sana daha fazla aşık oldu merak etme evde kalmadın.
BEN: Lan mal ben niye evde kalayım. Hem ben evlenmiyecem sen kendine bak bu gidişle asıl sen evde kalacan haberin yok.
GÖKHAN: Kızım önce seni bir evlendirek ondan sonra evlenecem ben.

Yazmıştı gökhan solumda oturuyordu ve ben kolumu kanepenin arka tarafına yaslamıştım. Kolumu çeker gibi yapıp gökhanın kafasına vurdum. "Pardon yanlışlıkla oldu." Diyerek telefonuma döndüm. Melihte benim gibi yapmıştı ancak onun kolu benim sol omzuma yakın olduğu için tam vuramamıştı. Oda gökhana bakarak; "çok pardon yanlışlıkla oldu." Dedi ve oda telefonuna bakmaya başladı. Üçümüzünde kafası hafif eğik telefona bakıyorduk. Oğlum saat  on buçuk oldu gitsekmi aceba artık ya. Gelen öksürük sesi ile üçümzde hafifçe kafamızı kaldırıp öksüren kişiye baktık. Hakan bey; "Ee anlatın bakalım." Dedi üçümüzde telefonlarımızı aynı anda sağ cebimize koyup oturduğumuz yerde hafif dikleştik. Melih; "ne anlatalım?" Dedi hakan bey; "üniversite yıllarınızı felan." Dedi oğlum bunlarda ne kadar meraklı bir aileymiş ya. Eray bize bakarak; "pars komutanın olayını anlatırmısınız?" Dedi gökhan ve melihe bakarak; "anlatanı balkondan aşşağı sallandırırım." Dedim gökhan sırıtınca; "gökhan vallaha bak seni dördüncü kattan sallandırırım." Dedim herkes dikkatle bize bakıyordu. Habil amca; "kızım çocuğu rahat bıraksana anlatsın." Dedi kafamı 'hayır' anlamında iki yana sallayıp; "yok anlatmasın hatta biz gidelim." Dedim Hakan bey bize bakıp; "aynı evdemi kalıyorsunuz?" Dedi dede beye bakıp; "evet neden?" Dedim dede bey yerinde rahatsız bir şekilde kıpırdayıp; "isterseniz bugün burada kalın." Dedi üçümüzde kafamızı aynı anda; 'hayır" der gibi salladık. Ben; "yok biz gidelim hem bugün hakkariden geldik yoruldukta yarında düğün işi felan var gidip dinlenelim." Dedim dede bey beni kafasıyla onayladı. Biz kalkınca herkes bizimle birlikte kalktı. Motorların yanına gelince melih; "Ertelediğimiz yarışı şimdi yapalımmı?" Dedi bence güzel fikir. "Olur hem ev buraya fazla olmasada uzak." Dedim ama gökhan şaşırtıcı bir şekilde; "ben yapmıyacağım yorgunum." Dedi. Biz tam motorlara binecekiken efe, ecrin ve birkaç çocuk koşarak yanımıza geldi. Efe bana bakarak; "gidiyormusun?" Dedi onu kafam ile onaylayıp; "evet gidiyorum." Dedim dudaklarını büzerek; "bak sana ne göstereceğim." Dedi ve defteri bana verdi. Çizdiğim resmi özenle boyamışlardı. Cebimdeki telefonumu çıkartıp resmin fotoğrafını çektim. Efe üzüntü ile bana bakarak; "gene gel olurmu?" Dedi ona bakarak; "eger zamanım olursa gelmeye çalışırım." Dedim efe bana elini uzatınca elini tutup hafif sıktım. Ecrin gelip bana sarıldı o sırada birden efede bana sarıldı. Onlardan ayrılıp motoruma bindim. Gökhan kapının orada motorunun üzerinde elindeki telefondan birşeylere bakarken; "hadi gidelim artık dedi." Koruma konağın çıkış kapısını açınca konaktan çıkıp eve doğru sürmeye başladık. Gökhanın fazlası ile yorulduğu belli oluyordu. Hızla eve sürdük. Yaklaşık yirmi-yirmi beş dakika sonra binanın önüne gelmiştik. Motorlarımızı park edip hızla binaya girip dördüncü kata çıktık. Anahtar melih ve gökhanda'da olduğu için gökhan kapıyı açıp içeri girdi. Bize dönüp; "ben yorgunluktan ölecem o yüzden ben uyumaya gidiyorum sizde gidin yatıp zıbarın ses yapmayın hadi iyi uykular." Diyerek odasına gitti. Melihte aynı şekilde; "Bende uyumaya gidiyorum iyi uykular." Diyerek gitti. Bende; "e o zaman gidip bende uyuyum sizede iyi uykular." Diyerek odama gittim. Üzerime siyah diz kapağıma kadar gelen bir şort ve siyah tişört giyerek yatağıma yatıp kendimi karanlığın o ürkütücü ancak bir o kadarda güzel kollarına teslim ettim.

HERKESE SELAM BUGÜN YAZDIĞIM VE YAYINLADIĞIM 3.BÖLÜM. YORGUNLUKTAN ÖLÜYORUMM. BOL BOL YORUM YAPMAYI VE OY VERMEYİ UNUTMAYIN.
TEŞEKKÜRLER VE İYİ GÜNLER...

ASKER KIZ ~GERÇEK AİLEMMİ?~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin