Kapıyı çalmadan odaya dalmak gibi yanlış bir harekette bulunduğunda hiç de pişman olmadı genç adam. Sessizce açılan kapının karısını rahatsız etmediğini fark ettiğinde rahat bir nefes verdi.
Gözleriyle hızla etrafı taradı. Kadının elindeki açık mavi defteri hemen tanıdı. Eslem ile ilgili her anısını yazdığı o defteri elbetteki tanıyacaktı.
Karısı yerde oturuyordu ve önünde büyük bir dağınıklık vardı. Bütün çekmeceyi boşaltmış olmalıydı. Defteri sıkıca tutuyordu. Ellerinin arasından kayıp gitmesinden korkar gibiydi. Uzun saçlarını sağ tarafına atmıştı.
Selim'i fark ettiğinde defteri hızla bırakarak genç adama döndü.
Kadının gözlerinin kenarlarında birer inci tanesi gibi yaşların parıldadığını fark etti. Yine mi ağlıyordu? Şu hayatta her şeye dayanabilirdi ama bu kadının tek bir gözyaşına dayanamıyordu. Bütün gücü çekiliyordu. Onun canı yandığında Selim'in ki de yanıyordu. Şimdiyse onun her bir gözyaşı için kendini suçluyordu.
"Eslem ne yapıyorsun?" diye soran adamı duyan genç kadın hızla ayağa kalktı. Dağınık duran çekmeceyi toplamaya zahmet etmeden, kalkarken eline aldığı defteri sıkıca tuttu. Selim'in yanından geçerken defteri adama fırlatıp hızla odadan çıktı. Adamın sesiyle gerçek dünyaya dönüp sabah evlerine gelen Buket'i hatırlamıştı.
Göz pınarlarını akmamaları için tembihleyerek oğlunun odasına girdi.
Turuncu duvarlar ve çoğunluğu mavi olan eşyalar, tekrar çocuk olmak istemesini sağlıyordu. Hayatın oyunları, kaderin ördüğü dikenli ağları, içinden çıkılmayacak kadar karmaşık duygular çocukken yoktu. Hem çocuklar bütün pisliklerden arınmış olurdu. Değil mi? Bir yakının yaptıkları yüzünden yargılanmazlardı.
Henüz hiç bir şeyden haberi olmayan oğluna baktı. Okyanusu andıran mavilerle gözleri buluştuğunda gülümsedi. Semih Eymen küçük ellerini beline koymuş, kısılmış gözlerle annesine bakıyordu. Nasıl olduğunu ölçmeye çalışıyordu.
Bu çocuk neden büyümüşte küçülmüş gibiydi?
Annesinin iyi olup olmadığına karar veremeyen çocuk genç kadına koştu. "Eşlem iyi misin?"
Genç kadın oğlunun önüne diz çöktü. Onu bile kucağına almamalıydı. En azından kalan bir buçuk ayda onu kucağına alamazdı. "İyiyim, bitanem," diyen kadın muzip bir şekilde gülümsedi. "Beni mi özledin sen?"
Kadının sorusunu duymazdan gelen çocuk "Ama halam hastanede olduğunuzu söyledi." diye itiraz etti.
Annesinin iyi olduğundan emin olamamıştı .
"Evet, miniğim. Hastanedeydik. Ama ben iyiyim." diyen genç kadın içtenlikle gülümsedi. Sırtını Semih'in yatağına yaslayıp, oğlunu dikkatlice dizine oturttu.
"Neden gittiniz ki?" diye sordu aklı karışan küçük çocuk.
"Çünkü..." Sözüne nasıl devam edeceğini bilemedi genç kadın. Küçücük bir çocuğa kardeşi olacağını nasıl açıklayacaktı? Bunu daha önce hiç düşünmemişti. Üstelik Semih'in nasıl tepki vereceği hakkında hiçbir fikri yoktu. O anda odaya giren Selim'in kurtarıcısı olduğunu düşündü.
"Çünkü..." genç adam da bir an nasıl devam edeceğini bilemedi. Konuşmaların sonuna doğru gelmişti kapının önüne. Büyük bir yüzsüzlük yapıp kadının yanına oturdu. Sırtını karısı gibi yatağa yaslayarak, oğlunu kadının dizinden alıp kendininkine otutturdu. Eslem'e bakarak "Zamanı geldi mi sence?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON BAKIŞ ~ Son Durak Serisi 1 *DÜZENLENECEKTİR
Ficción GeneralSon bulmaya yüz tutmuş bir hikaye... Acı vermeyen son olur mu? Ona ilk baktığında filizlenen aşkın, son bakışınla son bulur mu? Ya onunla atmaya başlayan kalbin, gidişiyle durur mu? Acılarla bezenmiş bir hayat, özlediğin gelmeden mutluluğa bulanır m...