24.Bölüm: Animus nocendi

17 1 0
                                    

Animus nocendi: Bir suçun failinin, davranışının yasa dışı içeriğinin ve bunun olası sonuçlarının kesin bilgisine atıfta bulunan öznel ruh halidir.

Onunla olmuştuk. Burada, bir akıl hastanesinin odasında. Yeniden tekrar ettim. Burada, onunla beraber olmuştuk. Lakin iki gün sonra gitmişti. O sabah uyandım ve onu yanımda bulamadım. Gitti ve beni yeniden yalnız bıraktı. Kafayı kırmamasına rağmen benim yanımda olabilmek için hastaneye gelmiş, şimdi de taburcu olmuştu ve bana unutamayacağım bir an hediye etmişti.

Onsuzdum, yeniden. Amerika'ya gitmişti, yeniden buluşacağımıza dair söz de verdi. Bu kadar boş vakti bir arada bulunca karar verdim ve ben de kendim için bir zihin sarayı oluşturdum. Benimkisi Kamer'inki gibi asteroit kuşağı falan değildi. Ben kendime en çok bildiğim yeri, okulumu seçtim. Bir süre kütüphanede, sonra fakültemde gezindim. Ardından bahçemizdeki Turan Emeksiz'in anıtının önünde oturdum, bir sigara yaktım.

Turan Emeksiz muhalefeti ve basını denetlemek adına Demokrat Parti tarafından önerilen Tahkikat Komisyonu'nun kurulmasıyla ilgili kanunun kabul edilmesi üzerine bu bahçede düzenlenen protesto mitingi sırasında öldürüldü. Öldürüldüğünde 20 yaşındaydı. Yaşayacağı uzun yıllar olabilirdi, bunu ondan çalmışlardı.

Onlar çalıyordu. Hakkımızı, hayatımızı, arkadaşlarımızı bizden alıp götürüyorlardı. Toplumdaki tüm gerçeklerin üzerini örtüyor, emekçi halkın bilincini bulandırıyor, uyutuyor, sömürüyorlar. Biz buna karşı çıktığımız için sesimizi kısmaya çalışıyorlardı. Bizim sesimiz kesilirse bir başkası daha gür bir şekilde davamızı sürdürecekti.

İçeriye hasta bakıcım geldi, ziyaretçim olduğunu söyledi. Biraz babama laf sokarsam bana da iyi gelebilirdi, ayağa kalktım ve onunla gittim. Karşımda ise babam değil Deniz duruyordu. Aylar sonra, beni ispiyonlayan ve buraya konmama sebep olan adam karşımdaydı. Karşısına oturdum, küçümseyerek gülümsemek istedim ama yapamadım. İlaçlar yüzünden gülümseyemiyordum, mecburen kaşlarımı çattım.

"Ölmene izin vereceğime ihtimal vermedin herhalde." dedi ben hiçbir şey demeden. Artık eskisi kadar kızmıyordum ona, keşke daha önce gelseydi bile diyordum. Oysa Çağrı her hafta mutlaka ziyarete gelir, korkunç şakalar eşliğinde beni sinir ederdi. Keşke o da geliyor olsaydı.

"Kamer'i tedavi eden doktor açığa alınmış Uraz. Onu bizim yöntemlerimizle sorguladık ve çok ilginç şeyler öğrendik." Anlamsızca ona baktım, kaşlarımı daha çok çattım. Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti.

"Doktor yalan söylemiş, Kamer tecavüze falan uğramamış. Çıkardığı raporların hepsi yalanmış. Tayfun ölmeden önce doğruyu söylemiş." Kulaklarım bu duyduğumla çınlamaya başlamıştı. Bunları idrak etmek kolay değildi. İçimden devamını bilmesem de olur diyordum ama meraktan da çıldırmak üzereydim.

"Niye yapmış bunu?" Ellerimi bacaklarımın arasında kenetledim, öyle çok titriyorlardı ki bunu göstermek istemiyordum. Karşımda duran yoldaşım saniyeler boyunca konuşmadı, söyleyip söylememek konusunda emin değildi. Meraklı gözleri beni bulduğunda beni incelediğini anladım. Vereceğim tepkiyi tahmin etmeye çalışıyordu. Bir süre daha düşünüp başını öne eğdi ve bir çırpıda söyleyiverdi.

"Umut bunu yapması için yüklü miktarda para vermiş ona. Sırf Kamer böyle düşünsün, senden ayrılsın diye." Çaresizce yutkundum, gözyaşlarım yanaklarımdan benden ve benim hayatımdan kurtulabilmek adına aşağıya düşmüştü.

"Umut niye böyle bir şey yapsın ki?" Kalbimi birileri sıkıyordu, nefes almakta güçlük çekiyordum.

"Aile evinde çocukluğundan kalma günlüğünü buldum, orada açık bir şekilde sana duyduğu ilgiyi anlatıyor. Sana arkadaşlığınızdan da öte duygular besliyormuş." Tüm vücudum acıyla sızlamaya başlamıştı, bu benim için inanılmaz zor bir şeydi. Tahmin etmiş miydim? Elbette etmemiştim, bu mümkün değildi.

İdeallerin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin