Ş.F | Bölüm: 12

6.8K 407 46
                                    


ŞİŞEDEKİ FIRTINA

Bölüm: 12

Bazı zamanlar yorgun düşerdi ruhum. Bedenimin içindeki tutsaklığı ağır gelir, kaçıp gitmek, özgürlüğe kanat çırpmak isterdi. Hani bir fırsatını bulsa, Azrail'in önüne kırmızı halı serecek, heyecanla gelmesini bekleyecekti. Öyle istekliydi ölüme, belki de sona. Mutlu yahut mutsuz sonsuzluğa...

Fakat arzulanan her istek ne yazık ki gerçekleşmiyordu.

Öyle anların birinde, yorgunluğun koynunda demlenirken ruhum, ağır adımlarla salona doğru yürüdüm. Salondan gelen kısık sesten anladığım kadarıyla babam henüz uyumamış veyahut da televizyon izlerken koltukta uyuyakalmıştı.

Annem bu durumdan sayısız kez yakınmış olmasına rağmen, babam yine de koltukta uyuyakalınca muhtemelen umutsuz bir inatla onu orada bırakıp yatmaya gitmiş olmalıydı. Nitekim gecenin bitimine saatler kala burnundan soluyarak gelip babamı kaldıracağını kendisi de biliyordu.

Kapının pervazına sırtımı yasladım, kafamı içeriye doğru uzattığımda görmeyi beklediğim manzara; kumandayı göğsüne koymuş, başı omzuna düşmüş bir hâlde uyuyakalmış babamdı. Ancak babam bu sefer beni şaşırtmıştı. Nitekim kafamı uzattığım anda anında beni bulan yeşil harelerle dudaklarım iki yana kıvrılırken, sabırsız adımlarla babama doğru yürüdüm.

Babam salonun ışığını kapatmış, kısık seste bir televizyon programını izlemekteydi. Uyku tutmamış olsa gerekti. Aksi gibi şu anda ya yatağında olurdu ya da uzanmış olduğu koltukta uyuklaması gerekti.

Babam yanına uzanacağımı bildiğinden yana kayıp bana yer açtığında, küçük yavru bir kedi gibi yanına kıvrılıverdim. Başımı göğsüne yasladığımda eliyle omuzlarımı sardı ve kafamın üzerine dudaklarını bastırdı babam.

Tüm gün benimle soluklanan huzursuzluğum üzerimden silinip alınmış gibiydi. Ruhum tüy gibi hafiflemiş, yüreğim rehavete ulaşmıştı.

"Sonunda bir baban olduğunu hatırladın demek, Nil'im."

Babamın saç diplerimde gezinen parmakları yüreğime dokunup mayışmamı sağlarken istemsizce iç çektim. Meğer ihtiyacım olan buymuş, bunu şu anda anlamış olmam canımı sıktı.

Ben sessizliğimi sürdürürken babam usulca ekledi: "Babanın halini sorduğun yok, fark etmedim değil."

"Hiç öyle bir şey olur mu?" diye sorarken, kafamı arkaya attım ve sitem eden babama hayretle baktım. Kalkık kaşlarının altındaki muzır harelere sevgiyle bakarken, uzanıp yanağından öptüm. Beline sardığım kollarımı biraz daha sıkı sararken, başımı göğsüne bastırdım. Babam dağımdı, yaslandığım tek dayanağımdı.

"Küçük kızlar kahramanlarını unuturlar mı hiç?"

Göğsü hafif hafif sarsılmaya başladığı anda, anladım ki babam gülüyordu. Nedense bu durum gerilmeme sebep oldu. Nitekim babam ne zaman hoşuna gitmeyen bir şeyler söyleyecek olsa önce güler, sonra da alaylı sesiyle konuşmaya başlardı. Her ne kadar ciddi bir üslup takınmasa da alttan geçen mesajı üstü kapalı vermeyi çok iyi becerirdi.

Tam da tahmin ettiğim gibi babam önce güldü, sonra da dile almaktan zerre hoşlanmadığı cümleleri ardı ardına sıraladı. "Babasının her küçük kızı ne yazık ki bir gün büyüyor," dediğinde itiraz edecek gibi olduysam da sessiz kalarak devamında gelecek olanı bekledim. Bununla bitmeyecekti, farkındaydım.

"Babalar bundan zerre hoşnut kalmasalar da gerçek bu Nil'im. Akıp giden zamanın acımasızlığına karşın büyüyen, ancak her zaman babalarının küçük kızları olarak kalan o küçük ruhlu büyük hanımlar bir gün babalarını unutuyorlar."

Şişedeki Fırtına ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin