Ş.F | Bölüm: 28

7.8K 553 224
                                    

ŞİŞEDEKİ FIRTINA

Bölüm: 28

Kurtuluşu riyâda aramak faydasızdı!

Anlamadığım, esasen çok geç kavradığım şeydi bu. En başından sorgulamam gerekti. Bir anda karşıma çıkan yabancı bir adamın uzattığı eli tutmadan önce sorgulamam gerekti. Bu adam neyin nesi, diye geriye çekilip düşünmem gerekti.

Ben ne yapmıştım peki?

Salak bir şekilde hiç tanımadığım bir adamın peşine düşmüştüm ki bu yolda başıma gelmeyen kalmamıştı. Ezilmiş, hor görülmüş, aşağılanmış, aptal gibi bir iki sevgi sözcüğüne kanıp âşık olmuştum üstüne.

Canımı en çok yakan da buydu ya, ben o adamı deli gibi seviyorum. Bana oyun oynayan, türlü yalanlarla beni kendine mahkûm eden o adamı ben çok seviyorum.

"İyi misin?" diye sordu Elif. Kendime geldiğimden beri bana aynı soruyu soruyorlardı. İyi miydim, bilmiyorum. Aklım almıyor, yüreğim kabullenemiyordu duyduklarımı. Oysaki biliyordum, gerçekti tüm bunlar.

Kandırılmıştım.

"Sezen," dedim çaresizce arkadaşıma döndüm. İstedim ki hayır desin. Hayır, şaka yaptım desin. Seni denedim, aptalca bir şakaydı hepsi...

"Söylediklerin, gerçek mi?"

"Kuşum," dedi, kafasını omzuna yasladı ve bana acıyarak baktı. "Selçuk abimi biliyorsun," dedi sıkıntılı bir şekilde nefesini verirken. "O emin olmadığı hiçbir şeyi söylemez bana ki zaten bunları bana söylerken de bir ton fırça attı, neye bulaştınız siz diye. Üzgünüm ama söylediğim her şey gerçek."

"Elif," diye inlediğimde ağlayarak omzumu saran arkadaşıma sığındım. "Elif ben nasıl bir belânın içine düştüm?"

Çaresizce gözyaşlarımı dökerken bile kalbim ve aklım hâlâ Mirşad'ı haklı çıkaracak bahaneler üretiyordu. Oysaki gerçek gün ortadaydı, ben en başından beri kandırılmıştım. Mir beni en başından kandırmıştı.

Dakikalar ardı ardına aktı ve ben sakinleşene kadar ağladım. İçimdeki öfkeyi dindirmemiş olsa da bir nebze olsun rahat nefes almamı sağlamıştı ağlamak. Zaten şu saatten sonra ağlamaktan başka da bir şey gelmezdi elimden.

"Biraz daha iyi misin?" diye sordu Sezen. "Ağlamak rahatlattı mı bari?"

"Rahatlatmadı," dedim seslice burnumu çektiğimde. "Öfkem öyle delice ki, kalkıp gidip o Mir'i parçalara ayırmak istiyorum. Adam benimle resmen oynamış ya! Oynamış..."

"Bir sakin olalım önce," dedi Elif beni yatıştırmaya çalışırken. "Neyi ne için yaptığını bilmiyoruz. Hem sen değil miydin, bu adam beni gerçekten seviyor bana değer veriyor diyen. Önce bir konuşup anlamak lazım. "

"Neyi anlayacak Elif?" dedi Sezen ters ters ona bakmaya başladığında. "Kızla kendinin fareyle oynadığı gibi oynamış bu piç. Yahu iki yıldır evli olmaları ne demek? Bir de habersiz hallediyor her şeyi piç, eli kolu uzun ya her haltı yemiş. Doğurmadığı çocuğun doğum belgesini çıkartmış ya, daha ötesi var mı?"

"Öyle ama," dedi Elif uyarır edasıyla sesini yükseltirken. "Biz yine de gerçekleri bir de ondan dinleyelim değil mi? Belki bir açıklaması var."

"Bak hâlâ açıklama diyor," derken, sen akıllanmazsın dercesine kafasını salladı, Sezen. "Kızım bizim kuş o Yağız puştuyla sevgiliyken, adam nasıl yaptıysa kızı nikâhına almış. Sence nikâhına aldığı kızın bir sevgilisi olduğunun, bu sevgilisi olacak itin kayınçosu olduğunu bilmiyor olma ihtimali var mı? Onu da geçtim, kimden peydahladığı belli olmayan piç," demişti ki bakışları beni bulduğunda sustu, dilinin ucuna gelen o kelimeyi yuttu.

Şişedeki Fırtına ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin