-42-

58 8 0
                                    

Kapıdan emin adımlarla çıkarak Uraz 'a doğru ilerledim karşısında dikilip gözlerine odaklandım. Yavaşça ellerimi kollarından bileklerine indirdim parmaklarımı avcunun içine yerleştirdim. Hoşuna gitmiş olacaktı ki dudakları yayılmaya başladı.
-Bunlar harika.
Fısıltıyla söylerken nefesimi de kontrol etmeye çalışıyordum. Dudaklarını boynuma yaklaştırırken. Kulağıma doğru yavaşça çıkarmaya başladı dudaklarını. Nefesinden takip edebiliyordum.
-Sen daha harikasın güzellik.
Dudaklarıma yapışıp hiç bırakmak istemiyormuş gibi öpmeye başladı.
Ellerimi omuzlarına çıkarıyordum. Omuzlarında buluştuğunda ellerim kendimi ondan güç alarak ittim. Nefes nefese kalmıştık ikimizde. Aras kapıdan papyonunu düzelterek çıkıyordu. Yanımıza gelip ellerimden tutup döndürdü.
-Vaaaay bizim cadıya bak be.
Uraz kapıya doğru ilerlerken bize döndü.
-Gidelim artık.
Aras elimi bırakmamıştı kapıya doğru öyle ilerlemiştik. Kapıdan çıkarken ilk benim çıkmam için Uraz solda beklerken Aras' da sağ tarafta bekliyordu. Kapıdan çıktığımda arabaya doğru ilerlerken Uraz elimden tutup diğer tarafa çekmeye başlamıştı.
-Bu sefer araba yok güzellik.
Onların yanından sessiz sedasız ilerlerken az ileride çok güzel dekore edilmiş manzara ile karşılaşmıştım.
-Ohaaaa..
Biraz sesli söylemiş olabilirim bunu sonradan fark etsemde hiç bozuntuya vermedim.
Köprünün arkasında büyük yuvarlak bir bank yapılmıştı. Bank rengarenk süslenerek yeşilliğe güzel bir görünüm katmıştı. Aras işaret parmağını dudağına götürüp.' Şşşt ' sesiyle bizi uyarmıştı. Bizi arkamızdan iterek otların arkasına saklanmamızı sağlamıştı. Can sinirli sinirli ilerleyerek önümüzden geçip gitmişti birşeylere sövüyordu. Bizde arkasından sessizce ilerliyorduk onun anlamaması için çok dikkat ediyorduk ki anlamamıştı. Can köprüye geldiğinde gülmeye başlamıştı. Arkasına bakmasına fırsat vermeden Uraz' la Aras üzerine atlayıp boynuna sarıldılar. Can yere düşmüştü. Güreşmeye başlamışlardı resmen . Çocuk gibi kavga ediyorlardı.
-Hey bırakın artık çocuğu öldüreceksiniz.
Kollarından tutup kaldırmaya çalıyordum ama boşundaydı. Uraz biraz doğrulup yanlarına doğru beni çekti dengemi kuramayıp üzerlerine düştüm.
-Ah! Bu cadı çok ağırmış ya.
Can biraz büzülerek gülmeye başladı. Üzerinden kalkıp elimi uzattım. Uzattığım elimi tutmasıyla onu kendime çektim.
-Ne sandın doğum günü çocuğu.
Onu elinden tutup köprünün başına çektim. Uraz yanıma geldiğinde Canın elini bırakıp Uraz 'a sarıldım.
Can bize bakıp köprüden geçmeye başladı. Köprünün bitişiyle birleşen bank' ın önünde bulunan büyük bir pasta vardı. Üzerinde dördümüzün resmi vardı. Bu benim bile hoşuma gitmişti. Can pastanın başına geçtiğinde bir kaç adam fotoğraf makineleri ile yanımıza gelmişti. Can benim elimden tutup yanına çekti. Uraz ve Arasıda çekip benim ve Aras 'ın belinden sarılmıştı. Bende ellerimi Can ve Uraz' ın beline sarmıştım. Can tam pastayı üflemek için edildiğinde.
-Hey dilek tutmayı unutma şaşkın.
Dediğimde bana dönüp gülümsedi.
-Unuturmuyum cadı şimdi izin verirsen mumları üfeleyebilirmiyim?
Başımı onaylar gibi salladığımda gözlerini kapatıp açtı. Mumları büyük bir güçle üfleyerek tekrar bize döndü.
-İyi ki doğmuşsun şaşkın.
Boynuna yükselip sarıldım.
-Sağol cadıcım bunca yıldan sonra hayatımıza girdiğin için teşekkür ederim.
Ayrıldığımızda Aras ve Uraz 'la da konuşurken bende pastayı kesmek için iş başına geçtim. Bıçağı elime aldığımda yetecek kadar dört dilim keserek tabaklara koydum. Yanlarına çatalları da ekleyerek servis yaptım. Büyük bir afiyetle pastalarımızı yedikten sonra Uraz ayağa kalktı bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra yanımıza geldi. Ellerini iki yana açmış pis pis sırıtıyordu.
-Geleneği devam ettirelim dedim hadiyin bakalım beni takip edin.
Bana göz kırptı ve elini uzattı. Uzattığı eli tutarak ilerlemeye başladık. Ne geleneği olduğu hakkında tek bir fikrim bile yoktu. Ağaçların arasından ilerlerken ağacın dalından sarkmış projeksiyon perdesi asılmıştı. Tam karşısında da projeksiyon vardı. Biraz geri de de yerlerde renkli puflar u şeklinde dizilmiş ortasına da ateş yakılmıştı. Uraz elindeki kumandanın play tuşuna bastı. Perdeye yansıyan görüntü ilk başta karanlıktı sonra kapı yavaşça açıldı ve ardından ben görünmüştüm. Olduğum yerde etrafıma baktım Uraz kapatmaya çalıştıkça kapanmıyordu. Ayağa kalkıp Uraza durması için işaret yaptım .
-Sakın Kapatma!
Uraz sinirle kumandayı yere vurdu. Projeksiyona tekrar döndüğümde benim görüntüme doğru iyi ki doğdun Derya diye ilerleyen insanlar vardı ve ben o kalabalığın arasından gidip bir kadına sarılmıştım. Ne dediğim duyulmuyordu tam gürültüden. Elinde ki pastayla yanıma gelip hadi bakalım kızım diyen kadının ardından masaya doğru ilerleyip pastanın etrafına dizildik. Biriyle tanışma çabaları içinde ki çocuk koşarak yanıma geldi ve belime sarıldı. Gözlerimi kapatıp mumları üflediğimde her yer karanlıktı. Herşeyi hatırlıyorum artık hemen hemen o kadın hastahane de ki kadın kızı bendim ve silahlı adamların biri ise abimdi! Parçalar yavaş yavaş yerine oturuyordu. Olduğum yerde dona kalmıştım. Ellerimi başıma götürdüm. Bunca zaman uzaktan beni seyreden kadın annemmiş. Geceleri uyurken beni öpen, üzerimi örten. Annem ve abim onları hatırlıyorum peki ya babam?

EKSİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin