13.Bölüm: NGC 281

12 1 0
                                    

NGC 281, Kraliçe takımyıldızı yönünde bulunan bir H II bölgesi ve Kahraman kolu'nun bir parçası. Halk arasında NGC 281, video oyunu karakterine benzerliği nedeniyle Pacman Bulutsusu olarak da bilinir.

Sessizce kahvaltılıkları oturma odasına taşıdım. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak istiyordum. Çünkü olanları düşününce kafayı yiyordum. Ölüm olgusunu insana hatırlattığınız anda bulunduğu sınıfa sarılmak istiyor. Eğer bir sınıfa ait değilse kendisine bir tutku aramaya başlar. Biraz da insan psikolojisine değinelim, ne dersiniz? Carlton J. H. Hayes bir kitabında bunu açıkça söyler. 19.yy'ın ikinci yarısındaki hareketlerin doğuşunun sebebi budur. Ağır ekonomik güvensizlik ve psikolojik sıkıntı içine düşen bu insanlar, sosyalistlerin ve milliyetçilerin ya da her ikisinin, demagojik propagandalarına açık duruma gelmişlerdi. Ben kimsenin propagandalarına açık hale gelmeyecektim, hiçbir yere ait olmadan uzay boşluğumda yaşamaktan memnundum.

Uraz ve Umut bende kaldı, onlara oturma odasına yatak kurmuştum. Şimdi de kahvaltı hazırlıyordum, tıpkı Uraz'ın yaralandığı zaman onlarda kaldığım kısıtlı günde yaptığım gibi. Zil çalana kadar uyanmamışlardı, ama gelen kişi her kimse bu Umut'u ayaklandırmıştı, elindeki korkunç demir parçasıyla kapıya doğru yürümüştü. Uraz'la ben endişeyle birbirimize bakarken Umut diğer arkadaşlarıyla beraber içeri gelmişti. Arkadaş grupları benim evde toplanmıştı, aman ne hoştu. Geçmiş olsunlarını kabul edip sinirle mutfağa döndüm, Umut da yardım etmek için peşimden gelmişti. Hazırladığım kahvaltı altı kişiye yetmezdi, bu yüzden o da yardım etmeyi teklif etmişti. Ben de buzdolabından birkaç yumurta çıkardım ve bunları çırpmasını söyledim. O sırada ben de içeriye ekmekleri götürüyordum. Meraklıydım, benim yanımda konuşmayacaklarını biliyordum. Bu yüzden bir süre kapıyı dinledim. Konuşulanlar arasında dehşete düştüğüm tek şey ise sevgilimden duyduklarımdı.

"Bana bir silah lazım, ruhsatsız. Umut'a bir şey söylemeyin ama, geçmişte yaptıklarım yüzünden silah taşımamı istemiyor." Korkuyla yutkundum ve gücü bir anda kaybolan bacaklarım yüzünden duvara yaslandım.

"Bunu yapmana gerek yok zaten Uraz, biz seni koruruz." diyordu Deniz, ilk defa onunla aynı fikirdeydim.

"Evet siz yalnız beni korursunuz, Kamer'i değil." Benim için kendisinden vazgeçmesine izin verecek değildim, bu onun travmasıydı. Dehşete düşmüştüm ama bunu belli etmemek adına suratıma bir gülümseme kondurdum. İçeri girdiğimde herkes susmuştu. Ben de ekmekleri masaya bırakıp onları sofraya davet ettim. Mutfağa gittiğimde Umut'un yumurtaları dediğim gibi çırptığını gördüm. Buzdolabından sosis de çıkarıp kestim, salçalı sosis yaptım. O da omleti hallederken Gamze de yardıma gelmişti. Hep birlikte işleri hallettik ve güzel bir kahvaltı yaptık. Olanlar hakkında kimse konuşmadı, hatta inanması güç siyasetle ilgili hiçbir şeyden söz edilmedi. Espriler yapıldı, kahkahalar atıldı. Keşke hep böyle olsaydılar diye geçirdim içimden. Ama bu anlar nadiren gerçekleşiyordu.

🌍

Herkes işlerinin başına gitti. Umut da ev sahibiyle konuşacak, değiştirilecek camla ilgilenecekti. Etrafı toparladıktan sonra Uraz'la bize kahve hazırladım. Vizelerim geçen hafta bitmişti, buna rağmen ilk haftadan da olsa devamsızlık yapmak hiç adetim olmadığından Elif aramıştı. Hasta olduğum yalanını uydurdum, o da bugünkü ders notlarını bana attı. Atılan notlara çalışmaya başladığımda bomboş oturan Uraz'ı da ikna ettim, karşıma oturttum ve ders çalışmasını sağladım. Yeni bir kahve yapmak için mola verdiğim sırada Uraz akşam konuştuğumuz meseleye değindi. Anlaşılan düşündüğü tek şey benim gidip gitmeyeceğim meselesiydi. Onun yanına oturdum ve ellerini tuttum. Bana endişeyle bakmaya devam ediyordu.

"Soğuk havada dudaklarımdan süzülen her buharda bile sen varsın. Seni kaybetmeyi hiç istemedim ama mantıklı olmak zorundayım. Kurduğum planlar arasında seninle tanışmak, seni sevmek yoktu. Senden benim için ideallerinden vazgeçmeni istemiyorum, sen de benim için isteme lütfen." Ellerini yanaklarıma çıkardı, adeta gözleriyle bana yalvarıyordu.

"Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim, eğer bir daha böyle bir şey olursa işte o zaman gidersin. 1 yıl daha, lütfen. Sen istemediğin sürece de dokunmam sana. Arkadaş oluruz, benden çok iyi arkadaş da olur." Gülümsedim, beni bu kadar seven bir adamı ben de bırakmak istemiyordum. Adeta bölünmüştüm, bir tarafım onunla kalmak isterken diğer tarafım ondan kaçmak istiyordu.

"Tek bir şartla. Dediğini duydum, Deniz'den silah istedin. Eline bir daha silah almanı istemiyorum Uraz, bana babanı vurduğunu söylediğin günkü gibi kararlı ol ve o demir yığınından nefret etmeye devam et." Zaten eline silah almak için o kadar da istekli olmadığından tereddüt bile etmeden bana sarıldı. Ondan bir söz daha almıştım, tüm finallerine çok iyi çalışacaktı ve hepsini geçecekti. Yine de geçen yıllardan kalan dersleri yüzünden bu sene mezun olamayacağı kesindi. 1 yıl daha birlikteydik işte, birlikte mezun olacaktık.

Bir hafta daha okula gitmedim, kapımızın önünde tanımadığım iki kişi bizi hep korudu. Etraf yatıştığında eksik notlarımı almak için Elif'le buluştum. Finallere bizim evde çalıştık. Yazdığım birçok makale de yurtdışındaki dergilerde yayınlandı, yani her zamanki gibi akademik hayatım kusursuzdu. Tüm derslerimi başarıyla verdim. Uraz söz verdiği gibi bu sene tüm derslerinden geçti, büte bile kalmamıştı. Diğer derslerini de seneye verecek ve bitecekti. Yaz için ailemin yanına gidecektim, bu yüzden eşyalarımı toplamaya başladım.

Uraz'la yarın günübirlik adaya gidecektik, bu yüzden de çok heyecanlıydım. Hava o kadar sıcaktı ki giyeceğim kıyafetleri seçemeden kendimi koltukta buldum. Zil çaldığında tüm sorunlarım geçmiş, heyecanla kapıya koşup açmıştım. Ama karşımda sevdiğim adam durmuyordu.

"Kim olduğunu sormadan kapıyı açmamalıydın." Tehditkar bir tavırla gülümsediğinde kapıyı kapatmaya yeltendim ama o içeriye zorla girmişti. Tüm vücudum korkuyla titriyordu, üzerime doğru yürürken ben de geriye doğru kaçıyordum.

"Benim sizin siyasetinizle ilgim yok, ben böyle şeylerden anlamam. Lütfen bana zarar verme." Tanıyordum bu adamı, kantinde karşıma oturmuştu. Adı Turgut'tu galiba, Uraz söylemişti.

"Senin bir ilgin olmadığını biliyorum ama bazen kurunun yanında yaş da yanar." Beni tutup masaya doğru fırlattığında yere düştüm, başımı vurdum. Dünya yaptığım seçimlerin bedelini bana ödetmek için sabırsızlanıyordu. Beynim ulaşılması zor bir karanlığa gömüldüğünde bilincimi de kaybetmiştim.

İdeallerin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin