ŞİŞEDEKİ FIRTINA
Bölüm: 11
Yolun başında, henüz yirmi iki yaşında deli dolu bir kızdım ben. Hayatın içten gülüşünde soluklanır, pembe düşlerle yaş alırken iyiydim. Mutluydum, huzurluydum, beni öldürecek gelecekten bihaber umutluydum...
Sonra bir gün, her şeyin tepe takla olduğu o anda sonum geldi ve kapıma dayandı. Kaçamadığım gibi durup savaşamadım bile. Harekete geçtiğim anda tökezledim, bir daha ayaklanırım sandım lâkin hiçbir şey umduğum gibi olmadı. Nitekim ne ben kalkmayı başarabildim ne de ihtiyaç duyduğum o desteği bulabildim.
Örselenmiş ruhum ne yazık ki şifayı hiçbir zaman bulmadı, bulamadı.
Bulamayacak da!
Güçlü tutmaya çalıştığım omuzlarım taşımakta zorlandığı yükün altında sarsılıyordu. Beni avucuna almış yönlendiren korkum kurtuluşum olmayacaktı, biliyordum. Güçlü durmalı ve savaşmalıydım, farkındaydım. Üzerime gelecek ve direncimi kırmak için ellerinden geleni ardına koymayacaklardı, bundan da adım emindim.
Peşim sıra gelen, yalan yanlış sözlerle beni kandıran adam ve bana son günlerde iyi gelen tek varlıkla birlikte birinci kattaki salonun kapısından içeriye geçerken kendime bir söz verdim. Tutamayacağım bir söz yahut yerine getiremeyeceğim bir yemindi, ama olsundu.
Şu andan itibaren hakketmediğim hiçbir muameleyi zinhar kabullenmeyeceğim.
Yeminimdi, yerine getirip getirmeyeceğim meçhul olsa da.
Netice ne olursa olsun, gerekli yerde tepkimi koymaktan kaçınmayacağım.
Kendime sözümdü, incinmiş gururumun ağzına çaldığım bir parmak bal misali.
Canım yakacak olurlarsa, canlarını yakacağım.
Niyetlendiğimdi, tuz basılmış yaralarıma merhem olması ümidiyle.
Aksi davranırsam yara bere içinde kalmış ruhuma hakarettir.
Yüreğime sözümdü, bir daha kimse incitmesin diye.
"Eflin, bekle."
Birinci katta salonun girişinde durduğumda omzumun üzerinden Mirşad'a baktım. Kucağında Ozan Ali ile bana doğru yürüdü ve Ozan Ali'yi kucağıma bıraktı. "Erkekler misafirhanedeler, sen Ozan Ali'yle kadınların yanına geç."
Beni yalnız mı bırakacaktı?
"Korkma," dedi gözlerimde artık her ne gördüyse beni sakinleştirmeye çalışırken. "Kimse sana tek kelime etmeyecek. Halamlar var içeride, babaannem seninle uğraşmayacak. "
"İyi ama ben ne yaparım içeride tek başıma," diye fısıldadım güçlükle. Omzumun üzerinden salonun girişine göz attığımda Dilda Hanım ile göz göze geldim. Buzdan farksız bakışlarıyla hızlıca kafamı çevirdiğimde tedirgin bakışlarla Mirşad'a baktım. "Ben en iyisi, odaya çıkayım. Zaten pek aç değildim."
Yanından geçmek için harekete geçtiğimde Mirşad kolumdan tutarak beni durdurdu. "Saçmalama Eflin," dedi gözlerimin içine dik dik bakarken. "Alelade biri değilsin sen, odaya kaçmak da ne demek? Hem benim karım, çocuklarımın annesi olarak içeriye geçeceksin. Kimse tek kelime edemez sana. Cesur ol, korkak ürkek hallerin işine yaramaz."
"Öyle kolaydı sanki," diye sinirle isyan ettiğimde ikimizin de sesi kısıktı. Yalnızca ikimiz duyabiliyorduk. "Senin o nemrut babaannem canıma okuyor, cesaret mi bırakıyor?"
"Ya havle," diye homurdanırken sinirle nefesini bıraktı Mirşad. "İçeriye geçiyorsun Eflin, halamlarla tanışıyorsun. Oğlumuzla birlikte yemeğini yiyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişedeki Fırtına ✔
Teen Fiction"Âşık oyun oynar mıydı?" Hayatımı camdan bir şişenin içinde yaşadığımı bilmiyordum. Ta ki şişenin içinde kopan fırtınayla düzenim altüst olana dek. Bilmediğim bir şehirde, esasen bana yabancı olan bir adama tutunmuş, kurtuluşu riyada aramıştım. En...