Bisi dicem ben artık saçmaladığımı düşündüğüm için hiç bölüm yazma hevesim yok.
On iki bin okunma olmuşuz ama buna sevinemiyorum bile, haselin yarım kalmasını istemiyorum ama bölümde yazmak istemiyorum.
Öyle yani eğer bölüm yazarsam atarım zaten ama yazacağımı pek sanmıyorum.
Kusura bakmayın.
Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı unutmayınn 💖
Tylor yine ortalıktan kaybolmuştu ve yaklaşık iki haftadır yoktu.
Tylor'ı merak ediyordum sürekli aklım ondaydı.
Önceden de genelde ortalıktan kaybolurdu ama şimdi içimde kötü bir sebepten dolayı ortalıktan yokmuş gibi bir his vardı.
Bazenleri onun için o kadar çok endişeleniyordum ki uyuyamıyordum.
Uyuduğumda ise çoğu zaman kabuslar görerek uyanıyordum.
Neden onun için bu kadar çok endişeleniyordum?
Bunun hiç etik olmadığının farkındaydım ama elimde olmadan onun için endişeleniyordum.
İstanbul'a dönmemize ise yalnızca iki hafta gibi bir süre kalmıştı.
Bayağı aksiyonlu bir yaz tatili geçirmiştim.
İçimde oluşan sıkıntıyla odada volta atıyordum, acaba başına kötü bir şey mi gelmişti?
Pamir'de yoktu, onunda başına bir şey gelmiş olabilir miydi?
Bu düşünce iki kat daha fazla endişelenmeme sebep oluyordu.
Susadığımı hissettiğimde mutfağa inerek su içtikten sonra tekrar odaya dönerek yatağa oturdum.
Evde kimse yoktu.
Stresten ellerim titrerken başımda ağrımaya başlamıştı.
Üzerime düşen gölgeye başımı kaldırarak kim olduğuna baktım.
Tylor'dı.
Yarılmış kaş, patlamış dudak, ellerinin üstündeki soyulan yaralar ve tişörtünün bir kısmından görünen sargılı bir omuzla karşımda dikiliyordu.
Kendime engel olamayarak ayağı kalktım ve parmak ucumda yükselerek boynuna sarıldım.
Benden böyle bir hamle beklemiyor olacak ki bir süre elleri havada öylece bekledi, ardından kendine gelerek kollarını belime dolandığında gözümden bir kaç damla gözyaşı süzüldü.
"Ağlama kızıl kafa," dediğinde ondan ayrılarak bu sefer sinirle ona baktım ve karnına yumruk attığımda acıyla inledi.
Bir anda lacivert tişörtünün karın kısmında yoğun bir ıslaklık oluştuğunda kaşlarımı çatarak engel olmasına fırsat bile vermeden tişörtünü kaldırdığımda karşılaştığım şeyle gözlerim kocaman açıldı.
Büyük bir bez parçasıyla karnı sargılanmıştı ve şimdi o bez parçası onun kanıyla boyanmıştı.
Dehşetle ona baktığımda hiçbir şey yapmama izin vermeden ortadan kayboldu.
Bir kaç dakika sonra tişörtünü değiştirmiş ve siyah bir gömlekle karşımda belirdiğinde kaşlarımı çattım.
"Sana ne oldu böyle? Ne bu hâlin?"
"Ne varmış hâlimde?" dedi dalgaya alarak.
"Ne yok ki hâlinde? Şu hâline bak çürük tahta gibi dökülüyorsun!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASEL
FantasiŞuan tam on adım uzağımda elinin üstünde havada bir bıçak döndüren genç çocuk bana bakıyordu. Galiba bir hayaletti, ah tabii ki bir hayaletti hangi insan havada bıçak döndürebilirdi ki?! Sinsi bir şekilde gülümseyerek bana doğru yürümeye başladığınd...