26.Bölüm: Müsterham

18 0 0
                                    

Müsterham: Yalvarılarak istenmiş, saygı ile ricâ edilmiş, istirham olunmuş

Dakikalardır hiçbir şey söylememiş kadına artık gözyaşlarım arasından bakıyordum. Dizlerim acıyordu. Ama hissettiğim en korkunç acı kalbimdeydi, beni reddedeceği geçen her saniyede daha da belli oluyordu.

Ondan ayrılmamayı kafaya koymuştum ama becerememiştim. Haklıydı, benim gibi bir çapulcuyu kim isterdi?

Elimdeki kutuyu kapattım, ayağa kalktım, yerime geri oturdum, önümdeki pankeklerden birini sinirle ağzıma attım. Hıncımı deli gibi çiğnediğim pankekten alıyordum.

Meraklı gözlerle beni izlediğini sezebiliyordum ama ona bakmıyordum. Sormak istedim ona, sen benimle dalga mı geçiyorsun? Sürekli hayatıma girip çıkmayı spor olarak mı görüyorsun? Susmak en iyisiydi.

"Üzgünüm Uraz, bana ait olmayan bir gelecekte yaşamak istemiyorum." Büyük bir öfkeyle ona döndüm.

"Senin için geleceğimden vazgeçebileceğimi söylüyorum, geleceğimi senin ellerine bırakıyorum. Geleceğimizi sen kuracakken nasıl olur da bu geleceğin sana ait olmadığını iddia edebilirsin?" Gözleri doldu, onu anlayamıyordum.

"Hastanede olanlar neydi peki? Amacın benimle seks yapıp sonra ortadan kaybolmak mı? Sürekli bunu mu yapacaksın? Oysa lunaparka gittiğimiz günü hatırlasana. Birlikte çocuklarımızın isimleri hakkında konuşmuştuk, evlenmeyi o zaman düşünmemiş miydik? Ne istiyorsun benden, ne? Ya hayatıma gir ya da çık ve bir daha gelme. İnan benimle oynaman canımı daha çok acıtıyor." Hayır, gitme. Ciddi değilim, bu konuda ciddi değilim. Benimle kal, yalnız benimle ol. Gitme sevgilim, lütfen. Derin bir nefes aldım ve gözyaşlarına boğulmuş sevgilimin elini sımsıkı tuttum.

"Özür dilerim, bir daha hayatına girmeyeceğim." Ellerini benden kaçırdı, ayağa kalktı ve gitti. Şaşkınlıktan kıpırdayamamıştım, ona sarılıp gitmemesi için yalvaramamıştım. Gitmişti. Benim onu sevdiğim kadar o sevmemişti, sevmeyecekti.

Sofradaki tüm pankekleri ağlayarak yedim, tıpkı Umut'un son yaptığı yemeği yediğim gibi. Bu da bir sondu, sevdiğim kadını da kaybetmiştim.

Doktorum aradı, beni yanına çağırdı. Onunla konuşmak bana da iyi gelir diye hazırlanıp ona gittim. İlk sorduğu elbette ilaçlarımı düzenli bir şekilde kullanıp kullanmadığımdı. Kullandığımı söyledim, yalan da söylemiyordum. Neler olduğunu anlattım, derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.

"Sana bir soru sormuştum. Onu kaybetmek sana nasıl hissettirirdi demiştim. Senden bu yüzden hastalığını gizledim, bunu kaldıramayacağını biliyordum. Ama bu durum sosyal hayatını etkilemeye başladı, daha fazla saklamam mümkün görünmüyor." Şaşkınlıkla ona bakıyordum, sanki koskoca adam içine kaçmıştı. Bu kadar zorlanacağı ne olmuştu?

"Sana verdiğimiz ilaçlar antipsikotik ilaçlar. Psikotik epizod geçirenler bazen olmayan şeyler görebilirler. İlk halüsinasyonun odanda gördüğün sevgilindi, hasta bakıcın bunu söyledi ve biz de seni bu yönde tedavi etmeye başladık. Antipsikotikler bir anda zihnini sahteliklerden arındırmaz, onu görmemen için biraz zaman geçmesi gerekti." Tırnaklarımı sol elime geçirdim, öğrendiklerimin ağırlığı kalbime kaldıramayacağım yükler bırakmıştı. Yanaklarımdan süzülen gözyaşıyla serinliyordum, sanki ölü bir beden gibi katılaşmış, donmuştum. O ise bana yüklenmeye devam ediyordu.

"O hastanede yattığın süre boyunca yanına gelmedi. Kamer beni aradı ve bunu gizlemesi gerektiğini söyledim."

"Beni kandırdınız yani." dedim ama sesim duyulmuş muydu bundan bile emin değildim.

"Beyninin yarattığı yanılsamalar senin gerçeklik algını ilaçları kullandığın sürece etkilemeyecek. Bu süreci birlikte atlatacağız." Benim aklım yalnız o günde kalmıştı.

İdeallerin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin