25.Bölüm: Yaratılış Sütunları

12 1 0
                                    

Yaratılış Sütunları, Dünya'dan yaklaşık 6,500-7000 ışık yılı (2,000-2,100 pc; 61-66 Em) uzakta olan, Yılanlar takımyıldızında, Kartal Bulutsusu'ndaki yıldızlararası gaz ve tozdan oluşan Fil Hortumları Nebulası'nın Hubble Uzay Teleskobu tarafından çekilmiş bir fotoğrafıdır. Gaz ve tozun yeni yıldızlar oluşturma aşamasında olması ve yakın zamanda oluşan yakın yıldızlardan gelen ışık tarafından aşındırılması sebebiyle bu şekilde adlandırılmıştır.

Algida bombom...

Aygaz Otogaz...

Tut şunun ucunu döşeyelim abi...

Herkese bi Halley Oluyor...

"Bugün bende kalır mısın? Birlikte uyuruz, hastanedeki gibi." Ulan ne olmuştu bu hastanede? Kafayı şimdi ben de tırlatacaktım!

Ben ırmağının akışını biraz olsun özlediğim ülkeme 1 yıldır ilk defa geliyordum. İlk defa! Ama o beni gördüğünden emindi. Bir psikologa danışmadan ona bunu söylemek yanlıştı. Beni bu sosyal bilimler mahvediyordu. Pozitif bilim insanıydım ben, benim kafam ancak zorlu problemlere basıyordu. Evet, nerede kalmıştık?

Uğur. Derin. Dondurucu...

Arçelik demek yenilik demek...

Sağlamsa Lassa...

Ne yapacaktım lan ben? Ne tür halüsinasyonlar görmüştü, bu oyuna nasıl devam ettirecektim? Bir kez daha birlikte uyumayı teklif ettiğinde gülümsedim ve rahat uyuması adına kanepede olacağımı söyledim. Yüzü ekşidi, acaba beni de mi delirtmeye çalışıyordu?

"Benimle olmayı istemiyor musun?" Çüş! Düşlerinde sevişmiştik, öyle mi? Sevişmiştik ve ben orada yoktum. Bu durumu hangi devlet kurumuna şikayet edebilirim acaba? Ben bu adamı seviyordum, yine de benimle hiçbir zaman birlikte olmadı. Şimdi ise... Şimdi... Onu çok seviyordum. Aşkımdan hiçbir şey eksilmemişti ve ben belki de onun beynini bozmuştum. Yoksa onun bu sevimli suratını hasta olmasaydı öpmeden duramazdım. Gerçi, ne olurdu ki? Bir şey olmazdı, değil mi? Acilen bir psikolog bulmalıydım.

Mc Donald's gibisi yok...

Ateş seni çağırıooo...

Elimden tutup ayağa kalktı, ben de onun bu hareketlerine yetişmeye çalışıyordum. Odasına vardığımızda yatağa yattı, beni de kendisine doğru çekmeye çalışıyordu.

"Seni hâlâ arzuluyorum bebeğim ama uykunu iyice almadan sana bunu yapmayacağım. Uyu, seni çok seviyorum." deyip alnına bir buse kondurdum. Gözleri huzurla kapanırken elimi bir çırpıda tutup beni yanına çekti. Bir anda beni çevirdi, kendimi onun yanında uzanırken buldum. Sırtım onun vücuduyla birleşti, nefesini kulağıma çok yakın bir yerlerde duyuyordum. Yorgana gerek kalmamıştı, beni sımsıkı sarmıştı. Huzura benim de ihtiyacım vardı, gözlerimi uzayın karanlığına bıraktım.

Kafamda neden sürekli marka sloganları geçiyordu? Uğur. Derin. Dondurucu. İşte, yine!

Kapitalizmin oyunları bunlar, değil mi sevgilim? Haydi sınıfsal bunlar de, emperyalizm memperyalizm! Ya da hiçbir şey deme, uyuman senin için daha iyi. Benim içinse senin uyuman hayati önem arz ediyor. Hastaneyle ilgili herhangi bir şey sorsa çuvallardım. Hani bir gün seninle poker oynuyorduk, sen bir anda bana bana yumruk atmıştın dese? Bilmem, yapmış mıyımdır? Kesin yapmışımdır canım, beni kızdırmıştın çünkü desem. Yo, yalnızca yüzümdeki arıyı kovalıyordun deyip yalan söylediğimi anlarsa? Sonra büyük bir kriz geçirse? Ben de herhalde bu vicdan azabıyla Tekirdağ'dan öteye gidemem.

Boynumda hissettiğim ıslak öpücüklerle gözlerimi açtığımda güneş ışınları odayı aydınlatmaya başlamıştı. Selena'daki ünlü düşünür Müstesna Hanım'ın da dediği gibi, Allah'ım sen keçilerime mukayyet ol!

İdeallerin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin