Ş.F | Bölüm: 32

7.8K 561 271
                                    

ŞİŞEDEKİ FIRTINA

Bölüm: 32

Koridordan gelen ayak sesleriyle elimdeki fotoğrafı ikiye katlayıp pantolonumun arka cebine koydum. Hızlı bir şekilde gözyaşlarımı sildiğimde kapıdan giren Meleknaz'la göz göze geldim. Ne yazık ki yakalanmıştım!

İçeri girdi, kapıyı dikkatle kapatırken bana döndü ve "Ne oldu?" diye sordu anında. Endişeli bakışları yüzümde gezindiğinde, "Niye ağlıyorsun sen şimdi?" dedi.

"Ağlamıyorum ki," dediğimde zoraki bir şekilde gülümsedim. Tabii ki bana inanamadı. "Kitabı daha önceden okumuştum, altı çizili bir alıntıya dek gelince hüzünlendim. Çok dokunaklı bir kitap," dedim elimdeki kitabın kapağını kapatıp havada sallarken.

Söylediğimle gözlerini devirdi, Meleknaz. "Beni pek etkilemez öyle kurmaca şeyler ya," dedi Meleknaz tüm nemrutluğuyla gelip yanıma oturdu ve burun kıvırarak elimdeki kitaba baktı. "Ablam da senin gibiydi biliyor musun? Böyle saçma sapan şeylere takılırdı. Kitap okurdu, kurgu olduğunu bildiği hâlde hüzünlenir, oturur bir güzel ağlardı. Bir kitabın sayfası, bir filmin sahnesi yeterdi onun ağlaması için." Omuzlarını silkerken, "Ben öyle değilim," dedi yüzünü buruştururken. "Zaten roman okurken dâhi sıkılıyorum. Bana ne katkısı olacak ki başkasının yaşadığı dramatik aşk hikâyesi, değil mi?"

"Seninle aynı fikirde değilim ama bu konuyu da tartışmayacağım," dedim yan oturarak ona döndüğümde.

"Aman bana ne," dedi umursamaz bir şekilde omuz silkerken. Kafamı iki yana salladım, fikirlerini değiştirecek halim yoktu. İsteyen istediği şekilde düşünürdü.

"Meleknaz!"

"Efendim?"

Boğazımı temizledim, tereddütle ona bakarken, "Bana biraz ablandan bahseder misin?" diye sordum merakla. "Şahnaz... O nasıl biriydi?"

Şahnaz'ı tanımanın vakti gelmişti, değil mi?

"Ablam mı?" diye sordu Meleknaz afallayarak bana bakarken. Kuvvetle muhtemel bunun nereden çıktığını sorguluyordu.

"Evet," dedim normal görünmeye çalışırken. "Hepinizi tanıyorum, bir tek onu bilmiyorum. Mir de pek bahsetmez, ne zaman bahsi geçse hüzünleniyor direkt. Üzülmesin diye pek bir şey sormuyorum ama merak da ediyorum."

"Abim ablama çok düşkündü," dedi Meleknaz boğazını temizlerken. "Onu kaybettiğimizde perişan oldu, aylarca doğru düzgün eve gelmedi bile. Hep bir bahaneyle İstanbul'daydı. Tabii o sıra seninleymiş onu yeni öğrendik ama dediğim gibi konakta pek duramıyordu. Önceden karşıdaki odada kalıyordu meselâ, sonra üst kata geçti. Gerisini sen düşün artık. Muhtemel o yüzden konuşmak, anlatmak istemedi."

"Anladım," diye mırıldandım, ne diyeceğimi bilemeden. Hüzünlenmiş, gözleri dolu dolu bana bakıyordu Meleknaz. Bir şeyler öğrenmek için onu sıkıştırmam ne kadar doğruydu ki? Kaldı ki böyle bir konuda!

"Meleknaz, konuşmak istemezsen anlarım ben," dediğimde dizlerinin üzerindeki eline uzanıp sıktım. "Zorlama kendini lütfen."

"Yok ondan değil," dedi, devamını getiremeden seslice iç çekti, Meleknaz. Elinin tersiyle hızlıca gözyaşlarını sildiğinde güçlükle konuşmaya başladı. "Sadece," dedi sıkıntılı bir şekilde nefesini verdi. "Sadece ablamdan bahsederken kalbim acıyor. Konuşmanın sonu hep ölümüne çıkınca yüreğim parçalanıyor, boğazım düğüm düğüm oluyor. O yüzden..."

"Özür dilerim," diye fısıldadım pişmanlıkla gözlerinin içine bakarken. "Konuyu kapatalım lütfen. Hatta sen hiç sormadım farz et." Elinden tutup ayağa kalkmaya çalıştığımda, "Hadi kalk gidelim," dedim onu çekiştirerek. "Mutfağa inelim, ben ikimize bir kahve yapayım. Bahçede oturur içeriz olur mu?"

Şişedeki Fırtına ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin