Ş.F | Bölüm: 18

8.1K 487 175
                                    

ŞİŞEDEKİ FIRTINA

Bölüm: 18

Hayatımın ipleri ne zaman elimden alındı bilmiyorum, bildiğim ve emin olduğum tek şey planladığım hiçbir rotaya bağlı kalmadan ilerlediğimdi. Aksi gibi bugün gerçekleşen yersiz çıkışımın başka da bir anlamı olamazdı.

Allah aşkı için Mirşad'dan ya da Dijle'den bana neydi?

"Kızım," diye seslenen Dilda Hanım'la daldığım noktadan sıyrıldım. "Sana sesleniyoruz duymuyor musun?"

Şöyle bir etrafıma bakındım, üzerime dikilmiş meraklı bakışlara kaçamak şekilde karşılık verirken, "Duymamışım," diye mırıldandım gayriihtiyari. "Ne oldu? Bir şey mi oldu?"

"Bundan da hanımağa olacak da ben de göreceğim," diyen Dilşah Hanım'a bakmadım, laf sokmaları bile artık etkilemiyordu beni. Hanımağa olmak isteyen kim?

Dilda Hanım da kaynanasının iğneli sözlerini duymazdan gelerek tekrardan bana döndü. "Derviş ağa torununu istemiş," dedi yanı başımda dikilen Çiçek'i göstererek. "Oğlanı sıkı sıkı tutmuşsun, müsaade et de götürsün."

Gayriihtiyari Çiçek'e baktım önce hemen sonrasında kollarımın arasında sıkıca tuttuğum Ozan Ali'ye. "Tabii," derken mahcup bir edayla bakışlarımı kaçırarak Ozan Ali'yi ona doğru uzattım. "Duymamışım kusura bakma."

"Estağfurullah Eflin Hanım," dedi ve Ozan Ali'yi kucaklayıp doğruldu. "Bu arada Mirşad ağam sizi arıyordu. Odanıza çıktı az önce."

Kafamı sallarken yerimden kalkıp da gitmek gibi bir niyetim yoktu. Arıyorsa arasındı, bugün beni düşürdüğü konumdan sonra oturup onunla konuşmak istemiyordum. Zaten yüz yüze gelsek muhtemelen konuşmak yerine kavga edecektik. En iyisi burada oturup can sıkıcı sohbeti dinlemeye devam etmekti.

"Bak hâlâ oturuyor," dedi Dilşah Hanım homurdanarak. "Duymadın herhalde, kocan seni arıyormuş!"

"Yok, duydum babaanne."

Kaşları çatılmaya yüz tuttuğunda, "O zaman burada hâlâ ne diye oturuyorsun?" diye sordu ve cevabını beklemeden ekledi: "Kalkıp kocana bakmaya gitsene!"

"Canım istemiyor," dediğimde afalladı, ancak umursamadım. "Kocam ona bakmamı hak etmiyor babaanne." Dehşete düştü. "O yüzden de gidemem, hem bak," dedim önündeki sehpanın üzerindeki ince belli bardağı alıp dudaklarıma doğru götürüp seslice çayımı yudumladım. "Çay içiyorum ben!"

"Zukkum buxe," (Zıkkım ye) dediğinde bu sefer afallayan ben oldum, nitekim ne dediğini anlamadım. Kesin küfrediyor bana! "Kalk git kocana bak!"

"Kocam yetişkin adam, kendi ihtiyaçlarını kendisi görebilir," dedim sinirle. "Önemli bir şey varsa gelir buraya, söyler babaanne. Ben neden hamile halimle peşinden geziyorum?"

Oturduğu yerden kuruldukça kurulan ve bana dik dik bakmaya devam eden Dilşah Hanım'ı önemsemeden kafamı çevirdim, televizyondaki programa dikkatimi vermeye çalıştım. Sadece çalıştım, nitekim kanalın sesini sonuna kadar kapattıklarından görüntüyle yetinmek zorundaydım.

Henüz Dilşah Hanım susmuştu ki, "Eflin," diyerek odaya giren Mirşad'la delici bakışlar tekrardan üzerime çevrildi. Rabbim sen sabır ver... "Burada mıydın?" dedi Mirşad kapının girişinde durup bana bakarken. "Ben de seni arıyordum."

"Buradaydı ya, kocan seni arıyor git bir bak dedik, bana mısın demedi," diye lafa atlayan kişi tabii ki Dilşah Hanım'dı ki hızını alamadan devam etti. "Sen bu karına çok yüz vermişsin Miro, çok! İnatçı, dik kafalı, sivri dillinin teki bu, Allah sana yardım etsin! Kırkına gelmeden öldürür seni bu!"

Şişedeki Fırtına ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin