-37-

71 7 2
                                    

Kan beynime sıçramıştı resmen o an ki psikoloji ile kızın koluna yapışıp bağırmaya başlamıştım. Ne demekti kaybettik ne demek! Ben bir kez daha buna hazır değildim. Kollarımdan tutup beni sakinleştirmeye çalışan Arasla Can sakinleştiremeyince sürüklemeye başlamışlardı. Derya nın odasının önüne geldiğimizde  durmuştuk. Aras yavaşça kapıyı açıp içeri girip girmemek arasında tereddütte kalmıştı. Canla göz göze gelince daha fazla dayanamayıp içeri girdim. Odaya hızlı adımlarla girip yatağın üzerine oturdum. Yastığı elime alıp kokusunu içime çekmeye başladım. Gözlerimden süzülmeye başlayan yaşları engelleyemiyordum. Çocuklara doğru bakıp çıkmaları için dışarıyı göstermiştim. Can yanıma oturup eliyle dizime vurup dudaklarını ince ip gibi büzdü. İçini çekti ve bana döndü.
-Kendini suçlama bunun sebebi sen değilsin unutma!
Uyarıcı bir ses tonu vardı. Kaşlarımı çatıp ona doğru baktığımda elleriyle başını okşamıştı. İçini çekip boynuma sarıldı. Deryayla o kadar kavga etmelerine rağmen onun arkasından bu kadar ağlaması beni şaşırtmıştı aslında . Bir şey diyemiyordum dilim tutulmuştu hayatımda iki defa değer verdiğim canımdan değerli olan kadınları kaybetmiştim. Tamda burda bu hastahanede bunu hatırladıkça deliriyor gibiydim. Can eline almış olan kağıda bakıp bana uzattı. Derya nın bana söylediği son sözleri yazıyordu. Bunu nerden bulmuştu bilmiyorum ama bu sözler fazla etkileyiciydi bunları ezberlemeye çalışması bile benim için çok büyük birşeydi. Son nefesini verirken bile beni sevdiğini söylemesi inkar etmemesi benim için o kadar değişik nşimdidenir duyguydu ki onu şimdiden özlemiştim. Bunları düşünmek daha da sinirimi bozuyordu. Oturduğum yerden hızla kalkıp bulduğum herşeyi yıkmaya başladım. Duramıyordum sinirimden onun bir daha yanımda olmaması bu beni daha da dedirtiyordu. Kapının açılma sesini duymazdan gelerek kırıp dökmeye devam ediyordum ki odaya doğru yükselen tekerlek seslerini duyana kadar. Sesler daha da yakınlaştığında durdum.
-Bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum.
Bu ses... Bu ses...  Hızla arkamı dönüp baktığımda karşımda öylece sedye de yatıyordu. Hayattaydı, ölmemişti. Koşarak boynuna sarılıp kokusunu içime çekmeye başladığımda bir saha bu kokudan mahrum kalacağım sanmıştım. Gözlerimi yukarı kaldırdığımda annesinin camın arkasından bizi izlediğini görünce yavaşça ayrılıp başımı öne eğmiştim. Annemi hatırlatıyordu bu kadın her defasında onu gördüğümde annemi görüyordum sanki. Böyle uzaktan uzaktan kızını izleyip dokunamamak ne kadar kötü birşey olduğunu tahmin edebiliyordum. Oturduğum yerden kalkıp Deryayı başka odaya geçirmelerini söylerken dışarı çıkıp annesinin yanında dikildim.
-Ne kadar zor bir durum olduğunu tahmin edebiliyorum.
Kızarmış gözleriyle bana doğru dönüp bakmıştı. Hayır anlamında başını salladı. - Anlayamazsın olum kimse benim acımı anlayamaz. Uyuduğu zamanlarda sadece yanına girip sarılıp kokusunu içime çekebiliyorum. Kızımı öylece uzaktan izliyorum çektiği acıları gördükçe içim parçalanıyor. Üstelik annesi olduğumdan bile haberi yok.
Hıçkırıklara boğulurken daha fazla duramayıp boynuna sarıldım. Annemi böyle görmek istemezdim hangi evlat isterdi ki annesinin bu durumda olmasını? Başımı mahçupça önüme eğip gözlerimi yummuştum.
-Evet haklısınız.. belki anlayamamam ama ben de annemi bu hastahanede kaybettim.
Sözlerim boğazıma düğümlenmişti resmen. Boğazımı temizleyip devam ettim.
Hemde burda   karşıda ki odada ona dokunmadan doya doya anne diyemeden, sarılıp, öpüp, koklayamadan anne merhameti nedir bilmeden onun ölümüne öylece seyirci kalıp ölmesini bekledim. Beklemek zorunda kaldım evet belki annem bizim olduğumuzun bilincindeydi ama bizim de o zaman elimizden birşey gelmeyip buralarda beklemek zorunda kalmıştık. Annesiz kalmamın tek sebebi Umut Yılmaz 'ken ben ondan ve ailesinden hıncımı almam gerekiyorken. Burada onun kızı için canımı vermeye razıyım. Ne garip değil mi? Şimdi parmaklarınızı birbirinden ayırın desem ayırabilirmisiniz? Ayıramazsınız değil mi? Onun için kesmeniz canınızın yanması gerek değil mi?  İşte anne ve çocuk ' ta aynı şey. İnsanlar annelerinden de evlatlarından canları yanmadan ayrılamazlar.
Bu söylediklerimi beklemiyordu sanki . Başını önüne eğip düşünüyor gibiydi. Yavaşça başını bana çevirip ellerini omzuma koydu.
-Annenin..
Susmuştu çok büyük bir sessizlik oluşmuştu. Söylemek istediğini söyleyemiyordu.
-Ölümünden Umut Yılmaz mı sorumlu demiştin?
Gözlerini kaçırmıştı birşeyleri çözmeye çalışıyordu parçaları sanki kafasında toplamaya çalışıyor gibi bir hali vardı ağzında oluşan belli belirsiz şaşkınlığını belli eden ifadeyle kaşlarını çattı. İçinden Umut yılmaz, kızım.. Aman allahım!

EKSİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin