ŞİŞEDEKİ FIRTINA
Bölüm: 17
Gözlerimi dikmiş onları izlerken ne yapmam ya da ne düşünmem gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tam karşımda oturmuş, eski nişanlısı ve sözde ikimizin oğluyla eğleniyordu kocam olacak şahsiyet. Bense durmuş hayal kırıklığı içinde onları izliyordum.
İyi de ne yapabilirdim ki? Hesap mı soracaktım, ne sıfatla? Evet, Mirşad'la bir anlaşmamız vardı. Yine de... Bilmiyorum, hiçbir şey yapasım, tek kelime edesim yoktu. Yanlış mı yapıyordum?
Hayatım sevdiğim ve beni sevdiğini sandığım adamın gidişiyle altüst olmuştu. Bir daha da düzene girmemişti. Nasıl düzene sokabilirdim, ne yaparsam düzelirdi hayatım, inanın ben de bilmiyorum. Hâl böyle olunca Mirşad'ın yaptıklarına hiçbir şey söyleyesim gelmiyordu.
Şimdi karnımda bir bebek, esasen zerre tanımadığım bir adamın evinde ona güvenerek yaşarken, gerçeği söylemek gerekirse içim korku doluydu. Doğru muydu ki bu yaptığım? Şayet Nalin'in anlattıkları doğruysa, o zaman Mirşad'ın o çok sevdiği eski nişanlısına geri dönmesi kaçınılmaz son olacaktı!
Asıl ben o zaman ne yapacaktım ki?
Evime dönsem bu saatten sonra dönecek bir evim bile yoktu. Ailem beni tamamen silmişken oraya geri dönemezdim. İstanbul'da tek başıma kendime yeniden bir hayat kurmak istesem, başarabilir miydim ki? Üstelik sorumlu olduğum bir de bebek vardı!
Sıkıntıyla nefesimi verdiğimde kafasını kaldıran Mirşad ile göz göze geldim. Kafasını kaldırdığında karşısında beni görmeyi beklemiyor olacak ki önce bir hayli afalladı, hemen sonra tedirgin oldu, rahatsız bir şekilde kıpırdandı.
Onun bakışlarını takip eden Dijle de gördü ve kocaman gülüşüyle karşıladı beni. Nispet yapar gibi gözlerimin içine baktı. Ne bir çekinme ne de rahatsız olduğuna dair tek bir duygu bile belirmedi yüzünde.
Mirşad'ın yerinden kalkacağını anladığımda orada daha fazla durmak istemedim. Arkamı döndüm ve hızlı adımlarla merdivenlerden inmeye başladım. Mirşad'ın bana yaptığı haksızca ve saygısızcaydı!
Bunu bile bile yapıyor oluşu buradan çekip gitme isteğime sebep oluyordu ki her an her şeyi göze alıp çekip gidebilirdim. Nitekim her ne olursa olsun insanlar ikimizi evli sanırken, kucağında ikimize ait olduğunu söylediği oğluyla eski nişanlısının yanında oturamazdı. Onunla rahat bir şekilde konuşup gülemezdi. Beni de düşünmesi gerekti.
Dakikalar içinde konağın bahçesine indiğimde kimseye tek kelime etmeden, yanlışlıkla dâhi birileriyle göz teması kurmadan çarşıya çıkmak için hazırda bekleyen kalabalığı aştım ve kamelyaya geçip tek başıma oturdum.
Kollarımı göğsünün altında birleştirdim ve bomboş bakışlarımı kalabalığa diktim. Herkes kapı önünde hazır bir şekilde durmuş, üst katta Mirşad ile oturan Dijle'yi bekliyordu. Biri de bu durumun saçmalığına tek kelime etmiyordu. Sözde karısı sensin Nil, sen niye tek kelime etmiyorsun?
Kalabalığın içinden bana doğru yürümeye başlayan Dilşah Hanım'la sıkıntılı bir şekilde nefesimi verdim. Şu anda onu kaldıracak psikolojiye sahip değildim. Gel gör ki yanıma gelmesine engel olacak güçte de değildim.
Geçip karşıma oturdu Dilşah Hanım, yan yan bana baktıktan sonra kafasını çevirdi ve kalabalığa döndü. "İnatçısın," dediğinde kime dediğini anlamadım. Bakışları hâlâ kalabalığın üzerindeydi.
"Efendim babaanne, bir şey mi dedin?"
"Burnunun dikine dikine gidiyorsun gelin ve bunu marifet sanıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişedeki Fırtına ✔
Teen Fiction"Âşık oyun oynar mıydı?" Hayatımı camdan bir şişenin içinde yaşadığımı bilmiyordum. Ta ki şişenin içinde kopan fırtınayla düzenim altüst olana dek. Bilmediğim bir şehirde, esasen bana yabancı olan bir adama tutunmuş, kurtuluşu riyada aramıştım. En...