Ş.F | Bölüm: 33

8K 521 156
                                    

ŞİŞEDEKİ FIRTINA

Bölüm: 33

İki Gün Sonra:

Gerçeği öğrenmek her zaman huzur vermezdi. Çoğu zaman ruha en acılı ızdırapları çektirir, insanı nefessiz bırakırdı. Bu ızdırabı çekmeye ben meyilli olmuştum ki şimdi de iliklerime kadar çekiyordum. İki gündür yürüyen bir enkazdan ibarettim ben. Nereye gitsem, nereye baksam, kimi dinlesem, kiminle konuşsam saniyesi geçmeden dalıp gidiyordum uzaklara. Dalsam ne fayda, aklım almıyordu gerçekleri...

Yaşadığım her şey kocaman bir yalandan ibaretti.

Kandırılmıştım, aldatılmıştım, kullanılmıştım...

Yağız'a olan nefretimle bir şekilde baş edebiliyordum da Mir'e olan kırgınlığımı atlatamıyordum bir türlü. Beni kullanmış olması, hiç suçum yokken hayatıma müdahale etmiş olması ve benim bir piyondan fazlası olmadığım hayatında büyük kayıplar vermem...

Bunlar basit şeyler değildi ki! Oğlumu kaybetmiştim ben. Karnımda günden güne büyüyen, bana can olan varlığı yitirmiştim. Bana onu geri verebilir miydi?

O gece her şeyi anlat diye üstelediğimde uyarmıştı beni, Mir. Gecenin sonuna doğru ondan nefret etmeyeceğimin garantisini istemişti en başından. Niye böyle bir şey istediğine anlam verememiştim ta ki gerçekleri tüm çıplaklığıyla dinleyip, anlayana kadar.

Tek bir soru sormuştum:

"Onu bizi bırakmaya sen mi zorladın?"

Hayal kırıklığıyla baktı gözlerimin içine. Anlattığım o kadar şeyden sonra bana bunu gerçekten sordun mu der gibi uzun uzun baktı gözlerime. Bakışlarımı kaçırmadım, ısrarla bir cevap bekledim. Nitekim aklımda soru işaretleri kalsın istemiyordum. Doğru sandığım yalanlarla fazlasıyla yaşamıştım. Daha fazla sürdürmek istemiyordum.

"Onun yaşamasına izin veremezdim Eflin," diye fısıldadı Mirşad. Kafasını omzuna eğdi, yalvarırcasına gözlerime baktı. Beni anla der gibi!

Ben herkesi, her şeyi anlamak için çok uğraşmıştım da peki ya ben?

O beni anlıyor muydu ki?

"Benim kız kardeşim toprağın altındayken, onun nefes almasına izin veremezdim ben," dedi iç çekercesine nefes alıp verdiğinde. "Çok düşündüm, vazgeçmeye çalıştım, kendimi durdurmak için elimden geleni yaptım. Ancak Şahnaz'ın yaşamak için başka bir şansı olmadığını hatırladığım anda bitiyordu hayat benim için. Benim kardeşim daha yirmi iki yaşındaydı, Eflin. Önünde uzun yıllar olmalıydı, yaş almalıydı, yaşamalıydı. Toprağın altı ona yakışmıyordu ki."

Sessizliğe büründüğünde öylece onun gözlerine baktım. Toprak kardeşine yakışmıyordu da bana yakışıyor muydu, diye sormak istedim. İntikam uğruna mahvettiği hayatımdan sonra benim bir ölüden ne farkım kalacaktı, bunu hiç düşünmüş müydü?

"Ne yaptın peki?" diye sordum tüm sakinliğimle. İçimde kopan fırtınalara rağmen dışım sükuta boyun eğmişti. Öylece hissizleşmiştim ki bağırıp çağırma isteğime karşısına fısıltıyla konuşuyordum. Gözlerinin içine bomboş bir şekilde bakarken, "Onu tehdit mi ettin?" diye sordum. Aksi gibi kendisi söylemişti, Yağız bizi bırakmayacaktı.

Yağız'la o süreçte pek bir araya gelememiştik. Hep bir bahaneyle, işlerim var deyip kaçmıştı benden. Çok kızmıştım ona, aklımda türlü senaryolar üretip durmuştum. Ancak şimdi düşündüğümde taşlar yerli yerine oturuyordu. O da çaresiz kalmıştı!

Yaptığı hatanın bedelini bizi kaybetmekle ödemişti, Yağız. Acı olan bedel ödeyenin sadece o olmamasıydı. Evet, Yağız başına gelenleri sonuna kadar hak etmişti! Evet, pisliğin tekiydi! Ancak ya ben? Ya doğmadan kaybettiğim oğlum? Biz bunları hak etmiş miydik?

Şişedeki Fırtına ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin