ŞİŞEDEKİ FIRTINA
Bölüm: 30
İyi ki tanıdım seni, iyi ki girdin hayatıma, demiştim bir keresinde. Gözlerimin içine uzun uzun bakmıştı da tek kelime söylememişti bana. Kırılmıştım o zamanlar, benimle bir yola çıktığı için pişman mı oldu diye düşünüp durmuştum. Şimdi geriye dönüp baktığımda anlıyordum ki, yaptıklarından sebep yüzü yokmuş meğer.
Derimi yakan sıcak suyun altında oturalı yarım saatten fazla oluyordu. Öylece bomboş bakışlarla duşakabinin camını izlerken, onu tanıdığım andan beri yaşadıklarımı düşünüyordum. Bana olan davranışlarını, hâl ve hareketlerini tekrar tekrar gözden geçirmiştim. Ben miydim aptal olan, yoksa o mu çok iyi rol yapıyordu, karar veremiyordum.
Bu banyoda bir bebeği yıkar gibi ilgilenmişti benimle. İncitmekten korkarcasına ürkekti hareketleri. Benimle ağlamış, benimle acımı paylaşmıştı. Yalan olamazdı tüm o yaşanılanlar, yalan olmayacak kadar gerçekti. Peki ama ya dün gece yaptıkları?
Terazinin bir kefesine sevdiğim, âşık olduğum adamı koydum; diğer kefesine bir katili, esasen yalancı olan o yabancıyı koyduğumda kefeler eşit ağırlıkta çıkıyordu. Canıma can olan da canımı yakan da aynı adamdı ve ben o adamın hangi yüzünün gerçek olduğundan emin olamıyordum. Kalbim sevdiğim adamı, aklım celladım olan o yabancıyı tutuyordu
Seslice nefesimi verdiğimde duvardan tutunarak ayağa kalktım. Suyu kapattım ve duşakabinin cam kapısını araladım. Üzerimdeki elbiseyle suyun altına geçtiğimden üstüm ıpıslaktı. Kabinden dışarıya çıkmadan elbiseyi çıkardım, iç çamaşırlarımı da çıkardıktan sonra kaymamaya dikkat ederek kabinden çıktım. Bornozumu üzerime geçirdikten sonra ıslak saçlarını içimden çıkarıp omuzlarında geriye doğru bıraktım. Küçük havluya gözüm ilişse de bıkkın bir nefes verdikten sonra arkamı döndüm ve banyonun kapısını açıp dışarıya çıktım. Lüzumu yoktu, kendi kendine de kururdu.
Odaya adımladığımda onu görmeyi beklemiyordum ki anında göz göze geldim. Yatakta sırt üstü uzanmış, ellerini başının altında birleştirmiş bir şekilde bana bakıyordu. Beni tepeden tırnağa süzdüğünü fark ettiğimde içim öfkeyle dolup taştı. Nasıl böyle umarsız olabiliyordu? Hiçbir şey olmamış, bana dün geceki kâbusu yaşatmamış gibi nasıl da rahattı ama!
Islak ayaklarımla zeminde iz bırakarak giyinme odasına doğru yürümeye başladığımda, "Eflin," diye seslendi. Durmadım, devam edecektim ki, "Dur bir," dedi. Esasen durmayacaktım ancak yine ne diyecekti, merak ettiğimden bekledim.
Yataktan kalkıp karşıma dikildiğinde ne var dercesine kafamı salladım. "Kremleri oraya bıraktım," dedi komodinin üzerindeki poşeti gösterirken. "Dizlerine pansuman yapalım," dediğinde gözlerimde artık ne gördüyse hemen geri vites yaptı. "Ya da sen yap. İyice temizle, enfeksiyon kapmasın."
"Sen ne düşünceli bir eşsin öyle," dedim dalga geçerken. "Sanki beni oradan oraya sürükleyip, bu hâle gelmeme sebep değilmişsin gibi nasıl da ilgilisin ama! Bu kadar yıpratma, üzme kendini bak, yataklara düşersin."
"Ya sabır," diye homurdandı, gözlerini yumup açtı. Dik dik yüzüme bakarken, "Telefonunu ver," dedi elini bana uzatıp bekledi. Bu da ne demekti?
"Sebep?"
Umursamaz bir tavırla omuz silkerken, "Bundan sonra bende kalacak," dedi Mirşad bana kafayı yedirmeye yeminli gibi davranırken. "Ailenle konuşmak istediğinde veririm, yanımda konuşursun. Sonrasında işini görmeyecek nasılsa!"
"Korkuyorsun değil mi?" diye sordum gözlerimi kısıp alaylı bakışlarımı yüzünde gezdirdiğimde. "Çıkıp giderim diye deli gibi korkuyorsun." Kollarımı göğsümün altında birleştirdiğimde rolleri değiştirmiştik. Bu sefer umursamaz olan benken, sinir olan oydu. "Korkmalısın da zaten. Çünkü bulduğum ilk fırsatta çekip gideceğim, Mir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişedeki Fırtına ✔
Teen Fiction"Âşık oyun oynar mıydı?" Hayatımı camdan bir şişenin içinde yaşadığımı bilmiyordum. Ta ki şişenin içinde kopan fırtınayla düzenim altüst olana dek. Bilmediğim bir şehirde, esasen bana yabancı olan bir adama tutunmuş, kurtuluşu riyada aramıştım. En...