İnsan hislerine mantığıyla engel olabilir mi? İstekleri mantığının dikenli tellerine çarpmadan, içinden geçenleri dile getirebilir mi? Hasret... Hasret mantığın önüne set çekebilir mi?
Özlem o kadar güçlü bir duygu muydu ki Eslem mantığını görmezden gelebilmişti? Adamın omuzlarından destek alırken, bu adamın verdiği acının üstesinden gelmek için bile bu adamın varlığına ihtiyaç duymasını mantığı kabullenemiyordu.
Selim'in ezici baskısı -aslında tam ezici değildi, hükmediciydi- dengelerini yine bozmuştu. Kalbi deli gibi çarparken, Selim'in kalbinin çarpışını kendi vücudunda hissediyordu. Adamın dağılmış saçlarını biraz daha karıştırdı. Bunu özlediğini fark etti, adamın saçları toprak kokuyordu. Eski deniz kokusundan eser kalmamıştı. Artık toprak kokuyordu. Toprak demek vatan demekti, ülke demekti. Toprak demek Eslem için Selim demekti. Kalbinin vatanı oydu. Onun diyarlarında nefes almak bile bir ayrı güzeldi. Selim'in gücünün gölgesi altında, onun dudaklarının arasında nefes almak bile bir ayrı hissettiriyordu. Özel hissettiriyordu. Aitmiş gibi... Ne kadar bu duygular aldatmacadan ibaret olsa da umutsuz bir kalp için bunlardan daha güzel duygular yoktu.
Genç adam kontrolü kaybedişini anbean hissediyordu. Bilinçle kontrolü kaybedebilir miydi bir insan? Neden daha ilerisinin canını acıtacağını bile bile daha ilerisini ister, hatta daha ilerisine giderdi ki insan? Neydi bu, hayata meydan okuma arzusu mu, kadere başkaldırma isteği mi? İnsanların ellerindekini kaybetmelerinin asıl nedeni, adrenaline olan ihtiyaçları mıydı?
Selim yavaşça kendini kadının dudaklarından geçti, nefes nefese kadının açılmamakta ısrar eden gözlerine baktı. Eslem devamını beklerce sadece susuyor, gözlerini bile açmıyor, yalnızca nefes almaya çalışıyordu.
"Eslem..." diyen adama zar zor bulduğu sesiyle yarım yamalak cevap verdi. "E... Efendim?"
"Benimle daha fazla acı çekmeye var mısın?" kadının hala açmadığı gözlerinden kendi yeşillerini çekti. "Bana acıyı sevdiren kadına, acıyı sevdirebilecek bir adam mıyım?"
Genç kadın başını salladı. "Evet," dedi sakince. "Acıya bağımlı eden bir adamsın." diye mırıldandı ama zaten gözlerini dudaklarından ayırmayan adam için anlamak zor olmamıştı.
Genç adam kadının belindeki ellerinden birini kadının yanağına getirdi. "Beni de paranoyak yaptın, bak bunlardan sonra şimdi çok çok daha fazla seni kaybetmekten korkuyorum." kadının yanağındaki elini kadının gözünün yanına doğru çıkardı. "Bu gözlerdeki alev alev kızgınlığı bile kaybetmekten korkuyorum." dedikten sonra elini kadının dudağının üzerine getirdi. Baş parmağı kadına işkence gibi gelen bir sakinlikte kadının dudakları üzerinde gezindi. "Bu dudaklarında başkasının izlerinin kalmasından korkuyorum." elini yumuşak bir gezintiyle karısının göğsünün üzerine koydu. "Bu kalbin başkası için böyle hızlı atmasından korkuyorum."
Genç kadın gözlerini kırpıştırarak kocasına baktı. Sadece susmak istiyordu. Çünkü bu sözlere verilebilecek iyi bir cevabı yoktu. Adamın sözleri içtendi tabii ki, ama Eslem'in suskunluğu zorunluluktandı. Bu adamın kalbini kırmak istemiyordu, ilk defa böyle düşündüğünü fark etti. Gittikçe ne çok şey değişiyordu. Eğer cevap verecek olsa, o kadının Selim'de bıraktığı izlerden bahsederdi. İz mi? Hayır, hayır kesinlikle o kadın Selim'in kalbinde, ruhunda, bedeninde bir iz bırakmamıştı. Onun bıraktıkları, kocasını mahveden birkaç lekeden ibaretti. Ama o lekeler geçmiyordu. Geçmiyordu!
"Selim... Konuşma, kelimeler bizden yana değil. Acıya bağımlı olmak, acıyla sürekli baş başa kalmak istediğim anlamına gelmez. Şuan, sadece seninle baş başa olmak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON BAKIŞ ~ Son Durak Serisi 1 *DÜZENLENECEKTİR
Ficção GeralSon bulmaya yüz tutmuş bir hikaye... Acı vermeyen son olur mu? Ona ilk baktığında filizlenen aşkın, son bakışınla son bulur mu? Ya onunla atmaya başlayan kalbin, gidişiyle durur mu? Acılarla bezenmiş bir hayat, özlediğin gelmeden mutluluğa bulanır m...