ŞİŞEDEKİ FIRTINA
Bölüm: 7
Kapatsam gözlerimi geçecek miydi?
Misal tüm bu yaşanılanlar silinip gidecek miydi?
Amacım kendimi kandırmak değildi lâkin tüm bu olanları kaldıracak gücüm kalmamıştı. Günüm değil, ardı ardına gelen saatlerim değişkenlik gösterirken benim sakinlikle hayatıma devam etmem ne mümkündü!
Hedefinde olduğum namlunun ürpertici varlığı nefesimin kesilmesine sebebiyet veriyordu. Henüz yirmi iki yaşındaydım. İyi veyahut kötü, çoğu şeyi tecrübe ettiğimi düşünüyordum ancak bunu değil. Şu anda bana nefretle bakan bir adamın insafına kalmış bir hâlde, ateş almamasını umduğum bir silahın hedefindeydim.
Bu çok korkunçtu, hem de çok!
Dehşete düşmüş hâlde, bir umut katilim olacak adama bakarken, uğursuz sesler yankı buluyordu kulaklarımda. Kulak tırmalayıcı, tedirgin edici, delirtici cinstendi. Korkulu hârelerim bahçede dolandı. Biçare bir kurtuluş arıyordum sanırım. Biri bana yardım etmeli, beni namlunun ucundan çekip almalıydı.
Ölmek istemiyordum ki ben!
Hem hamileydim ben, anne olacaktım daha...
Dilda Hanım'ın ifadesiz irisleri bana kurtuluşu vadetmediğinden kafamı çevirdim ve beni nefretle süzen adama yalvarırcasına baktım. Gözlerindeki nefret bana sonum olacağını alenen haykırıyordu. O soğuk ifade bana hiçbir şekilde acımayacağını açık açık söylüyordu. Oysaki benim ona hiçbir zararım dokunmamıştı ki!
Benim kendimden başka kimseye zararım dokunmamıştı!
"Mirşad'ın hatasının bedelini senin ödeyecek olman ne acı!"
Tehlikeli bir gülüş yerleşti dudaklarına. Şaka yapmıyor, beni korkutmaya çalışmıyordu. Amacı beni öldürmekti ve ben bunu deli gibi bakan gözlerinden çok açık bir şekilde görebiliyordum.
"Yapacak bir şey yok," dedi vurdumduymaz bir edayla omuz silkerken devam etti. "Bazıları hata yapar bazıları bedelini öder."
Bedel ödeyen neden bendim?
Ellerimi bebeğimi koruma dürtüsüyle karnıma sardığımda gözlerimi kapattım ve bizi bulacak hazin sonu korkuyla bekledim. Mirşad bana güvende olacağımız tek yerin onun yanı olduğunu söylemişti. Şu anda varlığına tutunduğum bebeğimle birlikte ölümü beklerken, görüyordum ki biz onun yanındayken de güvende değildik.
"Şarjörü beyninden boşaltmamı istemiyorsan eğer o silahı hemen indir, Fırat!"
Bahçeyi inleten gür sesle gözlerimi araladığımda ne zaman geldiğini bilmediğim yanı başımdaki adamın varlığına tutunurcasına soluklandım. Gözleri kısa bir an için beni bulsa da ifadesiz bakışlarından bir şey anlamak mümkün değildi. Sadece sinirliydi, ateş saçan hâreleri bunu açıkça belli ediyordu.
Öfkesi kimeydi?
Onu dinlemeyip bahçeye indiğim için, bana mıydı?
Önüme geçtiğinde kolumdan tutup beni arkasına alırken bu sefer bakışları karşımızdaki adamdaydı. İtiraz etmeksizin anında arkasına saklandığımda elim belini buldu. Ayakta kalabilmek için birine tutunmam gerekti ve benim burada ondan başka tutunabileceğim hiç kimsem yoktu.
Titrek parmaklarım beline iliştiğinde seslice soluklandım. Avuç içlerimde topladığım gömleği sıkmaya başladığımda kafasını çevirip bana bakacak gibi oldu ancak bunu yapmadı. Buna sevindim çünkü onunla göz göze gelmek istemiyordum. Buna henüz hazır değilim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişedeki Fırtına ✔
Teen Fiction"Âşık oyun oynar mıydı?" Hayatımı camdan bir şişenin içinde yaşadığımı bilmiyordum. Ta ki şişenin içinde kopan fırtınayla düzenim altüst olana dek. Bilmediğim bir şehirde, esasen bana yabancı olan bir adama tutunmuş, kurtuluşu riyada aramıştım. En...