Kulaklarını rahatsız eden sinir bozucu bir ses kadını uyandırdığında saat ona geliyordu. Yavaş hareketlerle doğrular genç kadın, midesinin bulanmamasını fırsat bilip, ayağa kalktı. Saçlarının yumuşak sarı tutamlarını bir omzuna toplayıp, aynanın karşısına geçti. Üzerindeki geceliği pratik bir şekilde çıkarttı. Rahat bir eşofman altı üzerine bir baş alıp giyindi. Hızlıydı ancak yeterince olmasa gerekti. Kapı şimdiden üçüncü kez çalıyordu. Kapıyı açmaya giderken Selim'in kendinden önce davrandığını gördü.
Gelen Selim'in ablası Sevde idi. Gülümseyerek içeri giren kadın onların bu yeni uyanmış halleri karşısında şaşırıp saatini gösterdi. "Saat on olmuş. Bizimkiler yeni kalkıyor." Selim'e takılmak amacıyla "Dün çok mu geç yattınız?” diyerek sorguladı.
Genç adamın yattığı yeri toplamaya vakti olmadığını anlayan Eslem, ne tepki vereceğini şaşırdı. Sevde ile aralarında çok yakın bir ilişki yoktu. Aile yaşantılarını, kavgalarını ona anlatacak değildi. Muhtemelen kavgalı olduklarını anlar diye düşünüp Selim'e baktı ve onun kendisine bakan gözleriyle karşılaştı.
"Yatağını toplamayacak mısın Selim?" İğnelercesine sorulmuş bir soruydu.
"O benim yatağım değil, abla." Genç adam aynı anda Eslem'in anlamayan, Sevde'nin bunu yemedim bakışlarıyla karşılaştı. İki adımda Eslem’in yanına giderek elini kadının beline koydu. "Eslemin düşük tehlikesi var da karıma iyi bakıyorum." Gerçekten iyi yırtmıştı.
Sevde ise işte bu sefer şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilemedi. "Tebrik ederim!" Selim'den gözlerini kaçırdı. Eslem bebeği neden aldırmamıştı ki? Neyse asıl konuya gelelim, dedi içinden.
"Selim topla şurayı. Ben gittikten sonra rahat rahat bakarsın karına." Bu sözleri gülerek söylemişti. Gülerek söylediği için sözlerindeki ciddilik fark edilmiyordu. Aslında bu kadın fazlasıyla tehlikeliydi. Bir canı yakılmaya görsün, işte o zaman canınızı yakardı.
Genç adam yattığı yeri toplarken Eslem'i yandaki koltuğa oturtturdu. Karşıdaki koltuğa geçen Sevde" Bizim çocukların kreş öğretmeni annesinin yanına taşındığı için gitmişti ya?"dedi.
"Ben iki haftadır Semih'i kreşe götürmüyorum. Selim'in de işleri çok yoğundu. Haberim yok." diyen genç kadın Selim'in oyununa dahil olmuştu. Pekâlâ, madem bebeği aldırmıyordu, boşanmıyorlardı da, aldatıldığını herkesin öğrenmesine gerek yoktu.
Sevde, Semih’in kreşe gitmediğini biliyordu ama Selim’in işleri yoğun olduğu için değildi, Selim eve uğramadığı içindi. Her neyse diye geçirdi içinden. “Haberim var canım. Kızımı bırakmaya gittiğimde Semih’i göremedim bende öğretmene sordum. İki haftadır gelmediğini söyledi.” Gülümsedi.
“ İclal Hanım'ın annesi hastaymış. Bu yüzden memleketine taşındı. Buraya da yeni bir öğretmen geldi. Ben bugün onunla görüşecektim. O da iki haftadır gelmeyen Semih’in neyi olduğunu, neden gelmediğini merak etmiş ve ebeveynleriyle tanışmak istiyormuş. Bende burada görüşebileceğimizi söyledim. Sorun olmaz değil mi?”
Genç kadın cevap veremeden kapı çaldı. ,“Sen otur! Ben bakarım.” Ayağa kalktı Sevde. “Kadın da dakikmiş.”
Salonun giriş kapısına bakan koltukta oturuyordu genç kadın. Kapıdan Selim ile kucağında oğlunun koridorun diğer ucundan geldiğini gördü.
Sevde kapıyı açtı. “Hoş geldiniz. Dakiksiniz.”Öğretmen gülümsedi. “Görüşmelerime asla geç kalmam.”
Eslem bu sesin sahibini tanıyordu. Ama nereden tanıyordu? Selim’in bir yerde takılı kaldığını gördü. Bu şaşırmış, beklenmedik, bariz öfke dolu, fırtına öncesi sessizlik bakışı da neydi? Gelen kadını nerden tanıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON BAKIŞ ~ Son Durak Serisi 1 *DÜZENLENECEKTİR
Genel KurguSon bulmaya yüz tutmuş bir hikaye... Acı vermeyen son olur mu? Ona ilk baktığında filizlenen aşkın, son bakışınla son bulur mu? Ya onunla atmaya başlayan kalbin, gidişiyle durur mu? Acılarla bezenmiş bir hayat, özlediğin gelmeden mutluluğa bulanır m...