ŞİŞEDEKİ FIRTINA
Bölüm: 9
Hayatta plânladığım çoğu şey ne yazık ki istediğim şekilde gerçekleşmemişti. Misal üniversiteyi kazandığımda, özgürlüğü iliklerime kadar hissedip yaşamayı düşlemiştim. Gezip tozacak, sevecek belki de sevilecek, dört yılımı dolu dolu geçirecek, nihayetinde mezun olduğumdaysa evet ben yaşadım diyebilecektim. Lâkin öyle olmadı işte.
Dört yılımı çoğu yönden eksik bir şekilde geçirmişken, sevdiğim kadar sevilmemiş olmanın sancısını en derinden çekerek noktalamıştım. Yarım bırakılmış olmakla birlikte, çaresiz kalmış olmam da cabasıydı. Çaresizliğim içinde boğulurken, hiç tanımadığım bir adamda kurtuluşu arayacak kadar aptalca davranmıştım. Nihayetinde peşinden bilmediğim bir şehre gelmiştim.
Elbette ki aptallığımın bedelini bir kez daha ödemiş olmam kaçınılmaz son olmuştu. Nitekim şu iki günde yaşamadığım şey kalmamıştı ki en son ateş almaya can atan namlunun hedefi olmuştum. Dahası varlığından dâhi haberimin olmadığı bir kadının kâbusu olmuşken, neredeyse ölümünün de sebebi olacaktım ki benim nazarımda bu en kötüsüydü.
Her şeye rağmen bir kez daha ayağa kalkmayı başarmış olmam bir zafer değildi. Fakat yenilgi de sayılmazdı. Nitekim hayatım boyunca çok kez düşmüş, sayısız kez yara almış ve her defasında tek başıma ayağa kalkmayı başarmıştım. Tıpkı dün gecenin bitiminde düştüğüm karanlık kuyudan çıkmam gibi!
Aldığım karar neticesiyle sabah bu evi terk etmeyi plânlarken, evden kovulmaksa benden başka kimsenin başına gelmezdi zaten. Ayaklarımın dibine atılan bavulumdan donuk bakışlarımı alamıyordum. O kadar çok incinmiştim ki bu saatten sonra kırgınlıklarım nasıl telafi edilecekti, çok merak ediyorum. Nitekim söylenebilecek hiçbir şey kalmamıştı.
Yade Dilşah söylenmemesi gereken her şeyi acımasız bir dilde, yeri göğü inletmek istercesine haykırmıştı. Eğildim bavulumun tutacağından tutup kaldırdım. Bakışlarım zeminde dolanıyordu. Kimseyle göz göze gelmek istemediğimden kafamı kaldırmıyordum. Nihayetinde o bakışlardaki meyus hissiyatları görmesem de iliklerime kadar hissedebiliyordum.
Seslice nefesimi verdim ve gözyaşlarına boğulmak için sızlayan gözlerimi kırpıştırdım. Ağlamamalıydım, kendime biraz saygım kaldıysa eğer karşılarında kendimi o konuma düşürmemeliydim. Esasen o kadar çok dolmuştum ki dokunsalar patlayacak bir volkan gibiydim. Bundan dolayı tek isteğim bir an önce bu evin dışına çıkmak, uzaklaştığım anda da hıçkıra hıçkıra ağlamaktı. Belki o zaman biraz da olsa rahatlardım.
Bir müddet ne söylemem gerektiğini bilmeden sessizce durduysam da tek kelime dökülmedi dilimden. Dilim benim aksime tavrını koymuştu, boşu boşuna yorulmak istemiyordu. Kendimi zorlamadım, zaten söylenilecek bir şey de yoktu.
Bavulumu arkamdan sürüklerken Meleknaz'ın yanından geçtim ve konağın çıkış kapısına doğru yürümeye başladım. Peşim sıra gelen kişinin Meleknaz olduğunu bilmekle birlikte Dilda Hanım'ın bakışlarının hâlâ üzerimde olduğunun da farkındaydım. Nitekim gitmeyeceğimi düşünüyor olsa gerekti.
Bir anne çocuğunu ardında bırakıp da gider miydi hiç?
Benim hakkımda neler düşündüğünü tahmin etmek dâhi istemezken kararlı adımlarımla dış kapıya ulaştım. Bahçeye bitimine vardığımda, kapı önündeki korumaların meraklı bakışları bizi buldu. Üstleri olduğunu tahmin ettiğim orta yaştaki adam bize doğru gelirken bakışları önce benim üzerimde dolandı, hemen yan tarafındaki bavuluma kısa bir bakış attığı gibi Meleknaz'a döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişedeki Fırtına ✔
Teen Fiction"Âşık oyun oynar mıydı?" Hayatımı camdan bir şişenin içinde yaşadığımı bilmiyordum. Ta ki şişenin içinde kopan fırtınayla düzenim altüst olana dek. Bilmediğim bir şehirde, esasen bana yabancı olan bir adama tutunmuş, kurtuluşu riyada aramıştım. En...